Siyasi Katılım. Veyis Güngör

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Siyasi Katılım - Veyis Güngör страница 15

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Siyasi Katılım - Veyis Güngör

Скачать книгу

sorgu sual etmeden, baştan inanmışlardı.

      Olayın bu noktaya gelmesi, abartılması, olduğundan büyük ve korkunç gösterilmesi bize Hollanda medyası ve gazetecilerinin, islam ve müslümanlar ya da kendileri gibi olmayanlar hakkında ne kadar ön yargılı ve peşin hükümlü olduklarını bir defa daha ortaya koyuyordu. Vrije Nederland gazetesinde çıkan yazı sonrası olayı büyüten gazetelerden, Trouw ve NRC Handelsblad olaya tekrar tam sayfa ayırarak harekete geçmiş, Vrije Nederland gibi bir gazetenin nasıl böyle bir yazıyı yayınladığını sorarak hayretlerini belirtmişlerdi. Sanki Hollanda’da herkes her konuda hem fikir de, bu konuda ayrılığa gerek yokmuş gibi bir tavır. Sonuç ne olursa olsun, ayrı düşünmeden dolayı kimsenin ölümle tehdit edilmesini asla tasvip etmemekle birlikte, aslı astarı olmadan, hangi amaca hizmet ettiği bilinmeden olayın üzerine gitmek ve bir grup insanı rencide etmek doğru bir davranış olamaz.

      Somali’li Hirşi Ali olayında yaşananlar Hollanda medyasının, fikir ve düşünce adamlarının unutulmaz bir ayıbıdır. Bu ayıpla medya bu ülkede azınlıkların, müslümanların uyum sürecine olumlu bir şekilde nasıl katkıda bulunacak, doğrusu merak konusu.

      Diğer taraftan aynı günlerde Hoogzand’ta meydana gelen çirkin olayın sorumlusunun ilk günlerde de Telegraaf gazetesinin başını çektigi yayınlarla Türkler olarak ilan edilmesi Holladna’daki tüm Türk topluluğunu derin bir üzüntüye uğratmıştı. TurksForum adlı internet gazetesinin yayınladığı son haberde, yapılan araştırmalara gore Türklerin sözkonusu olayla ilgileri olamadığını duyuruyordu. Ve Türklere yapılan bu haksızlığın mektupla, e-maille protesto edilmesini öneriyordu.

      Her iki olayda olduğu gibi, münferit olayların genelleştirilmesi, doğru dürüst tebit edilmeden bir grubun zanlı olarak suçlanması, her ne kadar tarihsel önyargılarla izah edilsede, esasen hakim grubun kendileri gibi olmayanları anlama ve dinleme zahmetine katlanmadıklarının açıkça bir ifadesidir. Anlayış, uyum, kaynaşma hep azınlıklardan beklenmemelidir.

Ekim 2002

      Psiko-Pedagojik Sorunlar ve Gençlik

      Günlerden pazar. Son oniki yılın en şiddetli fırtınasının yaşandığı bir günü yaşıyoruz. Rüzgarın şiddetinden bir çok ağaç yıkılmış. Caddelerde yer yer kalın ağaç dalları var. Yağmur alabildiğine yağıyor. Amsterdam merkez istasyonunun çatısının bir bölümü rüzgarın şiddetinden uçtuğu için tren istasyonu kapatılmış. Şehirlerarası iletişim hemen hemen durmuş. Televizyon ve radyolardan yetkililer çok luzumlu değilse dışarı çıkılmamasını tavsiye ediyorlar vatandaşa.

      Biz de, böyle bir günde önceden verilmiş bir sözü yerine getirmek için Ayasofya camiinin ders lokalinde bir grup gençle adolesans yani ergenlik döneminde gençlerin karşılaştıkları sorunları tartışıyoruz. Fırtınanın, rüzgarın ve yağmurun çıkardığı sesler arasında gençlere ilk önce adolesans’ın tanımını yaparak, bu dönemde ortaya çıkan gelişmeleri tanımlamaya çalışıyoruz. İşe pedagojinin ergenliği tarif edişiyle başlıyoruz. Pedagojiye göre ergenlik: ‘çocukluktan çıkmış olup, fiziki ve ruhi olarak tam bir gelişme dönemi içine girme halidir, ergenlik döneminden önce gelen ve büluğ bunalımıyla kendisini gösteren dönemdir ”. Sosyolije göre ergenlik: “bireyin, üyesi olduğu toplum trafından artık bir çocuk gözüyle görülmekten çıktığı, ama yine de kendisine henüz tan bir yetişkin insan statüsü, rolü ve fonksiyonu tanınmadığı hayat dönemidir”.

