Anar'ın Dünyası. Pervin

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Anar'ın Dünyası - Pervin страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Anar'ın Dünyası - Pervin

Скачать книгу

noktada savaş konusunda, ama çok farklı yazılmış “Buzdan Heykel” hikâyesini hatırlıyorum. “Buzdan Heykel” de Enver Memmedhanlı’yı okula gidenlere tanıttığı, sevdirdiği için ilgi çekicidir. Bence günümüzde buna birçoğunun, işte benim de sevgimin temelinde bu hikâye bulunur! Bu konuda o talihi açık bir yazar olduğunu düşünüyorum. İşte çocuğun sevgisi saf, küçücük yüreğin sevgisi beklentisiz olur. Şimdi yine o yılların düşüncelerine dönüyorum, ilginç bir mesele aklıma geliyor.” Buzdan heykel”i uzun yıllar çocuk hikâyesi diye değerlendiriyordum. Şimdi o çocuğu kaldırıp niçin böyle düşündüğünü nü bulmak istiyorum. İşte orada belini doğrultmak isteyen deve, boyunu kısaltmak isteyen zürafa ya da sahibinin elinden yemek yiyen küçük bir köpek yoktu… Peki bunun sebebi neydi? Hikâyeyi bir daha okunduğunda her şey belli olur. Enver Memmedhanlı bu hikâyeyi gerçekten de çocuklar için yazmış…Onlara ne kadar sevimli ve değerli olduklarını anlatmak için. Analarını anlatmak için… Mücadeleyi…Sevgiyi… anlatmak için!

      “….ve ana yine bir eliyle sırtından bir şey koparır hepsini bir bir çocuğunun üstüne örter ve titreyen son nefesini, işitilmeyen son sözünü de çocuğunun üstün örter, Korkma çocuğum, korkma küçüğüm, son nefesimin sıcağı da senindir…”

      İşte bu satırlarda ananın korkusu, telaşı daha çok hissedilir. Heyecanlandırır. Ama , bencei “Buzdan Heykel’i okuyan her çocuk, kendini buzu kırıp sağ kalan çocuğun yerne koyar, annesini kahraman görüp ve sonunda mücadeleyi çocuk aklıyla anlayabilir…

      Edebiyatsever alim Mikayıl Rızakuluzade, Enver Memmedhanlı hakkında Azerbaycan nesrinde lirik üslubu nkurucusu sayılabilir, diyor. Yazarın daha yazarlığının ilk yıllarınada kaleme aldığı “Bakı geceleri” hikâyesini edebiyatımızda lirik üslupta yazılmış en güzel eser diye adlandırabiliriz.Eyaletten başkente, büyük, çok büyük arzular ve ümitlerle gelen gencin duyguları o kadar zarif, ince, akıcı bir dille tasvir edilir ki insan hikâyeyi okuduğunda gerçeği unutur.

      “Yüreğin sabırsızlığı mıydı, beklemenin tükenişi miydi, esrarengiz bir sesin çağırışı mıydı, ne idiyse, beni böyle bir heyecan içinde şehrin yukarı tarafından aşağıya kadar kovmuştu sanki, o deniz şimdi eteğini eline alıp kaçmaya başlayacaktı ve ben onun arkasından gidecektim ama ulaşamayacaktım. Sonra bütün ömrüm, sonrasında ise bütün ömrüm boyunca o mavi denizin kenarında diyar diyar gezecektim…”

      Yazar hayatı boyunca deniz görmeyen ve görmek isteyen bir gencin arzusunu öyle bir dille, eneyjiyle tasvir eder ki onun şehrine gitmemenin imkânı yoktur.”Ayrıldılar”, “Batmayan Güneş”, “Ay ışığında” bu türden hikâyeleridir. Fakat yazarın benzersizliği de şudur, o tarihi kahramanlık konulu eserlerini de aynı zarif, ince bir nüansla takdim edebilir.

      Enver Memmedhanlı “Cazibe Kuvveti”, “Leyla ve Mecnun”, “Feteli Han” (Mehdi Hüseyn’le birlikte )vs filmlerin senaryo yazarıdır. Fakat bugüne kadar her birimizin severek, gururla seyrettiğimiz Babek” bu sıralamadan özellikle ayrılır.

      …Rafael Hüseynov “Milletin Zerresi”kitabında yer alan “Bahçe Romanı” denemesinde Enver Memmedhanlı’nın günlüğünden bölümler verir:

      “Hiç olmazsa bir defa, son defa onun elini elime alıp doyuncaya ya kadar yüzüne baksaydım…

      Benim bu düşüncelerim, belki de başkalarına gülünç görünecek!Olsun!

