Reşit Hanadan ve Romancılığı. Yasin Yavuz

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Reşit Hanadan ve Romancılığı - Yasin Yavuz страница 12

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Reşit Hanadan ve Romancılığı - Yasin Yavuz

Скачать книгу

Hatta bu tasvirin ardından romanın seyrini keserek açıklayıcı bilgiler de vermiştir:

      “Sırbiça yolu, yukarıda söylediğimiz nedenlerin dışında, bir de, öykümüzün yaşandığı dönemlerde kente gidebilmek veya kentten köye dönebilmek için hemşerilerine ait bir at arabası bulamamış köylülerin köye yaya olarak dönmek zorunda kaldıklarında, köylülere hizmet verir olmuştu”97

      Roman içerisinde Tanrısal bakış açısıyla alakalı olarak dikkat çeken bir diğer unsur ise yazarın karakterlerin hareketlerinin, düşüncelerinin ve kaderlerinin geleceğini biliyor olmasıdır. Yani yazar/anlatıcı, bir karakterin birkaç sayfa sonra bir olay yaşayacaksa bunu biliyordur. Çünkü o, kurmaca dünyaya münhasır olarak her şeyi bilir konumdadır:

      “Esma, aslında Salim’le buluşamayacağına yanıyordu. Mektupla haber salmıştı üstelik. Oğlan boşuna bekleyecekti kendisini. Bunun dışında Hülya’yı da getireceğim diye Cemil’i aldatmış oluyordu. Küçük düşecekti nişanlısının gözünde.98

      Yazar/anlatıcı karakterlerin düşüncelerine hâkimdir. Çoğu zaman bir iç monolog ve iç çözümleme tekniklerinden faydalanarak bunu sağlar. Reşit Hanadan, Tanrısal anlatıcının bu yönünü ve iç monolog ile iç çözümleme tekniklerini anlatı süreci boyunca kullanır. Bu, romana psikolojik derinlik katarak okuyucuyu karaktere daha da yakınlaştırmaktadır:

      “Salim’in ‘nişanlımın yüzüne bakamaz oldum’ demesiyle Remziye kendine gelir gibi oldu. Görünüşüyle yüreğini parçalayan oğlunun bu sözlerinden bir mana çıkarmaya çalıştı. Traktör belasını unutmuş, düşünceleri bu sözlere takılmıştı. ‘Yoksa oğlu nişanlısıyla gizlice buluşuyor muydu?’ Beynini bu kuşku kemirmeye başladı şimdi de. Ancak oğluna belli etmedi kuşkusunu.99

      Reşit Hanadan, bu romanında yazar/anlatıcıyı kimi zaman kişisel anlatım konumuna oturtmaktadır. “Bu yöntemde; kişi, çevre veya nesneyi gören roman kahramanıdır; ancak görüleni anlatıp aktaran anlatıcıdır.”100 Reşit Handan da, traktörün sürdüğü tarlaya giden Salim’in düşüncelerini ifade ederken kişisel (personal) anlatım konumundan faydalanır:

      “Sağ elini alnına siper edip güneşe baktı delikanlı tekrar. Canı sıkkındı. Oturacağına Rasim’in sürülü tarlasını görmeye gitti. Toprağın altını üstüne getirmişti traktör. Karnını yarmıştı sanki toprağın. Tazeydi, ıpıslaktı. Sürülmüş taze toprağa batıyordu ayakları yürürken. Hoş bir koku yayılıyordu topraktan. Yuvaları bozulmuş böcekler, karıncalar oraya buraya koşturup duruyorlardı şaşkınlıkla. Bir süre onları izledi. Elini, avucunu taze sürülmüş toprağa soktu. Bir avuç toprak aldı. Burnuna götürdü sonra. Toprağın kokusuyla bir hoş oldu. Kendi kendine mırıldanır gibi ‘ah, babam bir razı olsa!…’ diye iç çekti.101

      Yukarıdaki alıntıda “anlatıcı, kahramanın zihin perspektifinden çevreye bakmış ve yine o zihin kavrama gücüne denk düşen bir bakışla gördüklerini anlatmıştır.”102 Tarlayı, tarlada traktörün izlerini gören Salim olsa da onu gördüklerini, ancak gördüğü kadarıyla anlatan da kişisel konumdaki anlatıcıdır.

      4.1.2. Anlatım Teknikleri

      4.1.2.1. Tasvir Tekniği

      Tasvir tekniği roman sanatı için oldukça önemlidir. Çünkü yazar, görünmeyeni görünür kılmada, en azından anlatılanın tahayyül edilmesinde tasvir tekniğinin olanaklarından faydalanmaktadır. Reşit Hanadan da Sel romanında bu tekniğe, özellikle mekânların ve kişilerin tanıtılmasında sıkça başvurmuştur. Romanda Yugoslavya döneminde Mamuşa’daki Türklerin ekonomik ve siyasal durumları üzerinde durulmuş ve bu ilişkilerin kişi, durum ve olanaklar üzerinden yansıtılmasında tasvir tekniği kullanılmıştır.

