Karakalpak Halk Masalları. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Karakalpak Halk Masalları - Анонимный автор страница 9
Bu şehrin padişahı başka bir şehrin padişahı ile savaşıyormuş. Savaşta kızın babası yenilip düşmanlara esir olmuş. Kız bağdayken düşmanlar şehri yerle bir etmişler. Bu haber kızın da kulağına gelmiş. Yanındaki kızları silahlandırıp Jalimbet’e savaşa gittiğini haber etmiş. Delikanlı da altına bir at bulup savaş meydanına atlanmış. Çok çetin bir savaş olmuş. Aradan üç gün geçtikten sonra padişahın kızı savaş meydanında ölmüş. Jalimbet de her yeri yara içinde düşmanın eline esir düşmüş. Padişah onu bir zindana kapattırmış. Bu zindanda sevdiği Biybisanem’i düşünüp efkârlı acılı türküler söyleyerek yatmış.
Sonrasını Biybisanem’den dinleyelim. Kız Jalimbet’i bekleyip gözü yollarda kalmış. Sevdiği gelmemiş. Yoldan geçen kervanlara sevgilisinden haber sormadığı gün olmamış. Geçen kervanlara:
– Dur kervan, nerelerden gelirsin, Bizim yârdan ne haber verirsin, Haber versen Jalimbet yârimden, Müjde alıp muradına erersin, demiş.
Aradan bir yıl geçmiş, iki yıl geçmiş ama yâri gelmemiş. O şehrin bir padişahı varmış. Yaşı da 60-70’lerdeymiş. Bir gün o kuş uçururken geçidin ağzında, “Jalimbet yârim.” diye ağlayan kızı görmüş. Padişah bu durumdan etkilenmiş. Biybisanem’in yanına gelip:
– Ne yapıyorsun, evin nere, kimin kızısın, diye sormuş. Biybisanem bu adamın padişah olduğunu anlamamış. Ona kimin kızı olduğunu söylemiş ama niye ağladığını söylememiş.
Padişah oradan ayrılıp sarayına gitmiş. En sevdiği vezirini çağırıp şöyle demiş:
– Şehrin kenarında Kalimbet adında fakir bir kişi yaşıyor. Onun ay gibi ağzı, güneş gibi gözü olan güzel bir kızı var. Ona ölesiye âşık oldum. Yanına iki asker alıp o eve git ve kızı iste. Verirse güzellikle, vermezse zorla çekip getirin, diye emretmiş.
Padişah emreder de vezir durur mu, yanına iki asker alıp kızın evine gitmiş. Kalimbet’e durumu anlatmışlar. Ancak o kızım bilir deyip söz hakkını kızına vermiş. Biybisanem gelen misafirlere:
– Canımı şimdi alsanız da o ihtiyara varmam. Bana padişahlık lazım değil. Padişahın kırk karısının üstüne kuma olmaktansa ölmek yeğdir, diye cevap vermiş Bu sözü duyan vezir yanındaki iki askere:
– Kızı hemen bağlayın, diye emretmiş.
Biybisanem’i bağlayıp saraya götürüp padişaha teslim etmişler. Padişah âşık olduğu kızın ayaklarına gelmiş olmasına sevinip kızı kendisinin gizli odasına kapatmış ve kapıya kilit vurdurmuş.
Biybisanem gizli odanın sağını, solunu incelemiş. Kendisini asmayı düşünmüş. Odada bir bıçak bulmuş. Bıçağı yenine saklayarak oturup beklemeye başlamış. Güneş batıp akşam olunca padişah odaya gelmiş. Kıza elini uzatıp oynamaya başlamış. Biybisanem de bu duruma çok karşı çıkmamış. Padişahın niyeti yavaş yavaş bozulmaya başlamış. Boş bir anda Biybisanem padişahın tam kalbine bıçağı saplamış. Padişah sessizce oracıkta ölmüş. Kız padişahı öldürdükten sonra ne yapacağını bilemeyerek paniklemiş. Eli ayağı dermandan kesilmiş. Odanın kapısını kapatıp düşünmeye başlamış. Erkek elbisesi giyip başka yerlere gitmeye karar vermiş. Hemen padişahın çıkardığı elbiselerini eline alıp bir şeye sarmış. Padişahı da odanın bir tarafına yatırıp herkes yatarken odadan dışarı çıkmış. Odayı da iyice kilitleyip anahtarını cebine koymuş. Bir yolunu bulup saraydan çıkıp şehrin dışına çıkmış. Elindeki padişahın elbiselerini giyip delikanlı kılığına girerek gece karanlığında yola koyulmuş.
