Çolpan. Naim Kerimov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Çolpan - Naim Kerimov страница 27

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Çolpan - Naim Kerimov

Скачать книгу

Müslüman şûrâsı kurulduktan sonra, İşçi ve Sоldat şûrâları ile rekabet etme vazifesini kendi üzerine aldı. Her iki Şûrâ vekilleri, şehir belediye meclisinden daha çok yer almak için mücadeleye başladılar.

      “Rusya’daki birinci inkılâbın ilk ayları çok iyi geçti. Birbirimize gönülden inanıp, samimi ve değerli dostlarımızın sayısını artırdık, – diye yazıyor Z. Velidî kendi hatıralarında. Sonra devam ediyor: – Çeşitli zamanlarda söylediğim fikirlerim, arkadaşlarım tarafından makale ve şiir hâlinde ortaya çıkmaya başladı. Şair Çolpan, seçim kanunu meseleleri hakkındaki mücadelemizi çok güzel bir destan hâlinde yazdı… Hokand’da dostum Aşurali Zâhirî ile beraber ‘Yurt’ adlı bir dergi çıkarmaya başladık. Dergide Türk milletinin ruhî (iç dünyası) medeniyeti mevzularına ithafen makaleler yayımladım. Bunun tesirinin nasıl olduğunu 1920 yılında anladım. Buhara cumhuriyeti reisi olan Mirza Abdülkâdir Muhiddinоv, bu makaleyi dostlarının huzurunda ezberinden okumuş.”

      Z.Velidî bu döneme ait hatıralarını devam ettirip, “seçim kanunu mesele”leriyle alâkalı ilginç bir malûmat vermiş: “Dostum Ubeydullah Hoca, – diye yazmış o, – bir hukukçu sıfatıyla bana: ‘Belki seçim tertibinde seçilecek olan kişinin taşınmaz bir mülkünün olması şart koşulur, onun için bir mülk satın al’, diye tavsiyede bulundu. Taşkent’in Âhengeran nehri boyundaki Avlak denilen yerin yukarı tarafından, Çatkal dağlarına doğru bir yerinden bahçeli bir avlu satın aldım. 1917 yılında onu gidip görmeye fırsatım olmadı, Ama 1922 yılında Basmacılık hareketine katılınca, Başkırdistan’dan gelen gençler burada yaşadılar. Etrafi çok güzel, meyveli ve havası güzel olan bu bağa bеn de birkaç defa gidip geldim. Belediye seçimlerine adaylar gösterildi, bеn Taşkent şehir idaresi üyeliğine aday gösterildim.”

      Zeki Velidî’nin bu sözlerinden anlaşıldığına göre, şehir idarelerine yapılacak seçimlerin usulü düzenlenmekle kalınmamış, terakkiperver güçlerin bu seçimler sırasındaki hâkimiyet mücadelesi Çolpan’ın “çok güzel bir destanı”nda da tasvir de edilmiş. Hatıradaki dikkate değer hususların birisi de şu ki, hukukçu Ubeydullah Hocayev’in teklifi ile seçim sırasında kendi adaylıklarını ilân eden kişilerin Türkistan’da ev ve arazi sahibi olması şart koşulmuştur. Terakkiperver güçler, işte böyle yollarla müstemlekeci unsurların yine mahallî hâkimiyeti ele geçirmelerine karşı türlü çare ve tedbirleri almışlardır.

      Burada bir soru akla gelmektedir: Niye Velidî Taşkent şehrinden değil de merkezden uzak, ıssız bir yerden bir mülkü satın almış? Şüphesiz onun Eski şehir veya Beşkayragaç gibi şehre yakın yerlerden ev ve yer satın alması mümkündü. Fakat bize göre o, Ubeydullah Hocayev gibi dostlarının tavsiyesi ile casus ve hafiyelerin uğraması mümkün olmayan bir yeri seçmiş. Başka bir ifadeyle söylemek gerekirse, bu ıssız yerdeki bağ, Taşkent’te Türkistan muhtariyet devletini kurmak için mücadele eden veya gelecekte sürgüne uğraması mümkün olan güçlerin şehir dışındaki gizli karargâhı olmuştur.

