Nisgil. Sabir Şahtahtı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Nisgil - Sabir Şahtahtı страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Nisgil - Sabir Şahtahtı

Скачать книгу

Samad Bey, arada bir ata binerdi ama şimdiye kadar hiç öküz arabasına binmemişti; ama bu sefer bindi. Arabacı onu evinin kapısına kadar götürdü. Hatta çöplükten aldığı dolabı taşıması için yardım etmek istedi. Fakat Samad Bey buna izin vermedi. Sebebi belliydi: Samad Bey, arada bir inleyen bebeğin uğultulu sesinin duyulmasını istemiyordu. Yolda da bir iki defa inleyen bebeğin sesi tekerleklerin gıcırtısı arasında kaybolmuştu; ama inerken bebeğin sesinin duyulacağından korkuyordu. Arabadan, dolabı kucaklayarak indirdi.

      Bebeğin sesi çıkmıyordu. Bir an bebeğin boğulduğunu düşünerek endişelendi. Aceleyle evinin bahçesine girerek dolabı yavaşça yere bıraktı. Kapağını açtığında bebeğin gülümsediğini görerek rahatladı. Bez parçalarına sarılmış bebeği kucağına alarak eve girdi. Birkaç gün önce doğum yapan karısı Candan, kocasının kucağındaki beze sarılmış çocuğu görünce şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemedi. Durumu kısaca özetleyen Samad Bey, bebeği karısının kucağına verdi.

      Candan Hanım, hemen bebeğin beleğini değiştirerek, üşüyen bebeğin vücudunun alışması için sıcak odaya geçerek onu emzirdi. Üç gün bebeğe baktılar. Bu arada ne yapacaklarını düşünüyorlardı. Samad Bey çok akıllı birisiydi. Kadının bu ilgisi ile beraber gözlerinin derinliğinde kök salan kıskançlığı hemen okudu.

      Samad Bey:

      – Hanım, köye yeni atanan Yavuz Öğretmen ve eşinin çocukları yok. Geçen gün hanımı sana tam olarak ne anlattı?

      Candan Hanım’ın gözleri ışıklandı. Eşinin ne demek istediğini anlamıştı. Sevinçli bir sesle:

      – Evet, bu çocuk onların işine yarar. Çünkü onlar akrabalarından birinin çocuğunu evlatlık almak istiyorlardı ama hiç kimse çocuğunu evlatlık vermek istememiş.

      – İyi de kim kendi çocuğunu evlatlık verir ki?

      – Akrabalarının hepsi bu fikri reddetmişler. Kimsesiz çocukların kaldığı yetiştirme yurdundan almalarını tavsiye etmişler.

      – Peki, yetiştirme yurduna başvurmuşlar mı?

      – Evet. Oranın bir takım şartları varmış. Ayrıca araştırma süreci uzunmuş. Zaten o süreç bitmeden buraya geldikleri için bir evlat edinememişler.

      – Bu çocuk, Yavuz Öğretmen’in tam aradığı çocuk bence.

      – Haklısın!

      Hemen Yavuz Öğretmen’i bularak durumu anlattılar. Yavuz Öğretmen hiç düşünmeden öneriyi kabul etti. Yavuz Öğretmen’in eşi Gülgez de kendisi gibi Rus dili öğretmeniydi. Evliliklerinin beşinci yılında gelen bu bebeği Allah’ın bir hediyesi olarak görüyorlardı.

      Yeni bebeğin verdiği mutluluk onları büyülemişti ancak çocuğun resmî kayıtlara geçmesi ve bir ad konulması gerekiyordu. Karı koca epeyce düşündükten sonra kızın adını “Nargile” koymaya karar verdiler. Yavuz Öğretmen, önce doğum evrakı çıkarttı. Biraz zorluk çekti ama tanıdık bir doktor aracılığı ile bu belgeyi alınca çok sevindi. Hemen nüfus dairesine giderek çocuğu kaydettirmek istedi.

      Nüfus memuru önce doğum belgesini inceledi. Her şeyin kuralına uygun olduğuna kanaat getirince önündeki uzunca ve çok eski kütük defterini açtı. Bir yandan da konuşarak Yavuz Bey’e nereli olduğunu soruyor diğer yandan kütük defterinin sararmış yapraklarını çeviriyordu.