Tan atarken Biybisanem uçsuz bucaksız bir ormana denk gelmiş. Ormana girip yürürken bir ateş yanıdığını görmüş. Çekinse de bir bakayım deyip ateşin yanına yaklaşmış. Yaklaşıp bakmış ki altı erkek ortalarına ateş yakmış, oturup sohbet ediyorlarmış. Onlardan biri:
– Şu halıyı kolay bir şekilde padişahın sarayından çaldım. Buna binip yarın falan ülkeye gidelim. Orada padişahın hazinesinde çeşit çeşit değerli eşyalar var gibi, demiş. Diğeri kalkarak:
– Bu halının ne özelliği var, diye sormuş.
– Sorma, arkadaş, bunun üstüne binip nereye götür desen, oraya götürür, demiş. Halıyı çalan yanındakine dönüp:
– Sen ne çaldın, diye sormuş.
– Ben bu taş tabağı çaldım. Bunu önüne koyup ne yemek istediğini söyleyince isteğini hemen yerine getirir, demiş tabak çalan. Sonra diğerlerine dönerek:
– Sizler ne çaldınız diye sormuş.
Onlardan biri:
– Ben iğne çaldım. Eğer bu iğneyi kötü bir insana batırırsak o insan hemen orada hayvana dönüşür. Bu iğnenin özelliği böyle, demiş.
Diğer hırsızlar bir şey bulamayıp elleri boş gelmişler. Biybisanem bir çalının arkasına saklanıp oturmuş ve baştan sona hırsızların bu konuşmalarını dinlemiş.
Biraz zaman geçtikten sonra hırsızlar:
– Gün doğmak üzere, yatalım, deyip her biri oturduğu yerde uzanıp uyumuşlar. Onlar iyice uykuya dalınca Biybisanem yerinden kalkıp onların yattığı yere doğru giderek halıyı ve taş tabağı almış. İğnenin nerede olduğunu ararken hırsızın birinin yakasına ilindirilimiş olduğunu görmüş. İğneyi ve taş tabağı da alıp halının üstüne binmiş ve:
– Beni Jalimbet’in olduğu yere götür, diye söylemiş. Halı bu sözü duyar duymaz gökyüzüne doğru yükselmiş. Göz açıp yumuncaya kadar büyük bir şehrin yanına gelip halı yere inmiş. Halıyı dörde katlayıp taş tabağı önüne koymuş ve – Pilav yemek istiyorum, pilav hazır ol, demiş ve der demez taş tabakta üstünde et dolu pilav hazır olmuş. Pilavı doyuncaya kadar yemiş. Tabak yine de yarıya inmemiş. Bir süre sonra kız artık doydum demiş ki tabaktaki pilav yok olmuş. Biybisanem taş tabağı halıya sarıp koltuğunun altına kıstırmış. İğneyi de yakasına ilip şehre girmiş. İnsanı şaşırtacak kadar büyük bir şehirmiş. O gün de şehrin pazarıymış. Bu şehrin padişahının kızı yanına hizmetçilerini alıp pazarı dolaşıyormuş. Şekli şemali, üstündeki elbisesi o ülkenin adamlarına benzemeyen yakışıklı bir delikanlıyı gören padişahın kızı ona hayran kalmış. Onun yanına giderek:
– Ey delikanlı, hangi ülkeden geldin, bizim ülkenin adamı değilsin galiba, ben padişahın kızıyım. Benim hizmetçim olur musun, diye sormuş.
Biybisanem padişahın kızına sırrını belli etmeden, – Ben Türkistan’dan geldim, talebeyim. Beni hizmetçi olarak yanınıza alırsanız memnuniyet duyarım, diye cevap vermiş. Amacı padişahın kızının hizmetçisi olup sevgilisi Jalimbet’i bu şehirde arayıp bulmakmış.
Biybisanem padişahın kızının hizmetçisi olmuş. Şehirde gitmediği yer kalmamış ama hiçbir yerde Jalimbet’e rastlamamış. Divane olmuş.
Bir gün padişah kızını çağırıp:
– Kızım,