Siyasi Katılım. Veyis Güngör

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Siyasi Katılım - Veyis Güngör страница 12

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Siyasi Katılım - Veyis Güngör

Скачать книгу

içeriğini ne Hollanda’da din özgürlüğüyle ilgili anayasanın altıncı maddesini ne de Çevre Aktivistleri ile Marksistlerin bağlantılarını yazmaya fırsat kalmıyor. Bu tür yazıları şimdilik erteliyoruz. Hollanda’daki politik -daha doğrusu popülist- açıklamalar bizim de gündemimizi tayin etmeye devam ediyor.

      Hollanda gündemi neden bu kadar hareketli?

      Bu soru karşısında genel anlamda iki nokta karşımıza çıkıyor. Bunlardan bir tanesi, 15 Mayıs milletvekili seçimleriyle işbaşına gelen yeni hükümetin yeni politikaları olurken, bir diğer nokta da, yeni hükümetin Yabancılar ve Entegrasyon Bakanı Nawijn’in durmak bilmeyen, ardı arkası kesilmeyen pek güzide(!) açıklamalarıdır.

      Onun iş başına geçmesinden sonra -yani bakan olduğu günden itibaren- yapmış olduğu birbirinden ilginç, zaman zaman anayasaya da aykırı açıklamaları, uygulanması bir hayli zor olan teklifleri ve tehditleri adeta “Hollanda’da bir Nawijn fenomeni” başlattı.

      Bu yeni Nawijn fenomeninin ortaya attığı en son teklif, bilindiği gibi, yabancılara yönelik proje ve etkinliklere yapılan ödeneklerin kesilmesi ve kaldırılması yönündeydi. Bundan önceki teklifleri ise malum; karısına şiddet uygulayan yabancı erkeklerin yurt dışı edilmesi, suç işleyen Faslı gençlerin Hollanda pasaportlu dahi olsalar sınır dışı edilmesi vb.

      Bütün bu açıklamalar bize Hollanda’da bazı işlerin iyi gitmediğini ve birtakım rahatsızlıkların olduğunu göstermektedir. 15 Mayıs seçimleri öncesi Pim Fortuyn’in başını çektiği ve dile getirdiği şikayetler çok garip bir şekilde sanki iktidara taşınmakta ve nerdeyse bu görüşler yavaş yavaş hükümet politikası olma yolunda gibi bir görünüm arz etmektedir. Bu anlamda göçmenler, azınlıklar ve de özellikle Türkler ve Faslılar LPF’li bazı bakanlar tarafından adeta “günah keçisi” olarak seçilmiştir.

      Oysa Hollanda’yı ve geleceğini sarsan gelişmeler, muhtemel endişeler nasıl sıradan bir Hollandalıyı ilgilendiriyorsa biz azınlıkları da bir o kadar ilgilendiriyor.

      Eğer bugün Hollanda gazetelerinde “Artık vatandaşların sorumluluklarını tekrar gözden geçirmesi gerekiyor,” yönünde ifadeler kullanılıyorsa, aynı sorumluluk, aynı muhasebe biz azınlık grup bireylerini de, biz azınlık vatandaşlarını da ayrım gözetmeksizin kapsamalıdır.

      Eğer bugün Hollanda’da birey ve devlet ilişkisi yeniden düzenlenmelidir tartışması yapılıyorsa, bu tartışmanın ortasında azınlıkların da bulunduğu unutulmamalıdır. Zira bu toplumun bir kısmını da azınlıklar teşkil etmektedir.

      Eğer bugün Hollanda’da, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra toplumun materyalistleştiği, norm ve değerlerinin, yargılarının değiştiği ve artık insana yatırımın parayla değil, yaratıcılık ve moral değerlere göre olması gerektiği savunuluyorsa, bu tartışmaların göbeğinde azınlıklar da vardır, olmalıdır.

      Biz, azınlık bireyleri olarak, azınlık örgütleri olarak bu tür tartışmaların neresindeyiz sorusuna cevap ararken, bu konuya yapacağımız katkıları da unutmamalıyız. Hal böyle iken adı bile bir abesle iştigal örneği olan Yabancılar Bakanlığı, yapmış olduğu açıklamalarla suni gündem yaratarak, zamanımızı boşa harcatıyor.

      Azınlık örgütleri ve bireyleri kendi kuruluşlarının günümüz Hollanda toplumundaki fonksiyonlarını tartışabilecek olgunluğa, tecrübeye ve enerjiye sahiptir.

      Zaten her geçen gün içerik, form, kalite ve fonksiyon bakımından değişme ve gelişmelerle karşı karşıya olan azınlık örgütleri ve kurumları devletin yukarıdan müdahalesiyle değil doğal olarak, yapısal değişim geçirmek zorundadır.

