Adı Konamayan Katil. Akil Abbas

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Adı Konamayan Katil - Akil Abbas страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Adı Konamayan Katil - Akil Abbas

Скачать книгу

var mı?

      –Siz içmiyordunuz ama?!

      –İçerim veya içmem, sigaran var mı diye soruyorum?

      Çıkarıp Savcı’ya bir sigara verdi, kendi de yaktı. İki nefesten sonra Savcı öksürük nöbetine tutuldu, sigarayı Kriminolog’un önündeki kül tabağında söndürdü. Bir hayli öksürdü.

      –Yahu, bu mereti nasıl içiyorsunuz?!

      Sekreter iki bardak çay getirdi, sonra da yerdeki cam kırıklarını almak istediğinde Savcı bırakmadı:

      –Sonra toplarsın.-dedi ve gelip Kriminolog’un karşısındaki koltuğa oturdu; -Hıı, kendin duydun oğlum, anlat bakalım.

      Savcı’nın oğlu yoktu. İki kızı vardı ve ikisi de evli idi, elemanlarına hep “oğlum” diye hitap ederdi.

      Kriminolog dosyasını çıkardı:

      –Sayın Savcım, birkaç ihtimal var ve hepsini göz önünde tutuyoruz; ancak biraz vakit alacağını sanıyorum.

      –Oğlum, vaktimiz çok az. Duydun. Bu üç-beş günde belki de otuz defa telefon etmişler. Bunu aydınlatamaz isek ikimiz de yandık. Zaten benim yaşım geçmiş, yükümü de istediğim kadar tutmuşum, sana acıyorum. Şimdi ihtimalleri sırala bakalım.

      –Birincisi, namus konusuna benziyor. Üzerinde çalışıyoruz; ama bana göre bu cinayetin namus konusu ile ilgisi yok.

      Savcı:

      –Peki neden…Niçin tam orasından vurmuşlar?

      Kriminolog güldü:

      –Sayın Savcım, burası İtalya değil, ağzını açıp dişlerine bir de çiçek sıkıştırsınlar. Ya tesadüftür, ya da öldüren kimse kurşunu içi yandığından dolayı yakından sıkmış, kısaca, sen erkek değilsin demek istemiş. Onun kaç kadınla ilişkisi olduğunu öğrendim, öylesine ciddi bir şeye rastlamadım. Telefon defterinde bir tane bile herhangi bir kadına ait numara yok. Sürücüsü de Pazar günü hariç hep komutanla birlikte imiş; ancak şimdiye kadar onun herhangi bir kadınla birlikte olduğunu veya ilişkisini hissetmemiş.

      –Peki, ama Belediye Başkanı neden, “ne vakit ararsan saunada buluyordun” diyor.

      –Başkan olaya kendi açısından bakıyor, saunaya da kadınlarla birlikte olmak için gidildiğini zannediyor. Siz de her hafta saunaya gidiyorsunuz, kadınla mı oluyorsunuz?

      Savcı gülmeğe başladı:

      –Belki de gidiyorum, nereden bileceksin?

      –Gitmiş olsaydınız sizin için de konuşurlardı.

      Savcı kalktı, odada bir o tara bir bu tarafa biraz gezindi. Pencerenin önünde durup sokakta futbol oynayan çocuklara bir hayli baktı. Çocuklar odasının penceresinin camlarını defalarca kırmış olsalar da hiçbir zaman kızmamıştı. Her seferinde nöbetçi çocukları kovmak istediğinde ona engel olmuştu:

      –Dokunma, bırak oynasınlar, sen camcıyı sesle gelip yenisini taksın.

      Çocuklar pencereden bakan Savcı’yı görünce durdular ve ona sevinçle el sallayarak seslediler:

      –Savcı amca, Savcı amca!

      O da gülümseyerek çocuklara el salladı, sonra dönüp koltuğuna oturdu:

      –Doğru diyorsun, o geçmişte kaldı, şimdi insanlar kadın için değil birbirini para için öldürüyor. Peki, ticari ilişkileri falan? Belki de ortakları ile aralarında problem oluşmuş.

      –Öğrendik. Ticari hiçbir uğraşısı yok.

      Savcı:

      –Nasıl yani yok? O büyüklükte askerî birliğin ticari tarafı yok mu? Her askerin yemeğinden günde birkaç dolar keserse ayda otuz bin dolar eder. Bunun benzinini, diğer şeylerini demiyorum. Karargâh Komutanı ile olan kavga-gürültüleri de bu yüzdenmiş zaten.

      –Karargâh Komutanı tam anlamıyla subaydır. Komutan’ın yanlış hareketlerine hiç mi hiç katlanamıyordu.

      –İyi, devam et.

      –Son sekiz ayda askerî birlikte üç önemli olay olmuş. Askerin birisi kendini asmış, birisi kendi silahıyla intihar etmiş, biri de tabur komutanı ile üç askeri kurşunladıktan sonra intihar etmiş. Bu olayların hepsini kapatıp, üstünü örtmüşler. Komutanın ölümünü de burada aramak gerekir.

      –Ara işte!

      –Asıl problem şu, bu olayı bizim savcılık yürütmemiş. Konuyla ilgili belgeler bizde değil. Onları Bakü’den yollamaları için yazı yazmalısınız.

      –Git yazıyı hazırla getir imzalayayım.

* * *

      Karargâh Komutanı’nın odasında oturmuşlardı, önlerinde de birer bardak çay.

      –Komutanım, Albay’la neden sık sık tartışıyordunuz, hatta birbirinize silah da çekmişsiniz, doğru mu bu?

      Karargâh Komutanı güldü:

      –Galiba benden şüpheleniyorsunuz. Bu normal bir konuşma mı, yoksa sorgulama mı?

      Kriminolog:

      –Asla Komutanım, ancak bazı gerçekleri bilmeliyim, yalnızca bu kadar.

      Karargâh Komutanı ayağa kalktı, pencereyi açtı, bahçede eğitim yapan askerlere bir hayli baktı, karşıdaki dağları seyretti. Bu dağların öte yüzünde dünyaya geldiği, şimdi ise hasretini çektiği köylerini hatırladı, bir sigara çıkarıp yaktı:

      –Biliyorsun dostum, biz bu vatanı, şu görünen dağları, ormanları, o gökyüzünü, bu dağların pınarlarını, kuşlarını da askerlere havale etmişiz. Bu devlet de, bu millet de askerleri bize emanet etmiş. Eğer biz bu askerleri koruyamıyorsak, o zaman bu vatanı da, o dağları, o ormanları, o gökyüzünü de koruyamıyoruz demektir. Son altı-yedi, ne bileyim sekiz ayda bu askerî birlikte kaç tane ölüm olayının vuku bulduğunu iyi biliyorsun. Yalnızca bu olaylar için komutan görevinden alınmalıydı, ben de ceza almalıydım. Ne oldu? Kim ceza aldı? Takım komutanı, tabur komutanı, çoluk-çocuk. O olaylar kendiliğinden gelişmemişti ya. Hepsine psikolojik hasta tanısı koyup açılan defterleri kapadılar ve attılar arşive. Çok cesur bir sorgu hâkimi vardı, ara yerde de o zavallı yandı, görevinden el çektirdiler ve kapının dışına koydular. Ben o çocukların hepsinin defninde bulundum. Ana-babalarının gözlerine bakamadım. Onlar evlatlarını bana emanet etmişlerdi, ben ise emanet ettikleri evlatlarını koruyamadım!

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив

Скачать книгу