      Reşit Hanadan Sel romanında kişilerin tasvirini yaparken dinamik tanıtmayı kullanır ve romandaki kişilerin fiziksel, ruhsal ve ekonomik yönlerini anlatı süreci içerisinde parça parça verir. Dolayısıyla anlatının akışı durmamış, estetik yapısı bozulmamış olur. Hanadan’ın parça parça verdiği kişi tasvirlerine örnek olarak şunları göstermek mümkündür:

      “Yakup Ağa, kalın dudaklarını şapurdata şapurdata derdini döktükten sonra tespihlerini şakırdatmaya ara vermiş, sağ elinin avucuyla ak sakalını sıvazlarken…103

      “Bakışlarını kaldırıp kocasına baktı Züheyla. Gözleri büyük, yeşildi. Kirpikleri uzun, kaşları ipinceydi. Kırkbeşine girdiği halde hâlâ genç ve güzel görünüyordu. Burnu kartalın gagasına benziyordu. Dudakları ince ve alımlıydı.104

      “Aşağı yukarı elli yaşlarında, ince, zayıf, narin yüzlü bir kadın olan Remziye…105

      Reşit Hanadan, yukarıda verdiğimiz örneklerde olduğu gibi, karakterlerinin tasvirini bir anda yapıp bitirmez; onların fiziksel, psikolojik ve ekonomik yönlerinin tasvirini anlatı boyunca devam ettirir.

      Sel, genel yapısı itibariyle köy realizmi çevresinde ele alınabilecek türden bir romandır. Bu nedenle mekân ve tabiat tasviri de önemlidir. Romanda, köy halkı geçimini çiftçilikle sağladığı için tüm köy yağmurun yağmasını beklemektedir. Beklenilen olur ve yağmur yağar. Üçüncü bölümün başındaki bu nesnel tasvir hem yağmurun etkisini hem de sevincini gösterir niteliktedir:

      “Yağmur sadece toprağın değil, köylünün de yüzünü güldürdü. Doğadaki bitkiler sevindiler yağmura. Dere kıyısındaki söğüt ağaçları daha canlı, iç açıcı bir yeşile büründüler. Çaylardaki otlar gözle fark edilir bir şekilde boy saldılar bir-iki gün içerisinde. Çiçekler rengarenk açtılar. Kıra çocuklar tarafından salıverilen hayvanlar akşam üzerleri köye doygun, karınları şiş bir şekilde dönüyorlardı.

      İlkin, sokaklardaki tozlar kalktı ortalıktan yağmurun yağmasıyla. Ama, sabahın erken saatlerinde bardaktan boşanırcasına yağmaya başlayan yağmur sularından aynı günün ikindi sularında sokaklarda, avlularda su birikintileri, gölekler oluşmaya başladı. Çocuklar yalınayak bir halde, göleklerde oynamaya başladılar. Çamur içinde kaldıkları oluyordu bazen. Uzun zamandır çamur yüzü görmeyen giysileriyle evlerine çamur içinde döndüklerinde analarından dayak yiyenler de oldu.

      Lâkin, yağmura başka bir açıdan çocuklar kadar sevinen büyükler, çocukları korudular kızgın, öfkeli analar karşısında. Aylardır yağmur için dua etmemişler miydi Tanrı’ya? Hatta köyün Yaşlı İmam’ını yağmur duasına çıkılması için sıkıştırmaya da başlamışlardı bir ara. Yaşlı İmam’ın ‘hele biraz daha sabredelim. Sabreden derviş muradına ermiş. Şimdi ilkyaz ayları, yağar…’ demesi üzerine susup beklemeyi yeğlemişlerdi.

      İstekleri gerçekleşmiş, yağmur toprağı doyuruncaya kadar yağmışken, varsın çocuklar çamur içinde

Скачать книгу


<p>97</p>

Reşit Hanadan, Sel, 44.

<p>98</p>

Reşit Hanadan, Sel, 121.

<p>99</p>

Reşit Hanadan, Sel, 18.

<p>100</p>

Mehmet Tekin, a.g.e., s. 44.

<p>101</p>

Reşit Hanadan, Sel, s. 12.

<p>102</p>

Mehmet Tekin, a.g.e., s. 44.

<p>103</p>

Reşit Hanadan, Sel, s. 23.

<p>104</p>

Reşit Hanadan, Sel, 110.

<p>105</p>

Reşit Hanadan, Sel, 15.