Ömür Tektir. Dinis Bülekov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ömür Tektir - Dinis Bülekov страница 21

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ömür Tektir - Dinis Bülekov

Скачать книгу

işte Kaznabayev her gün milletvekilliğini rüyasında görüyor. Niye ona vermiyorlar? Belki ondan daha yetenekli bir milletvekili de yoktur. Doğru söylüyorum ben.

      – Ama Arıslan, galiba, arkadaşlarınız farklı düşünüyor. Şimdi demokrasi var, herkes bu haktan faydalanarak, namuslu, çalışkan, yetenekli, nüfuzlu birini seçmeye çalışıyor. Bu alışıldık bir durum. Sadece şu, Kaznabayev yüzünden bir düşmanın daha oluyor.

      – O bakımdan rahat ol. Biz önceleri de başhekimle kucaklaşıp durmuyorduk. Vazgeçerim, boşuna endişelenmesin Kaznabayev.

      – Nasıl vazgececeksin? Topluluğuna hakaret etmek olur o! Düşün sen bir kere!…

      Telefon çaldı. Konu kapandı. Arıslan Rehmetulloviç derin bir nefes aldı ve telefona geldi.

      – O serseriler ise, parayı gelip şimdi alın, diyeceğim. Ama nasıl vermek gerekir ki? Bu sözlerle… o, ahizeyi kaldırdı, ama telefonun diğer tarafındaki içişleri bakanıydı.

      – İyi günler… Evet, burada eşimle tir tir titreyerek oturuyoruz. Evet çocuk, o serserilerden her şey beklenir. Sağ salim olsun da… Parayı mı? Aldım. Burada poşete koyup hazırladık. Sorma; beklenmedik bir anda belaya rastladı. Hım… evet, teşekkürler. Tamam…

      Arınbasarov ahizeyi kapatınca, uzun bir süre düşünerek dikildi.

      – Televizyondan kameraman çağırttık, diyor. Uzaktan çekim yapabilecek bir kamera ile. Şaşırma karşılaşırsan, diyor.

      …Karanlık olana kadar, “Baykuş” lakaplı serseri telefon etmedi. Yoksa korktular mı? Polis memurunu görüp şüphelendiler mi acaba? Öyle desen, ama hepsinin sivil giysi giymeleri gerekiyordu. Profesyoneldir onlar.

      Çekinerek kapıyı çaldılar.

      – Niye, ışık yok mu yoksa? –diyerek Arınbasarov elektrik düğmesine bastı, lamba yanınca, şaşırarak kapıya yöneldi. Zil çalışmıyor mu ne?

      – Çalışıyorsa…

      Kapıda bu kez bir kadın duruyordu.

      – Size bu mektubu vermemizi rica ettiler. Biz utanıyoruz, diyorlar. Kızınız var mı? – Tanıdık olmayan kadın şaşkınlıkla başını salladı.

      – Delikanlılar da korkak artık. Ayrıca üç hum verdiler. Bu sözlerle o inip gitti.

      Zarfın dışına, gündüzki yazı vardı. Yazıyı aceleyle çekip çıkardı Arınbasarov. “Evinizin önüne yakın olan metruk garaja hemen paranızı getirin. Orada köşede, bir kutu olacak, onun arkasına koyun. Operasyon sağ salim geçerse, iki saate kadar kızınız evde olur. Ama eğri ayakları gönderirseniz, kızınızı bundan sonra hiçbir zaman göremezsiniz. Baykuş.”

      İkilemde kalan Arınbasarov ne yapacağını bilemedi.

      – Hilekârlar, – demekten öteye gidemedi. Bu anda Feyrüze’si de giyinmeye başladı.

      – Sen nereye?

      – Seni tek başına göndermem!

      – Çıkar, karıcığım, ben şimdi döner gelirim.

      – Hayır, ben de çıkıyorum. Kenardan da olsa bakarım…

      – Yani, ne yazdıklarını okudun. Şahit gerekmiyor demişler ya.

      Arınbasarov poşete konulmuş olan parayı gazeteye sardı ve onu koltuğunun altına kıstırıp çıktı. Ondan sonra girdi.

      – Karıcığım, sen burada bu telefonla ara ve yazıyı oku hemen. İşi bozmasınlar.

      …Feyrüze Hesenovna, perişan bir hâlde, dakikaları saydı. Kocası dönmüyor da dönmüyor. Yarım saat geçti. İşte telefon çaldı. Feyrüze Hesenovna acele ederek ahizeyi kaldırdı.

      – Arıslan, neden uzun süredir gelmiyorsun? İyi misin?

      Ancak, ahizede gülen yabancı bir ses duyup, sıçradı.

      – Baykuş ben, hayırlı akşamlar hanım! Kocanıza söyleyin, gerçek bir centilmenmiş! Parayı aldık. Şu anda biz uzaktayız artık. İki saate kadar göz nurunuz kapınızı çalar. Bu sözlerden sonra ahizede ses gitti. Dıt-dıt-dıt…

      Feyrüze Hesenovna sabredemeyip kapıyı açsa ne görsün, kocası komşuları Meğefür ile sigara içiyormuş. İçi rahatladı.

      – Şimdi geliyorum karıcığım, – dedi Arıslan, heyecanlı olduğunu belli etmemeye çalışarak. Burada Meğefür bir anekdot anlatıyor. İç katılırcasına gülünecek…

      – Kimde neyin kaygısı… – bu kez Feyrüze kocasına öfkesini saklamadı, hemen dönüp, salona girdi.

      Dokuzuncu bölüm, yani başhekimin aklında iyi bir düşünce doğuyor

      Hastanedeki genel toplantıdan sonra başhekim Kaznabayev, moralsiz bir hâlde odasına girdi. Dışardan belli etmemeye çalıştı. Ama içinde bir ateş yanıyordu. Sadece yanıyor mu, gürüldüyor.

      – Akıllım, ben hiç kimseyi kabul etmeyeceğim, – dedi Roza’ya ve kaplanmış kara kapının ardına girip yok oldu. İlk önce sürahiden su koyup içti. Sakinleşemeyince odada bir baştan öbür başa kadar yürümeye başladı. Baksana topluluk onu değil, yöneticiliğe hiç katkısı olmayan Arınbasarov’u halk milletvekilliğine aday olarak gösterdi. Diğeri de kuyruk sallıyor. Güya, biri çağırtmışmış. Kalkıp, bütün halkın önünde vazgeçiyor bir de. Göz boyaması da başka bir olay. Hepsi oyun. Görünüyor işte, önceden konuşup söz birliği etmişler. İşte Nasirov dedikleri nasıl da şakıyor. Güya, Arıslan Rehmetulloviç gibi namuslu, nüfuzlu başka biri yokmuş. Beceriksiz, ona az mı yardım etti, isteyince, yarım maaşlık ek bir iş de buluverdi. Ömür boyu paraya doymaz, mahluk. Her şeye atlıyor da atlıyor. Tamam, pişman olacağı günler ileride! Kim halk milletvekilliğine geçecek, onu da bakıp görecekler. Arınbasarov’un da Allah olmadığını iyi biliyor Kaznabayev. Bundan bir ay önce ameliyat masasında kim ölmüştü ya? Şey, şey… Geyniyar Geynulloviç aklına bir türlü getiremedi. O, hızlı hızlı yürüyüp zile bastı.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal,

Скачать книгу