Ömür Tektir. Dinis Bülekov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ömür Tektir - Dinis Bülekov страница 19

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ömür Tektir - Dinis Bülekov

Скачать книгу

yapmıyorum, – dedi Gülşan, saf bir şekilde. – Şu anda tanıdık geldiğiniz için sadece… Yani, bir mecliste mi, misafirlikte mi, burada öldürün aklıma getiremiyorum.

      – Evet, akıllı olduğun belli oluyor.

      – Ağabey, haydi gerçekleri konuşalım artık. Niye beni burada şimdi bırakmıyorsunuz? Benim orada arkadaşım yattı kaldı. Siz onu arabayla çiğnediniz. Bilin, şu anda sizi polis arıyor. – Bu kez şoför, bu ana kadar hiç kımıldamayan yiğit, vitesi yanlış takıp, arabasını tarıldatıp gürültü çıkardı.

      – O, çiğnenmedi, dedi şapkalı sakin bir şekilde.

      Gülşan’ın gönlünde bu sözlerden sonra bir inanç uyandı. Şu anda cehennem deliğine giden o değil sanki, İlğuca’yı düşünüyordu. Ama bu şapkalı gerçekten de tanıdık gibi geldi. Ama nerede gördü? Muhtemelen, ona öyle geldi sadece.

      – Siz beni nereye götürüyorsunuz? Size ne gerek ki, niye açık açık konuşmuyorsunuz? – Kızın sesi acı çekerek çıktı. O, bu dakikalarda, perişan bir hâlde gece uyumadan, kapının yanında oturan annesini gözünün önüne getirdi. Yine ağlamak üzereydi ama, zayıf görünmemeye kendi kendine söz verdi. Bu haşereler korkak, onları sadece sertlikle yenebileceğini anladı o.

      Şapkalı, sesini yine güvercin sesine benzeterek, şöyle dedi:

      – Güzelim, biz seni bırakamayız. Niye mi? Sen bizim için çok kıymetli bir malsın!

      – Niye, ben size şimdi bir mal olarak mı görünüyorum yani? Ne kadar aşağılayıcı.

      – Sen kızma, dinle; böyle bakıldığında, sen bir mal değilsin, bir kaşık suya koyup yutulacak kadar güzel bir kızsın. Anladın mı? Senin bütün zenginliğin işte böyle bir kız oluşunda. Biz seni çaldık. Ama çaldığın bir şeyi bizde boşuna geri gönderme âdeti yoktur…

      – Para gerek yani? – Gülşan istihzalı bir şekilde ima etti.

      – Doğru, güzelim, bize para gerek. Bu yüzden de, şimdi sen bizim elimize geçen bir malsın, anladın mı?

      – Anlamayan nerde, elbette, anladım. On beş bin mi gerek?

      – Tam tamına on beş bin hum. Ondan sonra sen bizi kendi polisinle Ufa’da gündüz mum yakıp arasan bile bulamazsın.

      – Şimdikiler bulur…

      – Bulurlar, ama onlar biz değiliz. Yani, sen ilk ve son kaçırdığımız kız değilsin. Geçenlerde de bir mağazada çalışan bir kadını kaçırmıştık. Boşuna oldu. – O, sessizce güldü. Nedense bu kez peltek kenara döndü.

      – Şef onu aklıma geti-meyin şimdi!

      Şapkalı keyiflenip güldü; o, çaldığı “mal”la böyle sakin bir şekilde sohbet etmeyi seviyordu. Sakinliğin ona güven verdiğini de anlamak zor değil, ama sinirlenmesi de çok sürmez.

      – Satıcı kadın içkici çıktı, – diye devam etti konuya şapkalı, – işte bu aslanla, – o, pelteği işaret edip gösterdi, – gece boyu aşk tazeleyip birlikte yattılar. Kocasına telefon etmiştik, o da sevindi. “Ne parası size, kurtardığınız için teşekkürler, uzun tutun.” dedi. Öyle biri bize değil, bıçağıma gerek. Yoksa… Senin baban da böyle vazgeçer mi ha?

      Gülşan konuşmadı.

