Nisgil. Sabir Şahtahtı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Nisgil - Sabir Şahtahtı страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Nisgil - Sabir Şahtahtı

Скачать книгу

taşınmaya hazırlanan Salman ailesi, komutanı kapı önünden geri döndürerek ev eşyalarını toplamak istiyordu. İlave belgelerle uğraşmak istemiyordu.

      Üsteğmenle birlikte muhasebe odasına girdiğinde, muhasebeci elindeki büyük çotkosunu17 yan çevirerek taşları bir tarafa itti. Sanki çalışmasını bitirdiğini göstermek ister gibi bir yüz ifadesi vardı. Başkan bir adım daha ileri giderek: “Vayennilerin18 samana ihtiyacı varmış! İyi de bunu nasıl bilebilirdik?” dedi ve alaycı bir şekilde dudağını büktü.

      Muhasebeci, üsteğmenin ve başkanın ellerini sıkarak masanın üstünde duran sarı kağıdı eline aldı. Sanki böyle bir olayı bekliyormuş gibi sakince devam etti:

      – İki gün önce, devlet sınır birliklerine yardım etmek için yeni bir emir geldi. Bu evraka dayanarak işlem yapabiliriz.

      Üsteğmen kâğıdı eline alarak inceledi ama Azerbaycan dilinde yazıldığı için hiçbir şey anlamadı. Muhasebeci iki cümle ile durumu özetleyerek sordu:

      – Samanı temin edebiliriz ama karşılığında ne vereceksiniz?

      Komutan omuzlarını silkerek bir şeyleri olmadığını anlatmaya çalıştı. Muhasebeci biraz düşündükten sonra gülümseyerek:

      – Size vereceğimiz ot ve saman karşılığında bize yakacak verme imkânınız var mı?

      – Bizde yakacak yok ki!

      – Var! Aras Nehri kıyısından topladığınız odunlarla takas yapalım. Biz de odunları köy nüfusu arasında paylaştırırız. Böylece kışın soğuğundan köylüyü korumuş oluruz.

      Bu olayın ertesi günü Samad Bey eşi ile birlikte Yavuz Öğretmen’i ziyarete gitti. Nisgil’in doğum günüydü. Doğum evrakına 31 Aralık 1949 yazdırmışlardı. Yavuz Öğretmen bu tarihi seçtikleri için çok mutluydu. Çünkü eski yıl bitiyor yeni yıl geliyordu. Bu tarihte milyonlarca insan kutlama yapıyordu.

      Yavuz Bey’in evinde de bayram şenliği vardı. Nisgil’le beraber evlerine hem yeni yıl hem de yeni bir ruh gelmişti. Çok mutluydular. Nisgil büyüdükçe, zekası, güzel huyu ve terbiyesi ile herkesi kendisine hayran bırakıyordu.

***

      Andrey Topçi ve Nina Vladimirovna’nın bulundukları faytonun tekerleği, bölgedeki tek iki katlı ve bodrumlu sanat eseri gibi düzenlenen evin önünde yerinden çıktı. Her ikisi de ciddi bir kaza geçirmişlerdi. Aksi gibi yol da eğimliydi ve şiddetli bir yağmur yağıyordu. Aşağı inmek istediler ama ıslandıkları için tekrar faytonun tentesi altına sığındılar. Ancak bir tekerleği çıkmış ve yan yatmış olan faytonda oturmak zor oluyordu.

      Faytonu kullanan asker, yardım almak için etrafı inceledi. Hemen yanı başlarında duran dut ağacından yapılmış işlemeli tahta kapının üstündeki tokmağı var gücüyle vurmaya başladı. Bir iki dakika sonra kapı açıldı. Samad Bey, Nisgil’in doğum gününden yeni eve geldikleri için üzerini değiştirmemişti.

      Dışarı çıkar çıkmaz neler olduğunu hemen anlayarak aceleci bir şekilde:

      – Çabuk içeri geçin. Bu yağmurun şiddeti kolay kolay azalmaz.

      Nina Vladimirovna, çiçekli şemsiyesini açarak köşesine sığındığı faytondan indi. Kendilerini eve davet eden adamın akıcı bir Rusça ile konuşması, karı kocayı şaşırttığı kadar endişelendirmişti de… Her ikisi için de yabancı olmayan bu emredici ses tonu onları etkilemişti. Faytondan inerek içeri doğru yürüdüler.

