Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik. Cemile Kınacı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik - Cemile Kınacı страница 20

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik - Cemile Kınacı

Скачать книгу

da, Kazaklar için ciddi bir tehlike hâline gelmişlerdir. Kazaklar ve Kalmaklar arasındaki kıran kırana süren mücadele aralıklarla neredeyse iki yüz yıl sürmüş ve 1700’lerin ortalarına kadar devam etmiştir. Kazak-Kalmak savaşları, her iki devletin de gücünü zayıflatmış, ekonomilerinin gelişmesine engel olmuş ve demografik açıdan da nüfuslarını azaltmıştır. Sonuç olarak Cungarlar da Kazaklar da başarısız olurken, Cungarları verdikleri silahlarla destekleyip Kazak-Kalmak savaşlarının uzamasına yol açan Ruslar, Kazaklar kendi istekleriyle gelip onların hâkimiyetlerini kabul ettikleri için yine kârlı çıkmışlardır (Sakhipova 2007: 53; Togan 1981: 157-158).

      Çarlık’ın Doğu Siyaseti ve Uygulamaları

      16. yüzyılda Altın Orda Hanlığının Rusya’daki hâkimiyetinin sona ermesinin ardından IV. İvan (Korkunç İvan), Moskova Prensliği’nin başına geçti. IV. İvan’ın 1533’te Çar unvanını alması ile de “Rus Çarlığı” devri başlamış oldu. İvan’ın 1584’te ölümünden sonra Rus Çarlığı bir süre karışıklık yaşamış olsa da sonunda 1613’te Çarlık makamına Mihail Romanov getirildi. 1917’de Çarlık’ın yıkılmasına kadar Rusya’yı Romanov hanedanı yönetti. Bu hanedan içinde özellikle I. Petro (1682-1725) ve II. Katerina (1762-1796) döneminde Rusya güçlü ve büyük bir Avrupa devleti hâline geldi (Armaoğlu 1999: 4). I. Petro, Rusya’yı daha çok batı yönünde genişletirken, Katerina ise güneyde genişlemeye gayret etti ve bu amaçla da daha çok Osmanlı Devleti ile mücadelede bulundu (Armaoğlu 1999: 5).

      Rusya Asya’da yoğun bir ilerleme girişiminden önce, Avrupa’daki ilerleyişine önem verdi. Türkler’in İstanbul’u fethetmesi, Rusya’da Bizans İmparatorluğu’nun yerini alabileceği umudunu doğurdu. O dönemde Bizans mirasına talip olabilecek daha güçlü bir devlet de yoktu. Batı Avrupa bile, Moskova Prenslerinin İslamiyet karşısında Hıristiyanlığı koruyabileceğine inanmaya başlamıştı. 16. yüzyılın ortalarında Moskova’nın üçüncü Roma olduğu fikri yayıldı. Bu fikir, Rus siyasetinin rehberi oldu. Moskova Prensleri, artık bu siyasete uygun olarak hareket ediyorlardı. Osmanlı karşısında kendini zayıf gören Rusya, hayalini kurduğu Bizans İmparatorluğu’nu doğu yönünde, Türkistan’da devam ettirmeyi düşünmeye başladı. Kısa bir süre önce Altın Orda’nın baskısından kurtulup müstakil bir devlet durumuna gelen Rusya, bu tarihten sonra dikkatini Doğu’ya çevirdi. Önce 1552’de Kazan Hanlığı, ardından da 1556’da Astrahan Hanlığı Rusya hâkimiyetine girdi. Ruslar bu şekilde İdil ve Yayık nehirlerine, dolayısıyla da Hazar Denizi’ne ulaştılar. Rusların Doğu’ya doğru yayılmaları bundan sonra da devam etti (Hayit 1995: 41-42).

      Rusya 1556 yılında Hazar Denizi’ne ulaştı, 1582’den sonra Sibirya yönünde yayıldı, 18. yüzyıl başından itibaren de gerçek anlamda Asya’nın zenginlikleri Rusya’nın dikkatini çekti. Ardından da batıda Avrupa devletleri ve güneyde Osmanlı aleyhine o günün şartlarında yayılmasının mümkün olmayacağını gören I. Petro, Hindistan’a ulaşmak amacıyla bütün Asya’nın işgalini amaçlayan Doğu Siyaseti’ni oluşturdu. Bu amacın ilk basamağı Petro tarafından ifade edildiği gibi, Kazak bozkırlarını bir anahtar ve kapı olarak kullanıp Türkistan’ın tamamına hâkim olmaktı (Yorulmaz 2005: 117).

      I. Petro, Türkistan ve Hindistan’a büyük bir ehemmiyet vermiştir. O, Rusya’nın Türkistan’daki nüfuzunu ticaret aracılığıyla genişletebileceğini düşünüyordu. Bu amaçları için de Hazar Denizi’nin siyasî, iktisadî ve askerî açıdan oldukça önemli olduğunu anlamıştı. Petro, Hazar aracılığıyla Kafkaslar’a, İran’a, Türkistan ve Hindistan’a ulaşabilirdi. Bu amaca ulaşmak için Türkistan’a bölgeyi gözlemlemek için diplomatik misyonlar ve ticaret kervanları gönderildi. Bu ticarî ve diplomatik misyonlar, Türkistan’ın askerî olarak ele geçirilmesine kadar bölgede faaliyetlerde bulunarak Türkistan’ı Rus işgaline hazır hâle getirdi. Rus misyonlarının Türkistan’daki faaliyetleri arasında, hanlar ile boylar arasına nifak sokmak, kendi menfaatleri için çalışanlara rüşvet vermek, kimi zaman halkı tehdit etmek gibi faaliyetler yer alıyordu. Rusların Türkistan’ı ele geçirme konusundaki başarılarında, Türkistan hanlarının daha çok iç meselelerle uğraşması da etkili olmuştu. Türkistan hanları dış siyasetle pek ilgilenmiyor, daha çok kendi ırkdaşları ve dindaşları ile iktidar için mücadele ediyordu (Hayit 1995: 44-45).

