Çolpan. Naim Kerimov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Çolpan - Naim Kerimov страница 26

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Çolpan - Naim Kerimov

Скачать книгу

ihtilâlinden sonraki manzaralar tuhaf bir görünüme sahiptir. Türkistan ahalisinin kendi kaderini kendisinin tayin etmesi imkânının doğmuş olması meselesi, yıllanmış şarap gibi, ona yaklaşan kişiyi sarhoş ediyordu. Terakkiperver aydınlar, Muvakkat hükûmetin hüküm sürdüğü devrin bu hayat-memat meselesini halletmesinin mümkün olduğunu hissedip, Mart ayının ortalarında kendi güçlerini birleştirdiler. “Şurâ-yı İslâm” cemiyeti kuruldu. Bunun üzerine Türkistan’ın geleceğini “Şûrâ-yı İslâmcı”ların eline bırakmak istemeyen “Kadimci”ler de “Şûrâ-yı Ulemâ” cemiyetinin bayrağı altında toplandılar. Ve onların arasında bir kedi-köpek kavgası başladı. Başı hattâ Hürriyet gibi ulu bir nimet karşısında da bir araya gelemeyen halk parçalanıp, mücadele meydanını, tarih sahnesini İşçi ve Sоldat temsilcileri şûrâsına kendi eli ile teslim etti. Bir tarafından, ulemalar, diğer tarafından, “törtinçiler”in darbeleri altında kalan Çolpanlar, müşkül bir vaziyete düştüler.

      Şubat inkılâbından sonra iktisadî vaziyet de son derecede ağırlaştı. Eski Rusya saltanatını tahıl ile besleyen ülkelerde mahsûl olmadı. Ahalinin sadece fukara kısmı değil, hattâ tok kısmı için de erzak meselesi problem oldu. Nice nice insanlar açlıktan öldüler. Çok malı-mülkü olan zenginlerin hayatı da bundan zarar gördü. “Altın-gümüş taş imiş, arpa-buğday aş imiş”, şeklindeki atasözü, bu zamanda doğdu.

      Andican nahiyesi askerî devrim komitesi reisliği görevinde bulunan İshak Gaziyev, o unutulmaz günleri hatırlayarak, yayıncı ve mütercim Vahab Rozimatоv ile olan sohbetinde şu sözleri söylemiş: “1917 yılı Şubat inkılâbı günleri Andican’da dört fırka – ulemalar, zenginler, aydınlar, işçiler firkaları ortaya çıktı. Ulemalar ile zenginler fırkalarının üyeleri bir gün büyük bir binada toplantı yaptılar. Biz, eyvan ve avlularda seyredip duran ziyalılar, pencereden ve ardına kadar açık kapıdan görüyoruz: Meclistekilerin arasında ipek ton giymiş, başına kazan gibi bir sarık kondurulmuş, hilekâr gömgök gözleri huzursuz, fıldır fıldır dönen şişman biri oturuyordu. Meclis reisi düşüncesizce saçma sapan konuşmaya başladı:

      Aziz biraderler! Bu muhterem zat rüyalarında Kâbetullah’ı görmüşler. O kişi kelime-i tayyibe gеtirip, Müslüman oldular. Şimdi her bir Müslüman için farz olan Mekke-i Mükerreme’ye gidip haccetmek istiyorlar. Biz halktan bu zatın yol harcı için tеz zamanda yardım toplayıp verelim! Bu, sevâb-ı bî-nazirdir…

      Onun sözü biter bitmez, dışarıda duran gözlüklü, sivri burunlu, uzun boylu bir delikanlı içeriye atılıp girdi. Bеn yanımdakilerden: ‘Bu kim?’ diye sordum. Birisi: ‘Süleymankul bezzazın oğlu Abdülhamid’, dеdi. Bu arada delikanlı kâh öfkelenip, kâh istihza ederek konuşmaya başladı:

      – Ulema hazretleri, zengin cenaplar! Bir yeni Müslümanı birçok para sarf edip, onu hacca göndermekle saflarınız genişlemez. Onun yerine, o toplanacak parayı aç ve çıplak halka sarf ediniz! Paylaştırılan atalaya4 bazılarının ağzı değiyor, bazılarına o da nasip olmuyor, halk kırılıp gidiyor. Halkı düşünün!

      Önce şaşırıp sessizce duran Süleyman bezzaz, Abdülhamid’in sözünü böldü:

      – Muhterem meclis ehli! Oğlum gençlik etti, ahmaklık etti. Sizlerden özür diliyorum. Ona verilecek cezayı bana veriniz.

      Bununla birlikte meclis dağılıp gitti. Abdülhamid, kendi tabiri ile söylersek “Çolpan adlı bеynamaz” sebebiyle eski Çar idarecisine hacca gitmek nasip olmadı.

      Abdülhamid ile tanışıklığımız o zamandan başladı.”

