Kosova'da Çağdaş Türk Edebiyatı. S. Dilek Yalçın Çelik

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kosova'da Çağdaş Türk Edebiyatı - S. Dilek Yalçın Çelik страница 6

Жанр:
Серия:
Издательство:
Kosova'da Çağdaş Türk Edebiyatı - S. Dilek Yalçın Çelik

Скачать книгу

Fakat yine de bu dönemde de yetişen sanatçıların çoğu tekke çerçevesinde yetişen dini şairlerdir. Bu şairlerin başlıcaları şunlardır: Feyzullah, Mehmet Efendi, Süleyman Efendi, Abdurrahim Fedai, Ali Hoca Müderriz, Kazım Baba, Ömer Lütfü, Hakkı, Kâmil Toska, Fethi Hafız ve diğerleri. Bugün bunların özgün eserleriyle ancak tekke veya kişisel kütüphanelerde karşılanabilir. Aralarında dini konulardan başka içerinde Marksizm ve Leninizm’e derin yönelen sosyal konulu eserler de bulunmaktadır.” (Hafız 1984: 6)

      Bununla birlikte şu bir gerçektir ki, her ne kadar edebiyatta gelenek, sözlü kültür ve tekke edebiyatı ürünleri ile devam ettirilmeye çalışılsa da artık Kosova’da Türk edebiyatı, ana ülke ile bağlarını kopartmak zorunda kalmıştır. Kendisine yeni bir mecra yaratmak durumundadır. Yugoslavya Krallığı döneminde, halk edebiyatı ve tekke edebiyatı ürünleri geleneğin devamını sağlamıştır. Divan edebiyatı son bulmuştur. Bu dönem içerisinde, Türk edebiyatı da artık divan edebiyatı dönemini kapatmış, yeni gelişmeler ışığında bir Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı yaratmaya başlamıştır bile.

      1.3. SOSYALİST YUGOSLAVYA DÖNEMİ (1945-1999)

      Yugoslavya Halk Kurtuluş Savaşı’ndan (1944) sonra, Kosova’nın da içinde bulunduğu topraklarda yeni bir dönem daha başlamıştır. Nazi Almanya’sının esaretinden kurtulan ve yeni temeller üzerine kurulan Yugoslavya, çok uluslu yapısıyla sosyalist bir yönetim biçimini benimsemiştir. Yeni Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti’nde, Kosova, tekrar Sırbistan’a bağlanır. 1963 yılında da, zaten özerk bölge statüsü taşıyan Kosova, bu kez aynı statüyü devam ettirerek yeni haklar daha kazanır.

      Tito Yugoslavya’sı, Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya, Slovenya, Bosna Hersek ve Karadağ Cumhuriyetleri ile Sırbistan’a bağlı Kosova ve Voyvodina Özerk bölgelerinden oluşan Federal bir cumhuriyettir. İç işlerinde özerk olan bu sekiz ayrı ülkede Sırp, Hırvat, Makedon, Sloven, Arnavut, Boşnak, Karadağlı, Türk, Macar … gibi çeşitli uluslara mensup insanlar yaşamaktadır.

      Tito yönetimindeki Yugoslavya, kendisi hayatta iken, ülkedeki tüm halk ve ulusları bir birlik içerisinde yönetmiştir. Sağlığında, Yugoslavya içerisindeki pek çok farklı milleti idare etmek için her birine geniş haklar veren Tito, özellikle 1974 yılında düzenlediği Anayasa’da, Kosovalı Arnavutlar olmak üzere diğer milletlere geniş haklar tanımıştır. Onun iktidarından sonraki yıllarda bu kez yönetimi devralan Slobodan Miloşeviç, ülkeyi otonom bölge olmaktan çıkartıp bir merkeze bağlamıştır. Hal böyle olunca ülke için için kaynamaya başlamıştır. 1986 yılından itibaren bölgede, huzursuzluklar yaşanmaya başlamıştır. Tüm bunlara ilave olarak, ülke içerisindeki sosyo-ekonomik durum, ülkenin etnik yapısı, ülkeler arası stratejik değerler, 1990 yılında SSCB’nin ve Doğu bloğunun parçalanması gibi burada sayamadığımız birçok komplike nedenin birleşmesi sonucu çıkan savaşlar ile, 1986-1992 yılları arasında Sosyalist Yugoslavya devleti, dağılma sürecine girmiştir.

      1991 yılında Hırvatlar, ülke içerisinde bir referendum yaparak Yugoslavya’dan ayrıldığını ilan etmiştir. Bunun üzerine Sırbistan güdümündeki Yugoslav ordusu, Hırvatistan’a saldırmıştır. Ancak Bosna Savaşı patlamak üzere olduğundan 1992 yılının başında Yugoslavya barış anlaşmasını imzalamak zorunda kalır. Böylece Hırvatistan, 22 Mayıs 1992 tarihinde, Birleşmiş Milletler’e üye olmuştur.

