Çağdaş Hakas Edebiyatı. Ekrem Barak Arıkoğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Çağdaş Hakas Edebiyatı - Ekrem Barak Arıkoğlu страница 6

Жанр:
Серия:
Издательство:
Çağdaş Hakas Edebiyatı - Ekrem Barak Arıkoğlu

Скачать книгу

acı bir çığlık koyuverdi. Çornap olduğu yere çöktü. Yağmur dışarda şiddetini iyice artırdı… Hınçla camları dövdü. Çornap birden çöktüğü yerden kalkıp doktorun ayaklarına kapanarak yalvarmaya başladı. Koca adamın gözlerinden düşen iri iri damlalar kilimin desenlerine karıştı.

      “Vardır bir çaresi doktor hanım. Hı vardır bir çaresi. Bilirsin sen.” diyordu.

      İliskecek, şaşkınlıkla Çornap’ı yerden kaldırdı.

      “Tek çaresi hastanede ameliyat.” dedi. “Benim burada yapabileceğim bir şey yok.”

      Çornap:

      “Sen burda yapıver, olmaz mı?” diye yalvaran ıslak kahverengi gözleriyle doktora baktı. İliskecek bu duyduğu karşısında afalladı. Yeterli aletler olmadan hasta asla ameliyat edilemezdi. Bu mümkün değildi. Çocuğun nefes alış verişleri duyulamayacak kadar zayıflamıştı.

      Marga:

      “Ölüyor yavrum ölüyor!” diye bağırarak çocuğun üzerine kapandı. Çornap hâlâ yalvaran gözlerle doktora bakıyordu. Vakit tükenmek üzereydi. İliskecek:

      “Çornap, sen çocuğun giysilerini çıkar. Marga hemen su kaynat. Şurdaki masanın üzerine temiz bir çarşaf ser. Çornap sen de çocuğu oraya yatır. Sonra her ikiniz de üzerinize temiz giysiler giyin ve bana yardım edin.” dedi kararlı bir sesle.

      Karı koca denilenleri hiç zaman kaybetmeden harfiyen yerine getirdiler. Gaz yağı lambasını Marga masanın üzerine doğru tuttu. İliskecek çantasından ak kaplamalı teneke kutular çıkarıp, ağızlarını açtı. Ağzına burnuna ak bez bağladı. Başına ak bere, ellerine uzun parmaklı naylon eldivenler taktı.

      İliskecek, çocuğun koluna iyot sürüp iğne yaptı. Çok kararlı ve ne yaptığını bilen birisi olsa da risklerin farkındaydı ve belli etmese de çok korkuyordu. Çornap, İliskecek ne derse tıpkı bir robot gibi süratle yerine getiriyor. Bembeyaz bir yüzle dikkatlice doktora eşlik ediyordu. Küçük çocuk derin bir baygınlığa düşmüştü. İliskecek çocuğun karnına doğru eğildi. Ameliyat edeceği yere tentürdiyot sürdü. Eline keskin bistüriyi aldı. Çakan şimşek ışığı masanın üzerinde yatan çocuğun solgun yüzünü aydınlattı. Marga, olduğu yere çöktü. Bildiği tüm duaları unutmuştu, sadece Tanrım diyebildi. Tanrım, lütfen!…

      İliskecek, küçük çocuğun üzerine eğdiği başını kaldırıp Çornap’ın uzattığı teneke kutuya kanlı plastik eldivenlerini sıyırıp attı. Burnunun üzerine çektiği ak bezi çıkardı. Küçük çocuğu, babasının yardımıyla yatağına yatırdı.

      “Oğlunuz gözlerini açtığında eskisinden daha iyi olacak, hızla iyileşecek.”dedi. önlüğünü çıkarıp kapıya yöneldi. Sabah serinliği yüzüne çarptı. Derin bir nefes aldı. Artık yağmur dinmişti.

      VASİLİY ANDREYEVİÇ KOBYAKOV

      (1906-1937)

      Şair ve yazar Kobyakov, Şira rayonunun Ospa köyünde 1906’da doğdu. 1929 yılında Krasnoyarsk’taki Sovyet Parti Okuluna öğrenime gitti. Daha sonra Hakas kitapları çıkaran yayın evinde ve millî tiyatroda çalıştı. Bu sırada şiirler ve hikâyeler yazmaya başladı. 1933 yılında, parti komitesi onu, Hakas okulları için kitap çıkarma çalışmasını yönetmek üzere Novosibirsk’e gönderdi. 1934 yılında “Aydo” adlı büyük hikâyesini müstakil kitap olarak çıkardı. 1935 yılında hikâyeleri ve şiirleri “Hakasiya Irlapça” (Hakasya Şarkı Söylüyor) adıyla yayımlandı. 1936 yılında “Partizan Künneri” (Partizan Günleri) adlı deneme kitabını çıkardı. Vasiliy Kobyakov 1937 yılında, Stalin’in “Vatan haini, işbirlikçi” suçlamasıyla pek çok Hakas aydınıyla birlikte öldürülmüştür. Sonradan suçsuzluğu ortaya çıkmış ve aklanmıştır.

