Yol. Nesipbek Dawtayulı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yol - Nesipbek Dawtayulı страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Yol - Nesipbek Dawtayulı

Скачать книгу

vardı. Öğretmen her şeyi tespit etmek niyetiyle altmış evin kiminin dişi gedik, kiminin kulağı sağır kocamışlarını meşgul etmeye başlayalı on yıl kadar oldu. Hepsinin söylediği şu: Atalar bilmiyorsa… Atalar nerede? Atalar bir yana, bu ihtiyarların babaları, dedeleri de çoktan öbür dünyaya göçmüş. Ya Rabbi, öyleyse Kökmoynak’ın ne zamandan beri meskûn olduğunu şimdi kim araştırıp tespit edecek? Resim öğretmeni de hiçbir şey söyleyemediği için ilçe gazetesinin verdiği “tarih araştırmacısı” unvanını kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ancak Kökmoynak sakinleri son zamanlarda Kökmoynak’a ilk yerleşim tarihinin tespit edilmemesinden memnun gibiler. Düşünceleri şudur: Yılını, ayını hiç kimse bilmiyormuş; demek ki Kökmoynak kadimden beri var ve eskiden beri meskûn. Meskûn dedikleri de doğrudan kendi atalarının mekânı. Burada kaç nesil yaşadı, buradan kaç nesil geçti. Şu kargaşada, bu kargaşada kaçı Çin’e kaçtı, kaçı Türkmenistan’a ağdı. Her şeye rağmen Kökmoynak eli bitip tükenmiş, kuruyup soğulmuş değil. Ya Rabbi, burada bizim vazgeçemeyeceğimiz ne kaldı ki artık? Daha dün evlerimizin yanında sabah dağa bakıp bağıran, akşam eve bakıp böğüren hayvanlar nerede; yediden yetmişe kadınına kızına kadar merak ve zevkle bazen sinema bazen öğretmen konseri seyredilen kulüp çöktü; kütüphane ve sağlık merkezi kapatıldı; yıllarca ahaliyi sabahleyin tıka basa doldurup içini dışına çıkararak ilçe merkezine götürüp, akşamleyin aynı şekilde geri getiren çekirge yeşili otobüsün nereye kaybolduğunu soran hiç kimse yok; eski gibi dağdan aşağı hızla inen derin vadinin birbiriyle bağıra bağıra sohbet edenlerin sesinin bütün avılca duyulduğu iki yakası bütünüyle sessiz. Kökmoynak ahalisi gök yarılıp yere düşse de kımıldamaz yerinden herhâlde. Bir zamanlar Hruşşev’in küçük çiftlikleri birleştirip küçük yerleşimleri bir merkeze topladığında da Kökmoynak ahalisi yerinden kımıldamamış. O yüzden mezra yöneticisi zavallı Soltubay, parti üyeliğinden çıkarılmış. Ancak işin peşini bırakmamış, Moskova’ya kadar gidip üyelik kartını geri almış. Sonra taban patlatıp geri aldığı parti üyeliğini kutlamak maksadıyla avılda hayvan kesip dağıttığı, kökpar28 düzenliği için parti üyelik kartı tekrar alınmış… Asıravbay, Soltubay’ı çocukluğunda gördü. Her sözüne “eğer ki” diye başlardı; her şey için delil arayarak tartışmaya hazır, ateşli bir kişi idi, mübarek. Parti kartını ikinci kez geri aldıktan sonra “Bu lanetlerde iman yokmuş!” deyip her şeyi bırakarak Kökmoynak’ta babasının ta otuzlu yıllarda inşa ettirdiği, sonradan kendisini öncülük edip genişlettiği, her yıl baştan aşağı elden geçirilen mektebin bekçiliğini yapmaya başladı. Gerekçesi şuydu: “Hükûmete gereğim yok? Babamın yadigârıdır, öyle ise artık bu mektebi gözeteyim. Canları sağ olursa çocuklar yenisini yaparlar, o vakit biz bu mektebi Kökmoynak Müzesi’ne çeviririz.” Şu derin vadinin iki yakasında birbiriyle bağırarak selamlaşan, bağırarak sohbetleşen, bağırarak birbirini konuk çağıran altmış evden kurulu Kökmoynak’tan kimler çıkmadı… Soltubay parmağı ile bugün saymaya başlasa batur da, şair de burada. Okumuşu da, siyasetçisi de az değil. Emek kahramanları desen SSCB Yüksek Sovyeti’ne milletvekili seçilen bile var…

      Mukadderatın önüne geçmek mümkün mü, zavallı Soltubay emeline ulaşamadan hayata veda etti. Ondan sonra köprünün altından çok sular aktı. Soltubay dünyadan göçeli bayağı oluyor ancak babasının yaptırdığı, kendisinin de bir zaman bekçilik yaptığı mektep hâlâ ayakta. Ayakta ama enikonu eskidi. Kışın yakacak kıtlığı yüzünden doğru dürüst ısınmadığı odaların köşeleri göverip, sıvaları düşmeye başladı. Öğretmenler ve öğrenciler yaz boyu çamur taşıyıp gedikleri kapatmakla uğraşıyorlar. Lakin başkalarının umurunda değil. Yeniden yapılanma, ıslahat, serbest piyasa derken artık millet kaç yıldan beri kendi kendine kumda oynuyor. Daha büyük yobazlıklar da gördü millet. Birkaç yıl önce vilayetin başına gelen biri, eğitim ve kültür kurumlarını katarak büyük rezillik etti. Sonra anlaşıldığına göre bütçe açığından dolayı öyle yapmış. Tasarruf yöntemi imiş… Tasarruf yapacak başka şey yokmuş gibi eğitim ve kültürden tasarruf etmiş, ya Rabbi!..