      – Yook, sen farklı bir malsın, güzelsin! Sen iyi davarsın. Senin için profesör baban parasını esirgemeyecek. Biz de ahmak değiliz, ardından bir hafta takip ettik. Şansımıza yağmur yağdı, şansımıza kendin avlandın. Bu sadece. İşte, güzelim, her şeyi açık açık söyleyiverdim. Baban bize on beş bin, biz ona kızını. Kız olarak geri göndeririz.

      Düşünen Gülşan:

      – Ama benim babam evde yok, – deyiverdi. Şapkalı şaşırmadı:

      – Evde yoksa da döner. Mal da beslendiği yere döner. Bizim için annen de olur. Elinde para yoksa bile birisinden borç alır. Alışverişe yarından itibaren başlıyoruz. Eğer her şey doğru, centilmence yapılırsa, her şey olur okey!

      Gülşan korkarak sordu:

      – E, e… para vermezlerse…

      – Vermezlerse mi, – şapkalının sesi birden soğuk, üşütücü yankılandı. Vermezlerse de kaygılanmak gerekmiyor. Senin gibi güzelleri yatırıp keyfine bakarsın, masrafını çıkarırsın. Ufa büyük, Ufa’da kızlar bitmedi. Sen ilki de sonuncusu da değilsin. Eli titreyen ana baba bulunur, güzelim! İşte geldik… Gülşan’ın son sözlerden sonra vücudu bir sıcak bir soğuk oldu. Bu adam oldukça yumuşak konuşmaya çalışıyor. İçi dolu kurt. Hepsi katil. Hareket ediyorlar sadece. Kızcağız diğer tarafa dönüp bakmak istedi ama ona fırsat vermediler. Arabanın tepesini takırdatarak hâlâ yağmur yağıyor. Kırık pencereden yaprak kokusu yayıldı. Demek ki, onlar bir orman yoluna geldiler. Burada onun gözünü bir çaput ile bağlamaya çalıştılar, yapamayınca, başına naylon bir poşet geçirdiler. Elini de bağlamak istediler, ip bulamadılar.

      – Madonna, uyarıyoruz, rezidansa geldik. Eğer direnirsen…

      Kendi aralarında bir şeyler konuştular, peltek ile Vadik, Gülşan’ı iki tarafından tutarak, dar, toprak bir yoldan sürüklediler. Onların arkasından şapkalı gelmedi, çok geçmedi, araba fazla ses çıkarmadan hareket edip gitti. Demek, bu ormanın içinde onların üçü kaldı. Bu iki haşereden sakınmak gerek. Merhametleri yok. Gülşan’ın bütün vücudu korkudan titriyordu. İlişmeye çalışırlar mı ki?

      Biraz yürüdükten sonra, yavaşça, ses çıkararak küçük bir kapı açıldı. Şimdi onu, birinin yazlığına ya da bağ evine getirdiklerini anladı kız. Buradan nasıl kaçmalı? Ama o, tam düşünürken, peltek sessizce gidip kapıyı açtı. O girince, onun başından naylonu çıkardılar. O, duvara tutunarak, içeriye girmeye mecbur oldu. İri keresteden yapılan sağlam bir evdi bu. İçi kuru, sıcak, tozlu; eski kumaş kokusu duyuluyor.

      İki delikanlı kendi aralarında sessizce konuşuyor:

      – Vadim, sen burada akşam bir içki buldun değil mi?

      Diğeri samimiyetle cevap veriyor:

      – Korkma, moruk, reçelden mayalanan bir şişe bal45 gözüme çarpmıştı. Şimdi bunu indiririz ve içeriz.

      Gülşan birden başını vurdu. Gözüne ateş görünmüş gibi oldu. Şak diye orada yanındaki seki gibi bir şeye çöktü.

      – Ne oldu? – diye sordu Vadim.

      – Başımı vurdum… Of!… – O, yine ağlamaya başladı. Peltek kibrit çıkardı, kibriti yanınca, mutfak gibi küçük bir odada oturduklarını anladı Gülşan. O anda, yakında olan uzun saplı bir bıçak gözüne ilişir gibi oldu.

      – Yakma, gizli bir faaliyet!… – diye fısıldadı Vadim yoldaşına. – Başını çarptıysa, biraz daha terbiyeli olur madonna. – Hâlâ ısırılan eli için hesap

Скачать книгу


<p>45</p>

Bir tür içki.