      Ben onu ömrümün sonuna kadar unutmayacağım…”

      Bu cümleleri okunduğunda “Babek” filminden sonra az kalsın aforizmaya çevrilmiş, Babek’in sevdiği kadın-Pervin hakkında söylediği- Unutulmayan kadın budur!-ifadesini hatırladım. Ve o oda, yazarın çevresindeki kağıt mağıt dağınıklığını, kabarmış saçlarını biraz daha karıştırıp yazdığı aklıma geldi. Kimbilir hangi unutulmayanın ömrünün sonuna kadar unutmayacağının hasretiyle yanıyormuş bu satırları.

* * *

      Enver Memmedhanlı zamanının okşamasını da – Azerbaycan Emekdar Sanat Hadimi, halk yazarı sıfatını almasıyla- darbesini de –“Şarkın sabahı” piyesinin SSRİ Devlet başarısına layık görülmüş, mükafat alanların listesinde adının olmamasıyla tatmış sanatçıdır.Aslında belki her ikisini de daha farklı, daha acı tatmıştı. Bütün bunlar onun geçmişinde, biyorafisinde bizim edebiyat tarihimiz deyer alır.Ama şimdi…?

      Anar” Hayatım acıyor” povestinde şöyle yazar:

      “Enver ilk hikâyelerinin yazarı olarak otuzuncu yıllarda her ne sebepleyse, Allah korusun, dünyasını değiştirecek olsaydı o gün onu, mesela, farzedelim musiki de Asef Zeynallı, ressamlıkta Rüstem Mustafayev gibi çok erken vefat etmiş nadir bir istidad olarak hatırlar, değer verir. Babası için, çılgın hareketleri sebebiyle 1937 yılında kurban edilseydi günümüzde daha da çok putlaştırılırdı. Azerbaycan nesrinin savaş kurbanı olarak anılırdı…

      Fakat edebiyatta hakiki tavizsiz ölçülerle temellenmiş yerini bulması için bütün ömrünü , bütün acı dolu hayatını yaşamalıymış…Ve birinin çok doğru belirttiği gibi yazarlık yalnız sanat değil hem dünyada yaşam tarzıdır da. Enver’in maneviyatımızdaki yeri bugün belirlenmiş yerinden oldukça yüksektir. Edebiyat tarihimizde ona ayrılmış bölümden defalarca yüksektir.

      Son günlerde Enver Memmedhanlı’nın yazarlığına tekrar bakıldığında o büyüklüğünü, yüceliğini hissettim. Fakat bunu daha iyi anlamak için ona başka gözle, daha hassas bir yürekle bakmalıyız… Edebiyat dünyasının duvarsız odalarının içine girerek, Demokles’in kılıcını altında oturarak!

      ÜÇÜNÜN YALNIZLIĞI

      Edebi eleştirinin edebi eserlere veya herhangi bir sanatçının yazarlığına tamamen yaklaşmasının temel anahtarı tarihtir. Tarih yazarının, şairin hayatını, hayatını geçirdiği muhiti öğrenmeden, bilmeden eseri tarafsız değerlendirmesi mümkün değildir. Bunun için birçok eserin asıl değerlerinin kenarda bırakılarak bugünün gözüyle araştırılması bilgisizlikten gelen gülünç mülahazalar ortaya çıkarır. Çünkü eleştirinin asıl vazifesi, ilk önce yaratıldığı tarihi gerçeği ortaya çıkarmak, okuyucu da devir hakkında gerçek tasavvurlar yaratmaktır. Fakat devrin, zamanın sadece konusuna veya oradan belirtilen sözcüklere, terimlere, uslübün tesiri değil, başlı başına sanatçının kendisinin karakterine ve şöyle de söylenilebilir, ruhunun yansıması zor ve derin bir meseledir. Örneğin nasıl olur da aynı tarihi şartlarda doğmuş aynı şartlarda yaşamış yetenekli iki sanatçı aynı hadiseye ve konuya farklı yaklaşabilir?! Bu sadece insan olarak farklılıklaradan mı gelir veya ortaya çıkanları herkesin başka türlü kavramasından mı hissetmesinden mi bilinmiyor! Elbette bu söylediğim zor meseleler sadece edebiyatın değil felsefenin de psikolojinin de araştırma konususudur. Fakat bazen aynı şairin veya yazarın yaratıcılığındaki bir duygunun, ruhun çeşitli ifadelerini görsen de bu sorunun cevabını yine sanatçının hayatında aramalısın.

      ….Azerbaycan edebiyatı tarihinde yeri bulunan, yazdıkları eserlerle geniş okuyucu

Скачать книгу