      Samad Bey misafirleri tanımıştı. Bu gelişin bir tesadüf olmadığını, altında başka maksatlar olabileceğini düşünse de onları evine davet etmekten çekinmedi. Ancak içinde farklı bir rahatsızlık oluştu. Herkes, askerlerin yerli halktan topladıkları haberleri KGB’ye gönderdiklerini biliyordu. Bunun sonucunda ya günahsız hapisler ya da Sibirya’ya sürgün…

      Evdeki geniş odaların düzeni, sessizliği ve huzuru etkileyiciydi. Duvarın içine gömülmüş olan şöminenin dışarı taşan kısmında nakışlı demir bir kapı, onun üstünde ise kazanı ve çaydanlığı sıcak tutmak için konulmuş bir mermer, ilk bakışta insanda güzel duygular uyandırıyordu. Üç kişilik, kış aylarında salon olarak kullanılan bu küçük odanın ortasına serilmiş Revan Türklerinin el dokuma halısı hemen dikkati çekiyordu.

      İki pencerenin arasına konulmuş gaz lambasının aydınlattığı bu odanın karanlık köşesinde, ilk bakışta seçilmeyen bir piyanonun bulunması Nina Vladimirovna’yı son derece şaşırtmıştı. Nina herkesle selamlaştıktan sonra davet beklemeden piyanoya doğru giderek elini tuşların üzerinde gezdirdi. Sanki piyanoyla konuşuyormuş gibi kendi kendine gülümsedi. Göğsüne kadar kaldırdığı parmaklarının gölgesi tuşları insafsızca altında saklayan kapağın üstünde tuhaf bir şekilde hareket etti. Piyanonun siyah kapağını yavaşça kaldırdı. O anda gaz lambasından süzülen zayıf ışıkta beyaz tuşlarının ışıltısı siyah piyanonun üstünde parladı.

      Parmaklarını yavaşça tuşların üstüne koyduğunda yüreği hızlı hızlı çarpmaya başladı. Heyecanı zirve yaptığında tuşlardan yükselen melodi kulaklarında çınladı. Gözlerini kapatmıştı. Tuşlara basmadığı hâlde kulaklarında çınlayan melodinin, çoktandır piyanoya duyduğu özlem nedeniyle olduğunu anlayınca gözlerini açtı. Tam karşısında duran Samad Bey, karşı odayı işaret ediyordu. Gülümsedi ve piyanonun başından ayrıldı.

      Nina, az önce sessizce odada bir kanepede oturan çocuğu arıyordu ama o ayrılmıştı. Çocuğun odadan sessiz sedasız ayrılması ona garip gelse de çocuğun bu davranışını kültürlerinin bir parçası olarak düşündü. Doğu aile kültürünün yeni bir bölümünü keşfetmiş olmaktan mutlu olmuştu.

      Odanın bütün köşelerinde duvarlara bir çıkıntı yapılmış, üstüne taşlardan yontularak yapılan şamdanlar yerleştirilmişti. Odanın temiz havasından ve odaya yayılan hafif mum kokusundan, şamdanların yeni yakıldığı anlaşılıyordu. Kışın bu ayaz zamanında oda çok sıcak olmasa da insanı üşütmüyordu.

      Odanın tam ortasında bulunan masa ve etrafına dizilmiş sandalyelerin işlemeleri, çok nadir görülen oyma desenlerle yapılmıştı. Genel görünüm, içindeki antik mobilyalar ve halılar nedeniyle evin Sovyet döneminden çok önce yapıldığı anlaşılıyordu.

      Kumandan ıslanmış frujkasını19 başından çıkarıp asmak için bir yer arayınca, yaşına göre çevik ve büyük görünen on iki yaşlarında yeşil gözlü bir çocuk furujkayı kumandanın elinden alıp köşedeki askıya koyarak aynı köşedeki sandalyenin üstüne oturdu. Şamdanlar iyice yanmaya başladığı için ortalık aydınlanmıştı. Ev sahibi misafirleri tekrar “Hoş geldiniz.” diyerek selamladı.

      Nina, “Oho, tovariş uçitel!”20 diyerek ev sahibine elini uzatınca eşi iyice şaşırdı: “Bu ne güzel tesadüf Samad Abiloviç,” sözü komutanın dilinin ucunda kaldı. Öğretmenler şaşırmıştı. Nina, merakla eşine dönerek sordu:

      – Siz tanışıyor musunuz?

      Tam

Скачать книгу


<p>17</p>

Çotko: Eskiden hesaplamaların yapıldığı bir tür abaküs.

<p>18</p>

Vayenniler: Askerler.

<p>19</p>

Frujka: Geniş güneşliği olan şapka.

<p>20</p>

Oho, yoldaş öğretmen!