      Bazı psikologlar ise adolesans dönemini dış etkenlerin de etkisiyle ‘ruhun ikinci doğumu’ olarak tarih ederler. Bu dönem bunalım dönemi olarak görülür.

      Artık çocukluk bitmiştir. Soru sorma zamanı değildir. Şimdi ergenliğe ilk adımların atıldığı, iddiaların dillendirildiği, ben’in keşfedildiği, tartışmaya meydan vermeyecek kadar iman etme döneminin başladığı, kesin yagılara sahip olma, sırf tahrik etmek için konuşulduğu, karşı çıkmaktan zevk alındığı, kendi kendisini tasdik etmenin ön planda olduğu, doğmatik görüşlerin hakim olduğu bir dönemdir adolesans dönemi.

      Gençlik psikolojisi üzerine geçen yüzyılın başlarında yapmış olduğu araştırmalarla psikoloji tarihine geçen ve çoğu zaman gençliğin babası olarak değerlendirilen Stanley Hall adolesans dönemine ait şu verileri toplamıştır : – Bedenin çeşitli kısımlarının büyümesi, – Gençlerde görülen hastalıklar, – Gençlerde görülen suç, – Ergenlik sırasında seste ve duygularda görülen değişiklikler, – Gençlik döneminin içtepileri, – Dine karşı gösterilen derin ilgi, – Gencin doğaya karşı beslediği duygular, – Bazı toplumlarda gençleri seksüel yaşama hazırlayan törenler.

      Ergenlik çağına giren gencin psiko-pedagojik yapısını kısaca tanımladıktan sonra, Hollanda’da bulunan bu yaştaki gençlerimizin üzerinde sohbetimiz devam etti. Bizim gençligimiz, bir taraftan tüm dünyadaki yaşıtları gibi sosyal, psikolojik, ekonomik ve fiziki sorunlarla karşı karşıya iken, diğer taraftan da göçmenlik ve azınlık bir grubun üyesi olmaktan kaynaklanan sorunlarla karşı karşıyalar.

      Gençliğin genel problemleri, – sosyalleşme süreci, – aynileşme ve kimlik arayışı, – bağımsızlık problemi, – davranış biçimlerinin ortaya çıkması, olarak tanımlanabilir.

      Sosyalleşme sürecinde genç toplumun kurllarını, norm ve değerlerini, dilini, dinini, kültürünü benimseyerek toplum içinde bir yer edinme mücadelesi yaşar.

      Çocukluk döneminde anne, baba, büyük kardeşlerle özdeşleşen genç ergenlik döneminde kendine örnek kişiler arar. Örnek kişilieri taklit eden genç bunu davranışlarında, giyiminde, düşünüşünde ortaya koymaya çalışır.

      Bağımsızlık duygularıyla birlikte genç artık anne ve babasını tenkit etmeye, onların ve eski çevresinin davranışlarını beğenmemeye yönelir. Bu davranış bir yerde kuşaklar arası çatışma olarak görülür.

      Var olan kültürel norm ve değerleri de eleştiren genç, bu dönemde yeni değer ve normlar peşindedir.

      Göçmen ve azınlık gruplara mensup gençlerin yukarıdaki gelişmeler yanısıra karşı karşıya oldukları bazı problemler ise şöyledir : – yalnızlıkve yabancılaşma problemi, – gelecek perspektifinin olmaması, – kültürel çatışma, – aynileşme veya kimlik problemi, – aşağılık kompleksi.

      Toplantıya katılan gençlerin sorularından edindiğim bir izlenim de, gençlerin sisteme olan güvenlerinin her geçen gün sarsıldığıdır. Gençler Hollandalı ögretmenlerinin kendilerini bile bile yanlış yönlendirdiklerine inanmaktalar. Yaptığımız tartışmada her ne kadar bunun genelleştirelemiyeceğini ifade etsekte yine de gençlerde böyle bir imajın hakim olduğunu gördüm. Böyle bir duygu hem gençler açısından hem içinde yaşadığımız ülke açısından oldukça düşündürücüdür. Gençlerin bu tür duygulardan bir an önce kurtulmaları ve kendilerine olan güvenin farkına varmaları gerekmektedir. Çalışmak ama iradeyi kullanarak çalışmak gençlerin şiarı olmalıdır. Fikir ve kültür çalışmaları için aynı saatlerde devamlı ve tertipli bir şekilde, günde iki üç saat çalışmak yeterlidir. Unutmayalımki, büyük islam filozofu Ibn-i Sina, daha geçen yüzyılın başına kadar bir çok Avrupa üniversitesinde ve bizatihi Belçika üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulan « Şifa » isimli kitabını Bagdat’ta sabah namazından sonra günde sadece iki saat çalışarak yazmıştır. Yeterki işimize aşkla sarılalım.

Ekim

Скачать книгу