      V. Kobyakov, dört yıl süren kısa yazı hayatında, deneme, hikâye, uzun hikâye dallarında ilk kitap çıkaran Hakas yazarı olmuştur. Hakas yazı dilinin kurucularının başında gelir. Hemen bütün edebî türde eser veren Kobyakov’un Puşkin, Tolstoy, Çehov, Gorkiy gibi yazarların eserlerinden çevirileri de vardır.

      Eserlerinde; hanlık zamanındaki zenginlerin, yanlarında bulunan yoksul hizmetçilerine uyguladığı kötü muamele, Ekim devrimi sırasında yapılan mücadele, devrimin insanlara getirdiği rahatlık, yurt sevgisi, işlediği başlıca temalardır.

      Eserleri: Aydo (Uzun Hikâye) Novosibirsk 1934, Abakan 1959. Hakasiya Irlapça (Şiirler ve Hikâyeler), Abakan, 1935. Partizan Künneri (Hikâye), Abakan, 1936. Mıltıh Tabızı (Hikâyeler), Abakan, 1966. Povestter paza Çoohtar (Uzun ve Kısa Hikâyeler), Abakan, 1969.

      Kaynaklar: Pisateli i Hudojniki Hakasii, Abakan, 1997, s. 6-7. Hakasskie Pisateli, Abakan, 1990, s.4-7. Mıltıh Tabızı, Pastağı Haalğalar, Abakan, 1936. Komsomollar-olğannar, Hızıl Aal, No:216, 1958. Torka Çalğıs Kem Polğan, Kök Odıcah, Hakas Partizannarının Irı, Huzıcah, Ancı Harol, Çazıdanar Ir, Har Poraan, Çayğızı Çitse, Kamat Ağa, Baykal Köl, Çashıda, Halıh Hığırzın, Stihi (Hakas Poeziyazının Antologiyazı), Abakan, 1960, s.87-91. Aydo, Mıltıh Tabızı, Hıshılarnın Unadılğan Ordızı, Kiröske Tüzirgeni, Kazan, Pasha Kizi Anmarı, Sügen, Partizan Künneri, Hızıl Çazı, Abakan, 1982, s.6-80 .

      Buraya aldığımız Aydo adlı büyük hikâye; Hakas edebiyatında türünün ilk örneğidir.

AYDO (İlk Hakas Uzun Hikâyesi)

       Ovada

      Bu, ilkyazda oldu. Ovanın, dağın karları eriyip çaylara, derelere, çukurlara toplandığı zamanda. Yazının içinde dumanlı gök göverip sıcak günler gelmeye başladığı anda. Bahar güneşinin ışıkları ılık nefesini yayarak gülümsediği anda. Yeni gelen çayır kuşları ovayı şenlendirip şarkı söylediği anda oldu.

      Ak otlu ak ova, ala kilim örtülmüş gibi ırgalanıyor, ak yazının büyüyen otları ipek serilmiş gibi görünüyordu. Fakat şimdi, ilkyazda, onun otları kış soğuğunu geçirince kuruyup sararmıştı. Şurada burada kümelenmiş karların altından, yerden gök otlar görünüp yeniden çıkıyorlar ve kır saçlı insanın saçları gibi ağarıp duruyorlardı.

      O yazının ortasında bir çiftlik kararıp duruyordu. Üzeri kurşunla kaplanmış küçük bir ev ve onun yanında melez ağacıyla yapılmış küçük bir ambar duruyordu. Bunların dışında orada büyük, açık bir ahır vardı. O, ova ortasında küçük yurt, Yakın Ağa’nın koyun sürüsünün olduğu çiftlik, “Yazı Göl” duruyordu. Yakın, çobanlarına koyunlarını ilkyazda buraya getirtiyordu.

      Çiftliğin önü, yanı ve üst tarafı çamurlu, sazlık bir yerdi. Alt tarafında küçük bir gölcük vardı. O göl, orada yaşayan malın sulağıdır; bu yüzden bu çiftliğe “Yazı Göl” denirdi.

      Aydo, on yaşında bir oğlan. Ak otlu ak ovaya serpiştirilmiş aşık kemiği gibi doğudaki dağa doğru dağılan büyük koyun sürüsünün ardından hoplaya zıplaya gidiyor. Onun incecik boynu, geniş börklü başını taşıyamayıp eğilmeye meyilli gibi görünüyor. Sırtında kötü, yırtık elbisesi, yağmur suyunda tekrar tekrar kalmaya dayanamayarak katılaşıp

Скачать книгу