Nisgil. Sabir Şahtahtı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Nisgil - Sabir Şahtahtı страница 10

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Nisgil - Sabir Şahtahtı

Скачать книгу

href="#n24" type="note">24 romanından söz ederek kendisini romanın kahramanı Mehdi Hüseyinzade gibi gördüğünü söyledi. Ancak Sovyet okullarında genelde barış anlatılıyordu. Bu nedenle kimse savaş olacağına inanmıyordu. Nisgil de bu romanı merakla okumuştu. O da Anjelika gibi sevmek istiyordu ama kaderinin ona benzemesini istemiyordu.

      “Uzak Sahillerde” filmi onların bir dahaki görüşmeleri için bir bahane oldu. Onlar da gizli görüşmelerini her cuma günü akşam saatlerinde kütüphanede yapmaya karar verdiler. Bu karara göre ertesi gün kütüphaneye giderek “Uzak Sahillerde” kitabının bazı bölümlerini beraber okuyacaklardı.

      Ertesi gün Kabil kütüphanenin kapısında heyecanla bekliyordu. Ancak kütüphanenin kapısında antika bir siyah kilit görünce içinde tuhaf duygular uyandı. Sanki bu kilit, onların gitmek istedikleri hayat yoluna vurulmuştu. Ortalarda kütüphaneci de yoktu. Biraz bekledikten sonra Nisgil’in de gelmediğini görünce pişmanlık içinde evine doğru yürümeye başladı.

      Bir dahaki görüşmeleri bir ay sonra oldu. Birlikte kütüphaneye gittiler ama orada okumak için fırsat bulamayacaklarını anlayınca akıllarına bir fikir geldi: kitabı çalacaklardı. Ancak bu fikir içlerine sinmiyordu. Biraz düşündükten sonra “Uzak Sahillerde” kitabını çalmak zorunda olduklarını anladılar. Çünkü iri siyah gözlü, her zaman gülümseyen kütüphaneci Sedaget Hanım, okuyucuların aldıkları kitapları okuyup okumadiklarini sorarak kitabın bir haftadan fazla kalmasina izin vermezdi.

      Rus Diki’ndeki kütüphanenin bütün duvarlarında pencereler vardı. Onlardan iki tanesi Aras Nehri’ne bakıyordu. Kitapla beraber pencerenin karşısında oturarak ortalığın biraz kalabalıklaşmasını beklediler. Karşı karşıya oturmuşlardı. Kitap okuyorlardı ama aslında birbirlerini süzüyorlardı. Sessizlerdi. Kaç gündür çiseleyen yağmur birden sağanak hâline döndü. Pencereden dışarı baktılar, hiçbir şey görünmüyordu. Az sonra bir karaltı seçildi. Omuzlarına attığı kepeneğin içinde tepede durmuş Aras’ın karşı kıyısını seyreden bu adam çoban Amid’di.

      Amid’in yaşamını, taşıdığı sırları yazan olsaydı kitaplara sığmazdı. Bu iki genç nereden bilsinler ki bu gördükleri adam, “Uzak Sahillerde” kitabındaki yenilmez adam Mehdi Hüseyinzade kadar canlı yiğit “yakın sahillerdeki” adamdı. Bu iki kahraman arasındaki tek fark birinin Alman faşizmine, diğerinin Rus faşizmine karşı savaşmalarıydı. Bu iki genç nereden bilsinler kendi tarihleri sahteleştirilmiş, kimlikleri unutturulmuş, kahraman evlatları bir şekilde yok edilmişti…

      Nahçıvan’da Sovyet egemenliğinin kurulması bölge için büyük tehlike yaratmıştı. SSCB ile Türkiye’nin ilişkilerinde oluşan her gerilimden ustalıkla faydalanan Ermeniler, Nah-çıvan Özerk Cumhuriyeti’ni Ermenistan’a bağlamak için her türlü hileye başvurdular. Mantıksız olarak iddia ediyorlardı ki Nahçıvan isminin sonu “van” ile bittiği için bu torpaklar onlara verilmeliydi. Yani bir zaman sonra utanmadan Tayvan için de bunu iddia etmeleri mümkündür. Çünkü onun da sonu “van”la bitiyor. Ermeniler, Nahçıvan’a ait bu konudaki bilgileri halktan gizlemeye çalışsalar da bu mümkün olmuyordu. Bunun sonucunda 1930’un ilk günlerinden başlayarak Nahçıvan MSSR’de Sovyetler aleyhine isyanlar başladı. Nahçıvan’ın dağlık bölgelerinde bu isyanlar daha uzun süreli olarak devam etti.

      İsyanların en güçlü üyeleri Keçili ve Nahacir gruplarına katılmışlardı. Gaçay da isyanların ilk gününde Nahacir grubuna katılmıştı. Nahçıvan bölgesinde ordu olmamasından istifade ederek Sirab, Erezin, Ebregunus köylerinin de isyancı gruplara katılmasını sağladı. Keçili, Şahbuz isyancı grupları da onlarla birleşmişti.

