Anar'ın Dünyası. Pervin

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Anar'ın Dünyası - Pervin страница 11

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Anar'ın Dünyası - Pervin

Скачать книгу

yalnızlığını farklı şekillerde ifade eder. Mesela, Memmed Nesir’in karşısına çıkan her insana havada sudan konuşması ve bununla o güzel günlerine geri dönmesi veya kendisiyle tavla oynaması asıl detaydır. Yazar “bir hasır, bir Mehmet Nesir” de acılarını unutmak için yol da gösterir, içkiyi:

      “Mehmet Nesir 35 yıldır bu idarede kapıcıydı. Ama üçüncü kadehten sonra editör oluyorum, beşinci kadehten sonra şube müdürü, yedinciden sonra idarenin müdürü oluyorum diyordu. Sonunda da hesabı şaşırıyorum. Fakat bir vakit başkan yardımcısı, sonra başkan olduğumu görüyorum. Sonra Hindistan padişahı. Sonra Allah…”

      Anar’ın kalemine özgü mizah, bu meselede de kahramana bir şekilde yardımcı olur. Bazen şaka, hafif, hissedilmeyecek derecede hafif bir ironiyle belirtilen sorunu rahat kavramaya yardım eder. Resul Rıza’nın ise bu meselelere bir hayli ciddi yaklaştığını, buna ihtiyarlığın, yılların getirdiği garipseme duygusunu “Ömür Yolu” şiirinde etkileyici bir vurguyla dile getirdiğini söyleyebiliriz:

      “Ne sokaklar,

      Ne yapraklarında

      Damla damla yağmur damlaları, ağaçlar

      Yumuşak geceler

      Dağınık saçla

      Geride kaldı.

      Uykulu ela gözler

      Dokunaklı sözler

      Mihriban yüzler

      Geride kaldı.

      Şair için bütün bu geride kalanlarla beraber hala yaşaması, geleceğe kalanların varlığı bir tesellidir. Ama o kaybedilen sadece gençlik aşkı, yumuşak geceler değildi işte. Dost kayıpları, sevgili yüzlerin geride kalması daha acıydı, dayanılmazdı bazen… Telefon ahizesinden işittiğin uzun bir ses gibi…

      “Bu adı, bu numarası.

      Şimdi bir yokluk var,

      Bir sızı,

      Bir de kulağımda

      Onun hayali sesi.

      Durdum, bekledim boşuna.

      Bir sessizlik vardı,

      Bir de hiç kimse!”

      Şair, artık hayatta olmayan dostunu arayan ve telefon ahizesinden duyduğu uzun sinyallerden kalbi sızlayan, kendini yalnız hisseden insanın ruh hâlini tasvir etmiş. Aynı Anar’ın “Ak Liman” ındaki telefon rehberini karşısına koyup telefon edecek insan bulamayan Sefter dayının hâline benziyor değil mi?

      “Birden acaba birisi telefonuyla kendi numarasını arasa ne olur diye düşündü? Bakalım. Ahizeyi alıp numarayı çevirdi. 4, 1, 5, 2, 0… işte. Hızlı, aralıksız, kesik sinyaller duyulmaya başladı.

      – Du, du, … du, du, du…

      Sefter dayı:

      – Meşgul, konuşuyor,– dedi. Güldü, sonra nedense biraz tutulmuş gibi oldu. Dinlemeye başladı. Bir hayli dinledi. Ahizeden komik, sürekli ses duyuluyordu: du, du, du, du…

      – Sanki sonbahar günü damın akıyor

      Yine hayatın kanunu, yalnızlığın kaçınılmazlığı, doğallığı öne çıkmış meseledir. Yine yalnızlık sonbahar vakti damın akması kadar sıradan bir iştir. Elbette Anar’a için. Resul Rıza ise “Nasıl böyle sükûtu dinlemeye varır ömrümün günü” diye düşünür.