      Yavuz Öğretmen, çenesi düşük bu memurla karşılaştığı için biraz şaşkındı ama işinin bitmesi için mecburen katlanacaktı. Memur hiç durmadan konuşuyordu.

      Yavuz Öğretmen’e dönerek:

      – Adı neydi?

      – Nargile.

      – Hımmm, hemen yazalım. Güzel ve değişik bir isim…

      Memur birden bağırdı:

      – Eyvah!

      Yavuz Öğretmen irkilerek memura baktı. Memur şaşkın şaşkın önündeki defterin sararmış yapraklarını inceliyordu. Kafasını iki yana sallayarak devam etti:

      – Nirg diye başladım. Şimdi ne yapacağız? Bu kütükler devlet evrakıdır, silinmez. Ne yazık ki “a” harfi yerine “i” yazdım. “Nirgile” olmaz mı? Veya böyle “Nirg” olarak kalsın.

      Yavuz Öğretmen’in yüzüne bir mutsuzluk yayıldı. Hemen itiraz etti:

      – Memur Bey, kızlara güzel adlar yakışır. Hiç “Nirg” diye isim var mı? Kızımın böyle bir isimle anılmasını istemem. Bu isimlerle çocuk büyüdükçe üzülür.

      – Peki, buradaki “r” harfinin kuyruğunu hafifçe kıvırırsam “s” olabilir. İstersen “Nisgil” olarak yazayım. Eğer evrakı karalarsam beni görevden alırlar hatta hapis cezası bile alabilirim.

      Yavuz Öğretmen’in canı sıkılmıştı. Çaresizce başı ile onayladı. Bu isim yüzünden günahsız birinin hatası nedeniyle hapis yatmasına razı olamazdı. Bir de işin üstüne gidilirse evrakların sahte olduğu anlaşılırdı. Böylece çocuğun adı “Nisgil” oldu.

      Sovet hakimiyeti, toprak ağalarının ve beylerin çoğunu perişan etmişti. Yavuz Öğretmen’in ailesi köydeki zengin ailelerdendi. Dolayısıyla gelirleri ile rahatlıkla geçiniyorlardı. Ayrıca bağ bahçeden elde ettikleri gelirleri onlar için ek bir gelir oluyordu. Giyim dışında başka bir harcamaları olmuyordu. Gülgez Hanım’ın el becerisi ile dokuduğu kazak ve yelek gibi giysiler de giyim masraflarını azaltıyordu.

      Nisgil, her geçen gün biraz daha büyüyor, ailesi üzerine titriyordu. Köyün sayılı ailelerinden oldukları için de kimse bebeğin nasıl olduğu ile ilgili soru sormadı. Böylece, bebeğin çöplükten bulunduğu sırrını Samad Bey ve eşi Candan Hanım’dan başka hiç kimse bilmedi.

      Yavuz Bey, bebekle ilgili açıklama yapmamak için akrabaları ile ilişkisini keserek ömrünün sonuna kadar öğretmenlik yaptığı yerde kaldı. Bununla beraber bebeğin bulunması ile ilgili çeşitli şayialar yayılıyordu; ancak Nisgil bunları duymuyordu. Bazı şeyler duyduğunda ise annesi ve babası ölmüştü. Bu nedenle Nisgil de uzun yıllar gerçeği öğrenemedi.

      Yavuz Bey ve eşi Nisgil’in yüksek tahsil alması için her şeyi yaptılar. Onlar Azerbaycan dili veya Rus dili öğretmeni olması konusunda sürekli tartışıyorlardı. Ancak Nisgil, doktor olmayı seçti. Köyde yayılan şayiaya göre Nisgil, komşu köydeki Rus askerî birliğindeki askerlerden birinin çocuğuydu. Çocuk büyüdükçe sarışın olması da bu savı güçlendiriyordu. Güya, Rus subaylarından birisinin karısı köyde biri ile ilişkiye girmiş, hamile kalınca çocuğun esmer olacağını düşünerek korkmuş, tanıdıkları aracılığı ile kocasını Sibirya’ya göreve göndermiş, çocuk doğunca da onu bir ağacın altına bırakarak eşine çocuğun öldüğünü söylemiş.

      Bir zaman sonra köyün kadınları Nisgil’in babasını da buldular: Onlara göre Samad Bey, Nisgil’in öz babasıydı. Çünkü askerî birlik içindeki Rus okuluna gidip gelen tek insan Samad Bey’di. Hatta köyün koyunlarını

Скачать книгу