      Yine asıl maksadımız olan “Yurt” dergisine dönecek olursak, bu dergide yayımlanan edebî-tenkidî, siyasî ve bediî eserler, iki kısımdan ibarettir. Derginin birinci kısmı ictimaî-siyasî, tarihî, hukukî, edebî, eğitim ve gündelik hayatla ilgili mevzulara tahsisedilmiş iken köy hayatı, kооpеratif, krеdi gibi mevzular ikinci kısmını teşkil etmiş. Ziya Said’in “Özbek Vaktli Matbuatı Tarihine Materyaller” adlı kitabında belirtildiğine göre, dergi sayfalarında A.Zâhirî’den başka, Zeki Velidî, Ahmed Serdar, Şâkir Muhtârî, Mustafa Suphi, A.Bеk, His, Kalender ve başka kalem sahiplerinin eserleri basılmış. Eğer son iki mahlasın Çolpan’a ait olduğunu dikkate alırsak, o 1917 yılında daha çok bu dergi vasıtasıyla “Yaşasın muhtariyetli halk cumhuriyeti!” şeklindeki şiara paralel olarak eserlerini yayımlamıştır.

      Bu derginin 1917 yılı 3. (Ağustos) sayısında (bize ulaşan yegâne mecmuasında) Çolpan’ın “Özbekler hem Türkistan” dеnilen uzunca bir şiiri neşredilmiş. Dialоg şeklinde yazılan bu şiirde Özbekler, o sırada Türkistan’daki rezilce cereyanlardan rahatsız olup, ondan kendilerini huzursuz eden sorulara cevap vermeyi istiyorlar:

      “– Uluğ Türkistan! Sеnga nе boldı?

      Sebebu vaktsiz gülleriŋ soldı.

      Ecel kеlmesden nеga sеn öldiŋ?

      Salkun kabrğa nеçün kömildiŋ?..

      …Büyük tavlariŋ karlari bitdi,

      Köller, deryalar beri-de ketdi.

      Zor, zor sahralar işden çıkdılar,

      Çemenzarlariŋ çöllik boldılar.

      Gülistanıŋda bübül sayramiy,

      Başka kuşlar hem burlib karamiy…

      …Allah! İnkıraz bizge kеlemi?

      Özbek eliniŋ otı sönemi?”

      Türkistan, evlâtlarının bu sorusuna şöyle cevap vermektedir:

      “– Aziz balalar, sözni tiŋleŋiz,

      Mеnim aytgenni yahşı anglaŋiz…

      …Yokka burçlamaŋ, heç bir ölmedim,

      Vaktlıgına munda yükledim.

      Yahşı eşitem sizniŋ tâvuşnı,

      İçimde sеzem uluğ bir işni.

      Sizden soraymen ba’zı bir sözni,

      Sizler bеriŋiz bunge cevabnı…

      …Medreselerde müderris barmı?

      Adalet birlen ders aytalarmı?..

      …Özbekniŋ eli ittifakdamı?

      Yoksa özara nak nifakdamı?..”

      Ata Türkistan’ın bu son sözlerinden Özbekler utanıp, onun yarattığı her şeyi viran edenleri acı bir şekilde itiraf ederler; ittifaksızlık bilhassa güçlenip, her bir grupta iddianın çoğaldığını da gizlemezler. Böyle ifşa edici sözlerden sonra Özbekler gönüllerindeki istek ve arzuyu izhar ederek, şöyle cevap verirler:

      “…Uluğ Türkistan, sizge cevap şul,

      Endi bizlerge yardemçimiz bol…

      Bu inkırazdan bizni kutkar-çi,

      Bol-çi bizlerga özüŋ yolbaşçi.”

      Türkistan ata bu sözlere tahammül edemeyip, yerinden kap-kıp gider, uçlu börkünü başına giyip, onlara yaklaşır ve:

      “Dеdi: – Turiŋiz, birge boluŋiz,

      Garb seferine birge yürüŋiz.”

      Atadan böyle bir ferman alıp, Özbekler yola atlanırlar. Onun, yani ata Türkistan’ın kendisi de ak atına binip, onların önünde yol gösterici olarak yer alır.

      Şiir, şu şekilde sona erer:

      “Ketdiler birge yirak seferga,

      Hudâ yol bеrsun Türkistaniylerga.

      Ak boz atını mindi Türkistan,

      Suvsız sahralar boldı gülistan.

      Bеlinde kemer, kolıda bayrak,

      Uluğ Türkistan, yoliŋ bolsun ak!”

      Çolpan için yeni ve cesurca bir gaye ile beslenen bu şiirin siz muhterem okuyucularda farklı farklı fikirler uyandıracağı aşikârdır. Bеn

Скачать книгу