Hazan Bülbülü. Hüseyin Rahmi Gürpınar

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hazan Bülbülü - Hüseyin Rahmi Gürpınar страница 6

Жанр:
Серия:
Издательство:
Hazan Bülbülü - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Скачать книгу

hiç öksürmüyor bile, dikkat ediyor musunuz?

      REFİ EFENDİ: Keşfiniz tamamıyla doğru. Bu hizmetçilerin ellerinden çektiklerimi bir ben bilirim! Hangisi gelse biraz sonra işte bunlar gibi oluyor. Dostlarımın hemen hepsi benim için evlenmek lazım geldiğini ispata çalışıp duruyorlar ama bu yaştan sonra evlenmenin de bin türlü derdi var. Sizinle bugünkü buluşmamız, kendimden çok Yusuf Bey’in istemesi üzerine oldu. Fikrimi açıkça söylediğim için beni affediniz.

      K. KADIN: Estağfurullah, demek ki ciddi olarak evlenmek isteğinde değilsiniz?

      REFİ EFENDİ: Hayır…

      AYŞE KADIN: Oh!.. Oh!.. İçim bir karış yağ bağladı! Aferim pinponuma… Haydi kaltak al cevabı da çık dışarı!

Ayşe Kadın’la Selime parmaklarını şakırdatarak oynamaya başlarlar

      K. KADIN: O hâlde zatıalinizi beyhude rahatsız etmiş oldum.

      REFİ EFENDİ: Hiç rahatsız olmadım. Aksine sözlerinizden büyük bir haz duyuyorum.

      K. KADIN: Söz lazım ya efendim, şu konaktan içeri büyük bir ümitle girmiştim. Elimin altında talihsiz, öksüz bir kız var. Akça pakça, güzel, şirin, nerimli, akıllı, terbiyeli bir hanım kız… Fakat talihsiz… Sahiden talihsiz… Bahtsızlığı işte geldi, burada da buldu. Eğer talihli olaydı zatıalinize kısmet olurdu. Siz de rahat edersiniz, o zavallı da mesut olurdu. Ne yapalım felek yâr olmadıktan sonra elden ne gelir!.. Kısmetten ziyade olmuyor… Vesselam…

      REFİ EFENDİ: Kimin kızı?

      K. KADIN: Arz ettim ya efendim. Ana baba yok. Öksüz… Dayı eline kalmış. Yengesi çok huysuz. Doğrusunu söylemek lazım gelirse kızcağız, güzellik, huy ve terbiyece âdeta emsalsizdir diyebilirim. Âdeta bir melektir. Bu yumuşak huyu, iyi ahlakı sayesinde her şeye eyvallah diyor çekiyor. Bu kızı çok adam istedi. Efendi hazretleri vakitler çok acayip… Şu zamanda kimsenin arasına girilmiyor ki… Baş göz edeyim derken zavallı talihsizin başını nara mı yakayım? Bendeniz kılavuzlukla geçinir bir kadın değilim efendim. Yani kılavuzluk benim işim değildir. Hatır için, daha doğrusu o kızın selameti için buraya geldim.

      REFİ EFENDİ: Bilmem ki bana uygun olur mu?

      K. KADIN: Pek… Pek… Sizin için âdeta biçilmiş kaftan.

      AYŞE KADIN: Bu karı bu işi becermeden bugün şu evden çıkmayacak… Efendiye sakız gibi yapıştı.

      REFİ EFENDİ: Yaşı filan ne sularda? Aklı başında bir şey mi?

      K. KADIN: Âdeta ihtiyar bir taze efendim.

      REFİ EFENDİ: O nasıl şey öyle?

      K. KADIN: Yaşça körpe… Akıl ve izan cihetinden tecrübe görmüş kâmil bir insana benzer efendim. Yanımda bir fotografisi var. Erkekten şöyle kaçar kaçmaz bir zamanında alınmış bir resmi. Evlenmeye mutlaka karar vermiş bulunaydınız terbiyenize, kemalinize güvenerek bu fotografiyi size gösterecektim. Fakat mademki o niyette değilmişsiniz, hemen çocuk denecek böyle bir resmin gösterilmesinde büyük bir mahzur düşünülemezse de… Ne lüzumu var… Bu hareketim her hâlde boşuna olur.

      REFİ EFENDİ: Neye boşuna olsun efendim? Ben evlenecek olmasam yakınlarımdan evlenecek kimseler var. Resmin sahibi mademki daha çocuk denecek bir çağda imiş bir kere görmüş bulunursam ne olur? Küçük hanımla bir göz aşinalığı peyda etmiş sayılırım. Münasebet düşer ise onun bahtiyarlığına hizmette elimden geldiği kadar size yardımdan geri durmam.

