Ömür Tektir. Dinis Bülekov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ömür Tektir - Dinis Bülekov страница 17

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ömür Tektir - Dinis Bülekov

Скачать книгу

gelip fındık çalılığına girince ne görsün: Diğer taraftan onun Arıslan’ı kocaman kocaman adım atarak koşuyor ve ona gelmek için acele ediyor. Artık Feyrüze’nin dayanacak gücü kalmamıştı, iki kovasını birden attı ve ona doğru koştu. Ah, o tatlı dakikalar!…

      Feyrüze Hesenovna, bundan uzun yıllar öncesinde olan bu anı kendinden geçerek, gözlerini yumup hatırlıyor, bitmez tükenmez bir mutluluk duyuyordu. Galiba, insan, kırka kadar hayaller ve ümitlerle yaşıyor, sonra da bu hatıralarda sevinç buluyor.

      …Onlar böyle Yırşişme boyunda ne kadar kucaklaşarak durdular, şimdi aklında değil. Ama o gün Feyrüze pınardan su taşıdı. Arıslan’ı, köydekilere görünmemek için, kavağın dibinde yatıyor, ama Feyrüze her geldiğinde ya krep ya da börek taşıyor. Annesi fark etmez olur mu hiç, kızının mutluluk dolu gözlerine bakıp anlamıştır, muhtemelen. Sonra kendisi yardım etmeye başladı.

      – Ben seni götürmeye geldim! – dedi Arıslan, kendinden geçerek Feyrüze’nin kara gözlerine baktıktan sonra. Kız, yakındaki pınarın sesini çıkararak, kikir kikir güldü.

      – Git, deli, – dedi, yanındayken hep sıkıca yiğidine yaslandı. – Biraz sabret. Anneme, bahçedeki işlerine yardım edeyim…

      İkisi de rahatlayıp gülümsedi. Arıslan görüp konuştuktan sonra gitmek istemişti, Feyrüze onu bırakmadı. İlk defa bir gece onlarındı. Kavağın dibindeki yeşil çimen onlara döşek oldu, yıldızlı gecenin boz havası pamuk yorgan… Bu gece Feyrüze Hesenovna kadın oldu. Gülşan’larının bu hayata yolu, o Yırşişme’de başladı. Çok geçmeden de düğün yaptılar…

      …Birden telefon çaldı. Feyrüze “tak” diye kaldı, hayallerin, anıların ipleri koptu. Uzun süre hatıralara dalmak istiyordu. Kim ki? Gülşan’ı mı? Zaman çok uzadı sanki.

      – Alo! Ben dinliyorum…

      Ahizede, bir şey duyulmuyor. Birinin nefes alışı fark ediliyor. Feyrüze şaşkın bir hâlde konuştu:

      – Kızım, Gülşan, sen misin? Niye böyle şaka yapıyorlar şimdi, – diye içinden kızdı o. Ama cevap yerine ahizeden şarkı duyuldu:

      Sokağınızı geçeriz,

      Çitlerinizi sökeriz.

      Güzel kızlarınız varsa

      Çalıp gideriz…

      Bir erkek sesiydi bu. Vay utanmaz. Feyrüze sinirinden ağlamaya başladı. Niye şimdi ona şaka yapıyorlar? Yoksa şimdikilerin şakaları böyle mi oluyor?

      – Kimsiniz? – diye bağırdı ahizeye Feyrüze, ama onunla konuşan olmadı. Delikanlı donuk bir şekilde esrarengiz güldü ve kapattı.

      Feyrüze Hesenovna, sersemletilmiş balık gibi sendeleyip, pencere önünde kaldı. Ne düşüneceğini de bilmiyor. Çalıp giderizmiş. Neyi kastediyor ki bu yabancı ses? Ne yazık ki, Arıslan’ı da evde yok. Ne yapsa, telefonla arasa mı? Şimdi o bulunmaz da. Toplantı var diyorlardı. Kendine bir yer bulamadı Feyrüze Hesenovna. Ne kadar tuhaf bir telefondu bu? Onun yüreğini gittikçe endişe kapladı. İçinden, sadece kocasının çabucak dönmesini diledi. Yoksa, bir arkadaşını mı arayıp sorsa? Polise söylese mi? Adı çıkarsa? Dahası, Arıslan onaylar mı bu işi? Tek başına, yüz soru. Feyrüze Hesenovna sadece oturmamak gerektiğini, bir şeyler yapmasının gerekli olduğunu iyi biliyor. Ne olursa olsun diyerek o telefona yöneldi ama yine telefon çaldı. Korkarak ahizeyi kaldırdı ev sahibi.

