Hazan Bülbülü. Hüseyin Rahmi Gürpınar
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Hazan Bülbülü - Hüseyin Rahmi Gürpınar страница 4
![Hazan Bülbülü - Hüseyin Rahmi Gürpınar Hazan Bülbülü - Hüseyin Rahmi Gürpınar](/cover_pre1259679.jpg)
AYŞE KADIN: Kız Selime ne oluyorsun?
SELİME: Ne olacağım? Efendi kart karı diye senin yüzünü tarif ediyor.
AYŞE KADIN: Hay çenen tutulsun! Efendi seni benden, beni senden ayırmadı. Hepimize birden “kart karılar” dedi. Aman ya Rabbi, büyükbabamız yerinde adam. Pinpon kendini ne sanıyor acaba? İhtiyarlıktan beli bükülmüş, gözleri belerekalmış… Ayıptır söylemesi mendillerini, iç çamaşırlarını yıkarken gönlüm dışına dönecek gibi oluyor. Ayda öyle üç dört bine yutulur şey değil ama ah şu fıkaralığı görüyor musun? İnsana her şeye eyvallah dedirtiyor.
SELİME: Haydi artık çok söylenme. “İhtiyardır ama efendiyi gençlere değişmem.” diye her gün söyleyen sen değil misin? Bize “kart karılar” demekle ne çabuk tu kaka oluverdi? Şaka söyledim. Kart karı diye sana mı söylüyor? Başkasına mı? Kim bilir… Hastalık hâli bu, belki sayıklıyor.
REFİ EFENDİ: İşte saat yediyi vurdu. Bugün bana bir kılavuz kadın gelecekti. Bunu da bizim Yusuf Bey tavsiye etti. Hatırından çıkamadım. Gelsin dedim. Yoksa bundan sonra evlenmek bana ne kadar uzak. Zaten şu döşeğin içinde canım sıkılıp duruyor. Üç dört söz de onunla etmiş olurum. Azıcık derlenip toplanayım. Kadının tamam gelmek zamanı.
SELİME: (telaşla) Efendi çağırıyor, hangimiz gidecek?
ANİKA: Ben!
AYŞE KADIN: Hayır… Ben…
SELİME: Ne sen… Ne o… Ben gideceğim. Efendinin hususi işlerine ben bakarım.
AYŞE KADIN: Ay neden? Efendinin hususi işleri ne imiş? Anlayamadım.
SELİME: Daha deminden pinpon herif diye adamcağıza bir demediğini bırakmıyordun!..
ANİKA: Siz kavga ededurunuz. Ben gireyim. Zavallıyı bu kadar bekletmek olur mu?
AYŞE KADIN: (Anika odaya girerken yakasına yapışarak) Dur! Biz burada iken sen nereye gidiyorsun?
ANİKA: İçeri…
SELİME: Yağma yok kuzum!..
AYŞE KADIN: (Anika’nın yakasını bırakarak) Gördün mü kurnaz musibeti?.. Bizi birbirimize tutuşturdu, kendi içeri daldı. O girer de ben hiç durur muyum?
ANİKA: Onlar girer de ben bekler miyim? (O da girer.)
Üçüncü Sahne
REFİ EFENDİ, SELİME, AYŞE KADIN, ANİKA
REFİ EFENDİ: Bir saattir zile basıyorum! Neredesiniz? Ne tuhaf hâliniz var. Gelirseniz üçünüz birden gelir, gelmezseniz hiçbiriniz gelmezsiniz. (kendi kendine) Birbirlerinden beni kıskanırlar da onun için… Güya bekârım… Ama hastalığım, sağlığım bu karıların kontrolü altındadır. Hele haddin var da bunlardan birine bir çekirdek fazla iltifat et. O gün akşama kadar birbirini yiyip bitirirler. (kadınlara) Şu odayı biraz düzeltiniz. Misafir gelecek. Kürkü arkama, terlikleri önüme koyunuz. Biraz kalkıp koltuğa oturayım.
REFİ EFENDİ: Bu ne telaş efendim! Bırakınız, çok şükür, daha kendi kendime yürüyecek kadar dermanım var. Siz insanı zorla hasta, ihtiyar etmek istiyorsunuz.
AYŞE KADIN: İhtiyar mı? A o nasıl lakırtı efendim? Kendinize yorduğunuz şeye bakınız.
REFİ EFENDİ: Hay yüze gülücüler… Hay müdahaneciler, hay yalancılar!..
AYŞE KADIN: Müdahaneyi, yalanı hiçbir vakit kabul etmem.
REFİ EFENDİ: Şimdi bana ihtiyar demezler mi?
AYŞE KADIN: Aman efendim, size ihtiyar demeye kimin dili varır? Bir haftadır rahatsız oldunuz, yiyip içmediniz, biraz bozuldunuz, renginiz kaçtı, işte o kadar. İyice yemeye başlar, çıkıp hava alırsanız, hemen yanaklarınız yine pembeleşir… Gül gül açılır.
REFİ EFENDİ: (kendi kendine) O kadar kuvvetli söylüyor ki yanaklarımın alacağı pembeliğe beni bile imrendiriyor. (açıkça) Ayşe Kadın doğru söyle… Demek ben daha o kadar ihtiyar değilim?
AYŞE KADIN: Sizi temin ederim efendi hazretleri ki… Siz bir kadını…
REFİ EFENDİ: (telaşla) Eh, eh elverir! Sözün öbür tarafını kurcalama… (Biraz durur.) Ayşe Kadın, bak Selime ile Anika senin bu sözlerine katılmıyorlar. Onlar hiçbir şey söylemiyorlar.
SELİME: (telaşlanarak) Biz her vakit aramızda, sizin tam erkeklik çağının olgunluk sırasında bulunduğunuzu konuşup dururuz.
REFİ EFENDİ: Bilirim… Bilirim… Beni aranızda pay edemezsiniz. Sen ne fikirdesin Anika?
ANİKA: Efendim bana nöbet bırakmıyorlar ki duygularımı söyleyeyim. Kulunuzun nazarında zatıaliniz yirmi yaşındaki bir delikanlıdan daha mükemmelsiniz.
AYŞE KADIN ile SELİME: (kendi kendilerine) A… Hiç sıkılmıyor… Utanmayı ekmek peynir ile yemiş!.. Nerede ise “Sana alakam var.” diyecek… Kabahat yine bizim efendide… Bu karıya çok yüz vermiş. Efendi efendiliğini, hizmetçi hizmetçiliğini bilmeli.
REFİ EFENDİ: Yalan, gerçek… Ne ise beni daha genç bulduğunuzu söylüyorsunuz… Sizden bir şey soracağım… Fikrinizi açık ve doğru söylemenizi rica ederim.
ÜÇÜ BİRDEN: Estağfurullah… Biz sizin hizmetkârınız, kulunuz, cariyeniz değil miyiz? Her emrinizi yerine getirmek vazifemizdir.
REFİ EFENDİ: Evlensem bana ne derler? Uygun düşer mi?
ÜÇÜ BİRDEN: (ağır ağır cevap vererek) Pekâlâ