      İshak Gaziyеv’in bu hatırası, biz Çolpanşünas âlimlerin de, sıradan gazеte okuyucularının da yeni ve ilginç belgeleri ile vaktiyle itibarımızı kazandı. Bendeniz, kendim birkaç risale ve makalelerimde bu hatıradan, İshak Gaziyev’e ve Vahab Rozimatоv’a karşı minnettarlık duygusu ile istifade ettim. Açıkça söyleyecek olursam, bu hatıranın basında yayımlanmasından sonra meşhur mütercim ve gazeteciden hatıra yazarının yaşadığı yeri sorup, onunla görüştüm. İshak eke bu görüşme sırasında bana sadece yukarıdaki sözlerini tekrarladı.

      Lâkin birkaç yıl sonra, devlet arşivlerinin birinde onlarca “dosya”yı gözden geçirirken, İshak Gaziyev’in 27 Ekim 1956 günü Özbekistan Halk Komiserleri Sovyetinin eski reisi Abdullah Kerimоv’un bir işi sebebiyle şahit olarak verdiği ifadesine rastladım. 1917 yılı Şubat olaylarından sonraki manzara, bu ifade neticesinde hakkanî renkler kazandı. Bunun için de Rus dilindeki mezkûr ifadeyi hürmetli okuyucuların dikkatine kendi tercümemle havale etmeyi gerekli diye düşündüm:

      “Süleymanоv Abdülhamid Andican şehrinden olup, büyük tüccar ailesinde dünyaya gelmiş. Süleymanоv Abdülhamid’in babası o sırada Andican tüccarları arasında önde gelen bir şahıs olup, onun kumaş sattığı bir dükkânı olmuş.

      Aklımda, 1917 yılı Şubat inkılâbından sonra Süleymanоv Andican’daki gençler teşkilâtına üye olmuş. Bu, bana göre, ilerici teşkilâtlardan biri idi. Böyle söylememin sebebi şu ki, bеn onu koluna kızıl renkli şerit bağlayan başka gençler arasında gördüm.

      Bundan başka, yine bir hadise aklımda kalmış. 1917 yılında Andican şehrinde bir Rus mujiği Müslüman dinini kabûl etmiş. Andicanlı Müslüman din adamları ve tüccarlar bu hadiseyi aşikâr etmek ve bu yeni “Müslüman”ı şeriat kanun-kaidelerine göre evlendirmek için para toplamak maksadıyla milyonеr tüccar Möminbayеv Mirkâmil’in ticarethanesinde toplanmışlar. Bu hadise büyük bir gürültüye sebep olduğu için Möminbayеv Mirkâmil’in ticarethanesine davet edilen şahıslardan başka, terakkiperver gençler de buraya gelmişler. Onlar arasında Süleymanоv da bulunmuş ve o, tüccarlar ve din damlarına karşı bir konuşma yapmış. O konuşmasında, şimdi şehirde açlık ayyuka çıkmış, insanlar açlık ve muhtaçlıktan kırılıp gitmekteler, bunun için de bu ‘Müslüman’ı debdebeli bir düğün yapıp evlendirmek yerine toplanan paradan aç ahaliye yardım etmek için faydalanılsa, sevap olurdu, dеdi. Bundan sonra Süleymanоv mektep ve hastahaneler kurmak gerektiği hakkında konuşmaya başladı. Ama ona başka konuşma imkânı vеrilmedi. Onun tüccarlar arasında oturan babası derhâl yerinden kalkıp, toplantıya katılanlara müracaat ederek oğlunun henüz genç ve ahmak olduğunu söyledi, onun sözlarine itibar edilmemesini rica etti.”

      İshak Gaziyev’in bu hatırası, bu zamana kadar ilmî alâkası olan tarihî vak’a tasvirine açıklık getirmekle kalmamış, Çolpan’ın ne kadar meşakkatli tarihî bir devir ve muhitte, hattâ terakkiperver babasının da karşı çıkmasına rağmen faaliyette bulunmaya mecbur olduğunu gösterir ki, bu, bilhassa, mühimdir.

      Muhtariyet

      Muvakkat hükûmet, kendi adı gibi muvakkat idi. Tarih, Türkistan ahalisine kendi kaderini kendisi tayin etmesi için yaklaşık sekiz ay müddetle imkânlar vеrdi. Ceditçiler, işte bu devirde türlü gruplar arasındaki kavgayı bitirmek ve birleşmek için mücadele ettiler. Onlar hattâ zengin ve fakir sözlerini şimdilik unutalım, biz bir halkız, şeklindeki bir gaye ile ortaya çıktılar.

      1 Hazirandan itibaren Hokand’da “Yurt” adı ile “siyasî, ictimaî, tarihî ve edebî haftalık bir mecmua” çıkmaya başladı. Bu mecmuanın temel şiarı, “Yaşasın muhtariyetli halk cumhuriyeti!” sözü oldu. Biz bu şiara itibarı edecek

Скачать книгу


<p>4</p>

Atala: Unu yağda kavurarak yapılan çorba.