      Sayın Bakan Nawijn, azınlıkların gerek yukarıdaki toplumsal tartışmalarda gerek kurumsal değişme sürecinde hükümet olarak, devlet organı olarak, yerleşik kurumlar olarak olumlu yönde nasıl katkıda bulunabileceklerini kamuoyuna açıklamalıdır. Bu yönde düşünen bireylere ve yeni girişimlere destek vermelidir

      Yoksa, Faslı kadınların grup hâlinde yüzme dersi almalarını ya da bir başka etkinliği örnek göstererek azınlık kurumsallaşmanın entegrasyonu engellediğini söylememelidir.

      Devlet, sorumluluk alan azınlık gruplarındaki bireylere şartları hazırlasın, onları teşvik etmeli, önünü kesmemelidir. Gündemi sunî maddelerle işgal etmemeli ve gelişmemizi, yeniden yapılanmamızı engellememelidir.

Eylül 2002

      Zaandam Sultan Ahmet Camiinde Türkiye ve Hollanda Gündemi

      Yeni bir yaz tatili sonrası Zaandam Sultan Ahmet camiindeyiz. Cuma namazı çıkışında Zaanstad’lı Türkler birbiriyle hasbihal ediyorlar. Türkiye’den dönenler hoş geldin diyorlar bu yıl Hollanda’da kalanlara. Sarılmaların, kuçaklaşmaların hattı hesabı yok. Tam bu manzarayı seyrederken Hürriyet muhabiri Fatih Özyar’ın merhaba dediğini duyuyorum. Arkasından eğitimci Ali Rıza Sarıyıldız. Ayak üstü merhabalaşma sürerken buyrun sigara içilmeyen küçük odada birer bardak çay içelim deniliyor. Biz, küçük odaya geçinceye dek grup büyüyor. Çaylar gelinceye kadar Türkiye politikası sohbetin gündemini oluşturmuş bile. Türkiye’den yeni gelenler, gözlemlerini, hatıralarını anlatıyorlar. Diyorlar ki, AK parti gümbür gümbür geliyor, millet şimdiki partilerden bezmiş durumda. Tüm anketlerde AK parti birinci olarak çıkıyormuş. CHP kesinlikle barajı aşacakmış. İktidarın iki büyük partisi için barajı zor aşar diyorlar. ANAP bu haliyle ne barajı aşabilir ne de parlementoya girebilir diyorlar. Daha çok şey söylüyorlar, Türkiye’den tatilden gelenler. Söylüyorlarda ne değişiyor, kendilerinin zamanlarının harcanmasından başka. Sanki Zaandam Sultan Ahmet Camii sohbet salonundan, Den Haag Mescidi Aksa camii kantininden ya da Paris’teki Türk derneğinden, Londra’daki Türk Vakfından Türkiye mi kurtulacak. Vatanlarını bu kadar çok düşünmelerine rağmen, çatılarına, balkonlarına, bahçelerine çanak antenler dikerek gün be gün Türkiye’yi ve Türkiye gündemini izlemelerine rağmen, izledikleri insanlar, merak ettikleri insanlar, seçilmişler, vekiller, bakanlar yüzlerce kere söz vermelerine rağmen yıllardır bir deha dahi olsun Avrupa’daki insanlara seçimlerde oy kullanma hakkı vermemişlerdir. Teknoloji ve iletişim çağında bizim gibi başka bir ülke var mıdır doğrusu merak ediyorum.

      Sigara içilmeyen o küçük odada hasbihal böyle devam ederken, çayların ikincisi de gelmişti, ki tam bu sırada Hürriyet muhabiri Fatih Özyar, biraz önce radyodan dinledim ‘Yabancılar ve Entergrasyon’ bakanı Nawijn suç işleyen Faslı gençleri, Hollanda pasaportları olsa dahi ülke dışına atacakmış. Al sana koca bir kaya, nerene dayarsan daya. Biraz önce Türkiye’yi konuşanlar şimdi Hollanda gündemini konuşmaya başladılar. Odadaki bazı arkadaşlar tatilde oldukları için yeni hükümetin sözkonusu bakanını tanımıyorlar. Fatih Özyar, hemen bana dönerek nedir bu açıklama dercesine baktı. Tam populist bir açıklama. LPF’ye uygun, sokak ya da kahve lisanı da denilebilecek, ipe sapa gelmez bir açıklamadır elbette. Suç bu ülkede işlenmişse ceza da bu ülkede çekilir, ta ki mahkum cezasını bir başka ülkede çekmek isteyinceye kadar. Ancak bu açıklamada nereden çıkmıştı şimdi. Evet sayın bakan mültecilerin yüzde seksenini sınır dışı etmek istiyordu, mülteciler meselesinde sıkı önlemler almak istoyordu da, bu göçmenler meselesi sanki mülteciler meselesi olarak karıştırılmıştı sanki. Aynı bakan sözkonusu açıklamasından bir kaç gün önce bir açıklama yapmış ve eşini döven, taciz eden, kötü muameleye tabi tutan yabancı erkekleri Hollanda dışı etmek istediğini

Скачать книгу