      Bolşeviklere karşı isyan eden gruplardan birisi de Şahbuz kazasında başlayan Keçili İsyanı’ydı. Yirmi bir yaşındaki Gaçak Guşdan Harekâtı kısa zamanda genişledi. Genç yaşında millî özgürlük uğrunda mücadele eden Guşdan, yedi yıl boyunca Keçili’yi saran dağlarda yaşadı. Hükümetin ajanlarına ve tüm korkulara karşı yolundan dönmedi. Bir müddet sonra da Gaçay’la dost oldular.

      Gaçak Guşdan’ın adamları Kolanı’dan epeyce uzakta kurdukları pusuda artık orta yaşlara gelmiş olan Gaçay’ı yakaladılar. Gaçay, direnmeden teslim oldu. Amacı Guşdan’la tanışmaktı. Bu nedenle kendisini yakalayanların sorularına cevap vermedi. Gaçay’ın gözünü bağlayarak onu bir mağaraya götürdüler. Gözleri açıldığında etrafı iyi göremiyordu. Nihayet keçi yağından yapılmış mum ışığında etrafı görmeye başlayınca kendisini seyreden Guşdan’ı gördü. Her ikisi de birbirlerinin adını duymuşlardı. Biraz sohbetten sonra Guşdan:

      – Senin keskin nişancı olduğunu duymuştum, neden ateş etmedin?

      – Dost kapısına güç vermeye geldiğim için!

      – Demek bize katılıyorsun!

      – Çünkü sen oldun değirmenci, çağır gelsin Köroğlu buğdayı!..

      Aynı gün sohbet bu kadarla bitti. Gaçay’ın bu gruba katılması isyancıları daha da heveslendirdi. Aras Türk Cumhuriyeti’nin kurulması, Nahçıvan’ın Ermeni Taşnaklardan korunması ve özerk statü kazanması için aktif olarak çalışan Gaçay, Behbud Bey Şahtahtılı’nın en yakın silah arkadaşı olmuştu. O, gizli karargâhı Batabat Gölü’nün sağ tarafındaki ormanda kazılmış olan mağarada bulunan isyancı grubun tek bilgili üyesiydi. Onu Gaçak Guşdan’a sevdiren önemli olaylardan birisi de siyasî yönden akıllı olmasıydı. Gaçay, genç yaşından beri Sosyalizm ideolojisine yürekten inanıyordu. O zamanlar, Behbud Bey Şahtahtılı ile sohbetlerinde Orta Doğu’yu cehaletten kurtarmak için Marks ve Engels’in teorilerinin Arap diline çevrilmesi ile ilgili konuşmuşlardı. Neriman Nerimanov’un “Varoşlardan devrime” çağrısına ilk cevap verenlerden birisi Gaçay oldu.

      Ona göre istenilen siyasî kuruluşu halk kitlelerinin isyanı ile yıkmak mümkündü. Ancak devrim insanların bilincinde olmazsa onu yaşatmak mümkün değildi. Hatta yüz yıl yaşasa bile bilinç altlarına hakim olmayan siyasî ideolojiler yıkılmaya mahkumdu. Bolşeviklerin, Nahçıvan’ın millî oluşumunu Ermenileştirmek, bu olmazsa Kremlin’in isteği ile Ermenistan’la birleştirmek konusu ortaya çıkınca, Gaçay’ın yüreğindeki sosyalizm aşkı nefrete dönüştü. Çarlık Rusya’nın halkları karşı karşıya getirerek kendi imparatorluğunu koruma siyasetinin Bolşevikler tarafından daha acımasız bir şekilde uygulanması, Gaçay’ın Bolçeviklere duyduğu nefreti her gün artırıyordu.

      Behbud Bey Şahtahtılı’nın Tiflis’te intihar ettiği haberi Gaçay’ı derinden sarsmıştı. Bu olayı Bolçeviklerin siyasî cinayeti olarak görse de içinden isyan etmekten başka bir yol görünmüyordu. Gaçay’a göre; kendi prensiplerinde ısrarlı olan, güçlü bir siyasî iradeyle karşısındakini hayran bırakan, her koşulda yarınlara ümitle bakan, korkusuz ve cesur Bebud Bey Şahtahtılı intihar etmezdi.

      Gaçay, isyancı gruba katıldığı günden beri Gaçak Guşdan Harekâtı’nın yakında biteceğini görüyordu. Düşmana karşı acımasız olan bu genç millî mücadele arkadaşları ile o kadar samimiydi ki her an bir ihanetle suikasta kurban gidebilirdi. Ayrıca isyancı grubun gelecek için düşünülmüş, stratejik bir planı yoktu. Ermeniler de bu durumdan istifade ederek gruba yanlış bilgiler vererek onları yönlendiriyorlardı. Moskova’ya gönderdikleri raporlarda ise bu isyanların bastırılması için Nahçıvan’ın Ermenistan’la birleştirilmesi gerektiğini belirtiyorlardı. Ancak isyan iyi bir liderden yoksun olduğu için

Скачать книгу