      Rusya 16. yüzyıldan itibaren Sibirya yolu ile Çin’e, Türkistan yolu ile Hindistan’a ve Kafkaslar yolu ile İran ve Türkiye’ye ulaşma gayretinde olsa da 18. yüzyılın başlarına kadar Türkistan’a doğrudan askerî bir saldırı yapamamıştı. Bununla birlikte I. Petro zamanında Türkistan bölgesine gönderilen keşif heyetleri ileride Türkistan’ın işgali için alt yapı hazırlamışlardı (Hayit 1995: 45). Türkistan’a ait bu bilgilerden biri Hazar Denizi’nin bir zamanlar Amu Derya mecrası yolu ile Aral Gölü’ne bağlı olduğu, o gün için Amu Derya’nın aşağı mecrasında ve Yarkent civarında zengin altın madenlerinin bulunduğuydu. Petro, 1715 yılında bu bölgeye bir keşif heyeti göndermişse de bu hareket başarısızlıkla sonuçlanmıştı, ama yine de Türkistan bölgesi ile ilgili bu gibi bilgiler Çar I. Petro’nun iştahını kabartıyor ve bölgeye ilgisini artırıyordu (Hayit 1995: 46; Kurat 2010: 262-263).

      I. Petro döneminde Rus Doğu Siyaseti’nin belirlenmesinde önemli görevler üstlenenler arasında A.P. Volinskiy, F.İ. Soymonov, A. B. Çerkaskiy, İ. Kirilov ve A. İ. Tevkelev gibi önemli simalar yer alıyordu. 18. yüzyılın 30’lu yıllarından itibaren Rusya’nın Türkistan yönünde ilerlemesinde ve Doğu Siyaseti’nin uygulanmasında Tevkelev, neredeyse tek başına uygulayıcı rolünü üstlenmiş başarılı bir diplomattı. O, I. Petro (1689-1725), II. Petro (1727-1730), Anna İvanovna (1730-1740) ve Yelizaveta (1740-1761) dönemlerinde İdil-Yayık ve Kazakistan konusunda faal olarak çalıştı (Yorulmaz 2005: 123-124).

      I. Petro 1714’te Hive’ye Aleksander Bekoviç Çerkaskiy yönetiminde askerî bir keşif kolu gönderdi. Çerkaskiy, Petro’nun Doğu Siyaseti’nin danışmanı idi. Çerkaskiy’e verilen talimata göre, Çerkaskiy Hive Hanının haberi olmadan Ceyhun (Amu Derya) nehrinin eski mecrasında bin askerin barınabileceği bir kale inşa edecek, hanın Rus himayesine girmesini sağlayacak, Hive üzerinden Buhara’ya hâkim olmanın imkânlarını ve Hindistan’a giden yolları araştıracaktı (Hayit 1995: 46). Tevkelev de Çerkaskiy’in Hive’ye gönderilecek ekibi arasında yer alıyordu. O da Çerkaskiy ekibiyle birlikte Hazar üzerinden Şemahı’ya gelecek, oradadan Hindistan’a geçecek ve yol üzerinde yer alan ülkelerle ilgili bilgi toplayıp haritalar çıkaracaktı. Ancak Hazar’da çıkan fırtına sonucu Astrabad’a sürüklendi, Astrabad valisi tarafından esir alındı, akabinde Rusya’nın diplomatik girişimleri sonucunda kurtarıldı. Çerkaskiy ve ekibinin Hive Hanı tarafından öldürülmesi üzerine de Petersburg’a dönmek zorunda kaldı (Yorulmaz 2005: 124).

      1717 yılında Çerkaskiy Hive’ye geldi. Hive Hanı Şir Gazi Han, Çerkaskiy’in askerlerini toplu olarak yerleştirebileceği bir kışlası olmadığı gerekçesiyle askerleri evlere bölerek yerleştirmeyi teklif etti. Çerkaskiy Hanın bu teklifini kabul etti, ancak askerler evlere yerleştirildikten sonra Han verdiği emirle başta Çerkaskiy olmak üzere bütün askerleri öldürme emri verdi ve gerçekten de Çerkaskiy ve ekibi böylece Hive Hanı tarafından öldürülerek Çerkaskiy’in bu askerî seferi başarısızlıkla sonuçlandı. Rusya, Hive’den aldığı bu darbeye karşılık vermek için hazırlıklara başladı. Ruslar, özellikle Aral Gölü’nün kuzeyindeki hattı emniyet altına almak istiyordu. Bu amaçla Orenburg askerî hattının inşaatına hız verdi (Hayit 1995: 47). Rusya uzun bir süreden sonra 1839’da Hive’ye saldırma kararı aldı. General Perovskiy komutasında Hive’ye sefer

Скачать книгу