      Asıravbay’ın kahrını sessizce dinlemekte olan dünürü yakasını ısırdı.

      – Millete eğitim ve kültürün lüzumu yok mu demek istiyor?

      – Öyle demek istiyor.

      Asıravbay’ın deminden beri alev alev yanan yüzü artık iyice alardı. Bu durumda iken sözle birlikte ağzından tükürük de sıçrardı, o mu aklına geldi bilinmez, cebinden mendilini çıkarıp ağzını sildi.

      Eh, yukarısı öyle uygun görmüşse ne yapabiliriz, hayırlısı olsun deyip baş sallayacak adam mı Asıravbay; doğru kazaya gitti. Öğrenmek istediği bu kararın kalıcı mı, geçici mi olduğuydu. Önce ilçe eğitim müdürlüğüne uğradı; bir de baktı ki küçük ama iki katlı binanın böğründe bambaşka bir tabela duruyor. Ardından kaymakamlığa gitti. Allah’tan kaymakamın eğitimden sorumlu yardımcısı yerindeymiş. Söylediği şu: “Valinin kararı… Şimdi gerçekten biraz şey…” Asıravbay “Biraz şey de ne demek?..” dedi diklenerek. “Siz de biliyorsunuz.” “Neyi biliyorum?” “Şey yani… Bakarız…” “Ne vakit?” “Yahu ağa, beni sorguya mı çekiyorsunuz? Benim elimden ne gelir?” “Neden elinden bir şey gelmiyor? Neden her şey tek bir adamın elinde? O adam deli sözü söylese de itaat etmek mi gerek? Öyle ise siz niye oturuyorsunuz bu ‘kutluhanede’ kurularak? Ne işe yarıyorsunuz?”

      Asıravbay ağzını mendille üst üste silerek kaç yere gitti. Yardımcı, sadedil bir Kazak yiğidi imiş, ağzını açıp tek söz etmedi. Ondan işe yarar bir kelam işitmenin mümkün olmadığını anlayan Asıravbay, cepkenimi çıkarıp alacak değil ya deyip doğru kaymakama gitti. Kalemdeki kız “Kaymakam şahsi mesele görüşmek isteyenleri sadece Çarşamba günü kabul ediyor; dizelgeye yazılın isterseniz.” deyip sızlandı bir sürü. “Evladım, benimki şahsi mesele değil halkın melesi; ta kör itin öldüğü yer olan Kökmoynak’tan geldim.” diye diye sonunda kaymakama girdi. “Karar öyle…” dedi kaymakam. “Kararı uygulamama yetkimiz yok.” “Nasıl yani, eğitim ve kültürün artık lüzumu yok mu? Eğitim ve kültür kurumlarını kapatan millet, nasıl bir millettir?” “Kapatıldıysa eğitim ve kültür müdürlükleri kapatıldı; mektepleriniz duruyor, eğitime devam edin; kulüpler duruyor, konserlere devam edin.” “Yahu bizim bastığımız yerde ne zaman ot bitecek?” dedi Asıravbay öfkelenerek. “Ne otu?” Deminden beri ciddi ve vakur bir şekilde oturan kaymakamın elindeki kalem, sert sert basan kadınların sivri ökçesi gibi masanın üstüne tak etti. Bu durumda her zaman olduğu gibi Asıravbay’ın yine ağzı tükürükle doldu, dili ağzına sığmamaya başladı. “Bugün eğitim ve medeniyet müdürlüklerini kapatan vali yarın yerinde olmayacaktır. Yerine başkası gelecek. Onun da ne düşündüğünü Allah bilir. Bildiğimiz tek şey şu: O meret ne söylerse hemen yapıveriyorsunuz. Bu nedir böyle? Valiler hiçbir şey söylemese kendi kendimize hiçbir şey yapamayacak bir halka mı döndük biz?” “Bunları varıp valiye söyleyin, soracağınızı da ona sorun.” “Siz söylediniz mi, siz sordunuz mu?..”

      Asıravbay, Kökmoynak’a hayal kırıklığı içinde, bitkin ve kırgın döndü.

      – Bunları da gördük ya, dünür dedi Asıravbay, ev sahibinin önüne koyduğu tabaktaki buda elini uzatırken. Neticede ben mektep müdürlüğünden alınıp sıradan öğretmenliğe tenzil edildim. Yeni vali iki yıl sonra vazifeden alındı, eğitim müdürlüğü yeniden açıldı. Kültür müdürlüğü de…

      – Doğrusu

Скачать книгу


<p>28</p>

Kökpar, boğazlanmış keçi veya enek tekeyi rakiplerinden kurtularak getirip belli bir dairenin içine atma esasına dayanan, atlı iki takım hâlinde oynanan Kazak millî oyunudur.