      Slavların yoğun olarak yaşadığı Slovenya Sosyalist Cumhuriyeti, 1991 yılında, Yugoslavya’ya karşı bağımsızlığını ilân etmiş, 1 Mayıs 2004 tarihinde de, Avrupa Birliği üyeliğine kabul edilmiştir. Aynı yıl merkezi Üsküp olmak üzere Makedonya da bağımsızlığını kazanır. Ancak Birleşmiş Milletler, Makedonya Cumhuriyeti’ni, 1993 yılında, Eski Yugoslavya Makedon Cumhuriyeti adıyla tanımıştır. O döneme kadar Türkler açısından, Üsküp-Priştine- Prizren üçgeninde oluşturulan bir kültür merkezi böylece dağılmış olur. Kosova, bu süreç içerisinde, Sırbistan’a bağlanır.

      Şubat 1992 yılında bağımsızlığını ilan eden Bosna Hersek, 22 Mayıs 1992 tarihinde birleşmiş Milletler’e üye olur. Ancak, Sırbistan, Miloşeviç başkanlığında, bölgeyi Boşnak ve Hırvatlardan temizlemek için 1992 yılının baharında ülkeye savaş açar. 1995 yılı sonlarına dek devam eden savaşta, II. Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük kıyımlar ve etnik temizleme operasyonları yapılmıştır.

      Karadağ, eski Yugoslavya’nın dağılmasından sonra, Sırbistan’ın zorlaması sonucu yeni Yugoslavya’ya katılmış, 2003 yılında da Sırbistan Karadağ adıyla esnek bir federasyon kurulmuştur. 21 Mayıs 2006 tarihinde ülkede yapılan referandum sonucu ülke, 3 Haziran 2006 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir.

      Yukarıda sıraladığımız üzere Sosyalist Yugoslavya kendisine bağlı eyalet ve Cumhuriyetleri oluşturan Hırvatistan, Bosna Hersek, Slovenya ve Makedonya, 1992 yılında, bağımsızlığını ilan ederek yeni cumhuriyet rejimlerini kurarlar. Ancak bu gelişmeler olurken, Kosova, Sırp baskısı ve askeri müdahaleleri sonucu bağımsızlığını ilan edememiştir. Sırbistan, kendi toprakları içerisinde yer alan merkez bölge Kosova’yı vermek istememiştir. Bu nedenle Sırp Ordusu, 1995 yılında Kosova’ya saldırır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Birleşmiş Milletler ana sözleşmesinin 41. maddesinin ihlal edildiğini, uluslararası barışın tehdit altında olduğunu ileri sürerek 1999 yılında, Kosova’ya müdahale eder ve yönetimi devralır. 2008 tarihine kadar bu yönetim biçimi, ülkede uygulanır. Sonunda Kosova da, 17 Şubat 2008 tarihinde bağımsızlığını ilan eder.

      Sosyalist Yugoslavya, II. Dünya Savaşı sonrasında ülkesinde bulunan azınlıklara geniş haklar tanımış, yeni bir yönetim biçimi uygulamaya koymuştur. Tito, ülkede yaşayan bütün ulus ve halklara olduğu gibi Türklere de kendi dil ve kültürlerini yaşatma özgürlüğü vermiştir. Azınlıklar arasında Türkler açısından durum irdelendiği zaman, Türklerin yoğun bir nüfus ile yaşadığı ülkelerden birisi olan Makedonya’da, 1944 yılında Türkçe öğretim yapan okullar açılmış, Türk halka kendi ana dillerinde (Türkçe) eğitim hakkı tanınmıştır. Okulların açılmasının ardından, 1946 yılında, Türkçe ders kitapları yazılmıştır. Bu yıllarda, Latin Alfabesi ile yazılmış Türkçe ders kitapları basılmaya başlanmış, gazeteler (1944 yılında Birlik gazetesi), dergiler (1949 yılında Pionir Çocuk Dergisi, 1950 yılında Tomurcuk ve Sevinç Çocuk Dergileri, 1965 yılında Sesler Aylık Toplum ve Sanat Dergisi) çıkmış, dernekler ve tiyatrolar faaliyete geçmiştir. 1945 yılında radyo, Türkçe yayınlarına başlamıştır.

      23 Aralık 1944 tarihinde Üsküp’te ilk Türkçe gazete olan Birlik çıkmaya başlamıştır. Şükrü Ramo (1918-), Enver Tuzcu (1916-1958), Necati Zekeriya (1928-1988), Fahri Kaya (1930) ve İlhami Emin (1931) bu gazetenin ve aynı zamanda Makedonya sınırları içerisindeki Yugoslavya Türk edebiyatının ilk temsilcileri olmuşlardır.

      Bu süreç, Kosova’da daha geç bir tarihte başlamıştır. Bunun altında pek çok neden olduğu gibi siyasal nedenler de bulunmaktadır:

      “Yugoslavya Fedaratif Halk Cumhuriyeti’nin, savaş sonrasının ilk yıllarında bölgedeki ülkelerle geliştirmeye çalıştığı ilişkiler, Kosovalı Türklere karşı takınılan bu tavrın altında yatan nedenlerin tahminini kolaylaştırmaktadır. O yıllarda Yugoslavya ile Türkiye arasındaki ilişkilere bakıldığında, ilişkilerin son derece kötü olduğu görülmektedir. Bunun temel nedeni rejim farkı, özellikle Türkiye’nin

Скачать книгу