      – Evet, Arınbasarovlar dinliyor.

      Telefonun diğer ucunda heyecanlı bir erkek sesi:

      – Merhaba, Feyrüze Hesenovna! – diye bağırdı. – Kutluyoruz, canı gönülden! Zaferle. Şimdilik küçük zaferle, büyüğü, daha sonra.

      – Ne zaferi, niçin kutluyorsunuz? – Feyrüze Hesenovna hiçbir şey anlamadı. Çok geçmeden de, erkekten ahizeyi bir kadın çekip aldı. Öncekinden de telaşlı bir sesle devam etti bu:

      – Merhaba, yenge siz misiniz? Mücadele edip yendik, yenge! Biz de düşenlerden değiliz yani.

      – Yendiniz mi, ne? – diye sordu ev sahibi, şaşkın bir hâlde. Diğeri daha da heyecanlı konuştu.

      – Yenmemek de ne, aksi mümkün değildi. Geri çekilmeye yer yok, arkada Moskova. Parti Komitesi de onu savunuyor, o STK Başkanı, adam müsveddesi, zıplayıp duruyor, sendikaya ne ki? Hepsini de yendik.

      – Neyi yendiniz? Kimi?

      – Başhekimin yandaşlarını. E… Arıslan Rehmetulloviç evde mi?

      – Yok, o, hastaneye diye gitmişti sabah…

      – A, toplantıdan çıkalı çok oldu da. Onu Üçüncü Şehir Hastanesine çağırtmışlardı. Bir şey mi oldu ki? – Ondan sonra sorusunun cevabını beklemedi kadın, haberini bitirmek için acele etti. – Biz Arıslan Rehmetulloviç’i çok seviyoruz, bizim öğretmenimizdir o! Onun gibi insanlar klinikte yok. İşte bunun için Arıslan Rehmetulloviç’i çoğunluğun oyu ile Yüksek Şûra’ya halk milletvekilliğine aday olarak gösterdik. Kazandı. Bizim tebriklerimizi ulaştırınız. Kadın nazikçe vedalaştı ve ahizeyi kapattı.

      Bu yenilik Feyrüze Hesenovna’yı şaşkına çevirdi. Onun Arıslan’ı mı, şimdi halk milletvekili olacak yani, tam bir bilim adamı, tiyatroya bile gitmek için vaktine acır o. Konferanslar, ameliyatlar, deneyler… Onun evde olduğu da nadirdir. Ama şimdi, halk milletvekilliğine aday. Nedense bu yenilik Feyrüze Hesenovna’nın içine sığmadı. Ayrıca, kocası için duyduğu gurur gönlünün bir tarafını ısıttı.

      Daha sonra ne yapacağını bilemeden Feyrüze Hesenovna dairesini toparlamaya başladı. Salondaki iri çiçekli kilimi elektrik süpürgesi ile temizledi, pencereleri sildi. Saat dört oldu, dördü geçti, Gülşan yok. Arıslan da yok. Böyle zor bir durumda o tek başına hiç kalmamıştı. Arkadaşlarında kalıp enstitüye derse gitse bile şimdiye çoktan geri dönmesi gerekti. Boşuna değil bu. Gülşan’a bir şey oldu. Yok böyle oturmak olmaz. Arıslan’ı bulmak gerek. Yetti, yalnız başına kahrolmalar.

      Emin adımlarla telefona geldi, ama bu kez kapının zili çaldı. Rahat bir nefes aldı, koşarak açtı. Ama orada dokuz on yaşlarında saçlarını iyice kazıtmış olan, tanımadığı bir çocuk görünce şaşırdı.

      – Kimi arıyorsun, oğlum? – dedi Feyrüze Hesenovna. Çocuk cevap yerine, garip bir şekilde gülümseyip, zarf uzattı ve dondurmasını ağzını şapırdatarak yalaya yalaya merdivenden inip gitti. Feyrüze zarfın dışındaki kargacık burgacık harfleri görünce, onun ardından çıktı.

      – Hey, çocuk, lütfen dur, kim verdi bu mektubu?

      Kel durdu, korkmadan:

      – Veren kişi hileli oldu, uçtu gözden kayboldu! – diye nükteli konuştu, o, dilini uzunca çıkarıp dondurmasını yaladı.

      – Niye dondurma için para mı verdi yani? – diye sordu Feyrüze Hesenovna.

      – Verdi.

      – Çok mu verdi?

      Çocuk

Скачать книгу