      K. KADIN: Hayhay efendim. Vallahülazim sizin için aklıma zerre kadar şüphe gelmez efendi hazretleri… İşte buyurunuz, bakınız.

Yanındaki ufak el çantasını açar, kartvizin bir fotoğrafı çıkarır verir

      REFİ EFENDİ: (Sağ eliyle resmi tutar, sol elini alnına götürerek kendi kendine) Aman ya Rabbi ne görüyorum? Neye uğradım? Bu bir hayal… Yoksa rüya mı? Dünyada insanlar çift yaratılır derlerdi de inanmazdım. Gerçekten bu söz doğru imiş… Ne kadar benziyor. Ağız, burun, alın, kaş, göz tıpkı Nezihe… Ölmüş bir kadının otuz yıl sonra böyle bir benzerine rastlamak… Bu ne garip şey! Ey Tanrı’m, öldürdüğün güzel yüzleri canlandırmada başka bir yaratma kudreti göstermek mi istiyorsun? Gençliğimde benden esirgediğin bir saadeti böyle düşkün bir zamanda bahşeylemendeki hikmet anlaşılmıyor. Bunca tecrübelerinden sonra bu imtihan cilvesi nedir? Son erkeklik kudretimi denemek için mi bu resmi ellerimin arasına gönderdin? Bunda gizli bir kader maksadı var fakat inanamıyorum. Bu bir hayal olabilir. Hastaydım, hummalar geçirdim. Acaba yine bir nöbet içinde miyim? (elleri titreyerek kılavuz kadına) Hanım, bu resmin sahibi küçük hanımın hayatta bulunduğundan emin misiniz?

      K. KADIN: (son derece şaşırarak) Pek garip bir sual. Daha dün kendisiyle beraber idim. Daha aradan yirmi dört saat geçmedi. Sapasağlam bıraktım. Niçin böyle söylüyorsunuz? Bendeniz o evden çıktıktan sonra acaba zavallı kıza bir şey mi oldu?

      REFİ EFENDİ: (titreyen elleriyle resmi gözlerine yaklaştırarak) Hanım, ben yine hastalandım mı? Yine nöbet mi geçiriyorum?

      K. KADIN: Bilmem efendi hazretleri… Bir tuhaflığınız var. Bir hâl geçiriyorsunuz ama nöbet mi? Hayalat mı? Hakikat mi? Anlayamadım…

      AYŞE KADIN: Haydi içeri girelim. Kılavuz karı efendiye büyü mü yapıyor? Ne yapıyor? Bizim pinpona bir şeyler oluyor… A… A… İnsan hâli bu… Dünyada neler olmaz?.. Ne idüğü bellisiz bir kadınla adamcağızı bu kadar zaman yalnız bırakmak olur mu? Bu yabanın kaltağı bildiğimiz değil, gördüğümüz değil…

Üçü birden odaya girerek efendinin karşısına sıralanırlar

      K. KADIN: (kendi kendine) Allah Allah! Şimdi bunları da kim çağırdı kuzum? Sebilhane bardağı gibi sıralandılar. Ne terbiyesiz karılar bunlar!..

      REFİ EFENDİ: (Hizmetçilere söylenir.) Karşıma ne dizildiniz kaltaklar?.. Nezihe ile olacak düğünümü bozmak için mi? Onu gençliğimde alamadımdı ama şimdi alacağım. Siz ne karışıyorsunuz? Haydi defolun oradan!..

      SELİME: Hay Rabb’im sen sakla! Ne çokbilmiş karı… Efendiye ne efsun okudu böyle? Zavallı adamı çarçabuk budala yaptı. Ağzını dilini bağladı. Artık dürüst söz söyleyemiyor. Abuk sabuğa başladı. Nezihe kim? Düğün ne vakit oluyor? (Ayşe’ye) Bende büyü bozan bir tütsü var. Senin efendiye yaptığın büyüleri bozmak için almıştım. Getireyim de zavallıyı tütsüleyelim. Biraz çöreotu, üzerlik de karıştıralım. Nazara iyidir, ihtiyarımızı göz ile yiyecekler. Allah’a emanet pinponuma…

Selime, Ayşe çıkarlar

      Altıncı Sahne

      K. KADIN: (Anika’ya) Kızım bunların içinde en söz anlayanı senmişin? Galiba efendiyi biraz nöbet örseledi?

      ANİKA: Kim örseledi? Bilmem…

      K. KADIN: Ara sıra böyle olur mu?

      ANİKA: İlk hastalandığı zaman epey ateşler, sayıklamalar geçirdiydi ama… Kaç gündür iyi idi.

      Yedinci Sahne

      EVVELKİLER, AYŞE KADIN, SELİME

      AYŞE

Скачать книгу