      Anar, Resul Rıza’nın yaratıcılığına hasrettiği “Mücadele Bugün de Var” kitabında şöyle yazar:

      “Putlar yıkıldıktan, ideallere inancı kırıldıktan, ilk gençlik yıllarında buldukları birçok hakikat berbat olduktan sonra bu aldanışların acısını yazmak için kader Resul Rıza’ya daha fazla süre verdi. 71 yıllık ömrünün son gününe kadar kalemi elinden bırakmadı, hem kendinin hem çağdaşlarının hem de soydaşlarının, hem cemiyetin, yapının ters, musibetli, azap ve ıstırap dolu yolundan, farklı insanların facialarından, mutsuz talihinden söz eden nice nice eserler yazdı.”

      Bence her üç sanatçının yaşadığı, hissettiği acıları, yalnızlığı veya gözlemledikleri haksızlıkları, karşılaştıkları adaletsizlikleri ifade etmek, acılarını hafifletmek için asıl vasıta yazmaktı. Bütün sanatçılarda olduğu gibi sanat gerçeğin ve hayatın zor, ıstıraplı yönlerinden kurtuluştu sadece… Hem işte bütün bu saydıklarım asıl edebiyatın ortaya çıkması için gerekliydi. Resul Rıza “ Akşamlar keder getirse böyle, karanlık gece can sıksa da, yine gereklidir, yine arzu edilendir” der. Sadece bu karanlıkları aydınlatmanın yolunu herkes bir şekilde yapıyor. Resul Rıza’nın, Nigar Refibeyli’nin, Anar’ın ışığı ise kalemlerinden gelir!

      Ömrümün Yüz Günü

      Şiirlerinin birinde Anar “Yazar hayatının iki vakti var: Yaşama zamanı ve yazma zamanı” der. Bazen bu zamanlar birbirine karışır ve nasılsa bir an gelir ki yazar ne yaşadığını ne yazdığını ayırt edemez.

      Yaşananlar yazılmış veya hâli hazırda kaleme alınmış bir esermiş gibi gelir insana, yazılanlar hayat kadar gerçek olur. Bence Anar’ın ömrünün yüz günü ana ve babasını kaybettiği, 1981 yılındaki yüz gün sadece böyle ortak bir zamandır. Yaşamakla yazmanın kesiştiği, birbirini sıkıştırdığı zamandır.

      …1981 yılında Anar bütün bu hadiseleri, hisleri, acıyı, kederi, korkuları da yaşaya yaşaya yazıyordu. Kafasında, kalbinde, iç dünyasında yazıyordu. Sonra her şey bitti, tükendi! Ve bir sonraki iki yıl süresince “Sizsiz” hatıra romanını yazarak yeniden yaşadı o yüz günü!

      “Sizsiz”i roman olarak da adlandırabiliriz, felsefi inceleme yazısı, anı da ya da mersiye de sayabiliriz. Azerbaycan’ın iki büyük şairi Resul Rıza ve Nigar Refibeyli’nin hayatları, hastalıkları, ölümleri hakkında bir hatıra romanı. Fakat sadece şairler değil, Anar’ın babası ve annesi hakkında…

* * *

      “Sizsiz”i felsefi bir inceleme yazısı demem abes değildir. Eserin hemen hemen her cümlesi düşünmek, araştırmak, bir şey anlamak, hissetmek için bir temadır. Romanın esas cevheriyse yazarın ruhudur. “Kalemi kanayan” yazarın yüreği de kan ağlar, bu acı, keder, hüzün çok çok derinlerden gelir… Ve burada yazar ile okuyucuyu yakınlaştıran, kardeş eden yalnızca genel ağrıdır, kederdir. Çünkü herkes er ya da geç bu duyguları yaşar, böyle kayıplardan geçer.

      Karakteri içe dönük olan, kendi içinde yaşayan Anar bu eserinde açıkça konuşur, hiçbir şey gizlemez:

      “Ama ben bu yazıda sadece herhangi bir yalanı kalemimin dört yanına bırakmayacağım, ne bir şey gizlemek, ne bir konuda susmak, hangi bir sezgininse üstünden geçmek de istemiyorum.”

      Dostlarının, kardeşinizin “Sizsiz” hakkındaki sözlerini öğrenince şu fikirlerin belirdiğini görürüz. Ferhat Bedelbeyli’nin dediği gibi “ Sizsiz kitabı başka bir Anar’dan haber verir, iç dünyasını, duygularını, korkularını, okuyucusuyla cömertçe paylaşan Anar’dan kendisini

Скачать книгу