Meleguş. Ertuğrul Karakuş

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Meleguş - Ertuğrul Karakuş страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Meleguş - Ertuğrul Karakuş

Скачать книгу

durum Lenin tarafından şu şekilde belirtilir:

      “Edebiyat bugün, hem de ‘yasal olarak’, onda dokuzuyla bir Parti edebiyatı olabilir. Edebiyat, bir Parti edebiyatı olmalıdır. Sosyalist proletarya, burjuva geleneklerinin, patronun sözünden çıkmayan, paragöz burjuva basınının, edebiyatta yükselme tutkusunun ve burjuva bireyciliğinin, ‘derebeyi anarşizminin’ ve çıkar düşkünlüğünün karşısında, bir Parti edebiyatı ilkesini salık vermeli, bu ilkeyi geliştirmeli ve olabildiğince kapsamlı ve eksiksiz bir biçimde uygulamalıdır.”15

      Lenin’in bu görüşleri doğrultusunda bir edebiyat oluşturmaya başlayan dönemin yazarları, bu doğrultuda eserler verirler. Bu yazarlardan birisi olan Agahan Durdıyev de doğrudan veya dolaylı olarak, bütün hikâyelerinde, yeni vatan anlayışını ele alan eserler kaleme almıştır.

      “Vatansever Çobanlar”, “Camal”, “Bizim Taburumuz Hazır” adlı hikâyeler, doğrudan vatan sevgisinin ele alındığı eserlerdir.

      “Camal” adlı hikâyede örnek bir kolhoz kadını olan ve cephedeki kocasını metanetle bekleyen aynı zamanda da çalışkanlığı elden bırakmayan Camal adlı gelin, eşinin resmine bakarak şöyle seslenir:

      “Birden, aynanın yukarısında duran askerî giyimli resme gözü ilişti. Resmi eline alıp: “Vatanımızın bekçisi sevgili yiğit, aramız uzak olsa da, yüreğimiz birdir. Siz cephede iseniz, biz cephe gerisinde, iş cephesindeyiz. Ama, sen niçin benim yazdığım mektuba cevap yazmıyorsun, yoksa vaktin mi yok?” deyip, Camal güya kendi sevgilisi ile konuşuyormuş gibi yaptı.” (Camal)

      Camal’e göre cephede olanların yakınları, yine kendilerini cephede hissederek çalışmalıdır. Hasret çekseler de kaygı içerisnde olsalar da bu duygular onları metanetten ve kolhozdaki işlerden alıkoymamalıdır.

      Yine Camal, oğlu için kaygılanan kaynanasına şöyle seslenir:

      “– Rahat olmak gerek, kaynana! Oğlundan mektup da gelir haber de… Oğlun cani düşmanları yok ettiği zaman, sen onun arkasında dağ gibi durmalısın. Ana-babalarımız yurdumuzu alacak olan düşman ile kadın-erkek demeden ellerinde kırkılıkla16 savaşmışlar, düşmanlarını yenmişler. Biz onlardan daha aşağı mıyız? Biz onların nesliyiz sonuçta! Onların ellerinde kırkılık varsa, bizde su gibi17 silahlar var, deyip kaynanasını tekrar tekrar anlattı.” (Camal)

      Camal bir kadın olduğu hâlde “vatan” söz konusu olduğunda bahane bulmaya çalışmaz. Tam tersine elinden geldiğince cephedekilere destek verir, hatta kendisine sıra geldiğinde, tam “ideal bir kolhoz kadını” olarak “kılıcı tüfeği takıp” intikam alır.

      “– Yagdı’nın anası, daha cesur ol! Eğer böyle bir bahtsız kötü olay olmuşsa da oğlunun arkasındakiler perişan olmaz. Ben senin oğlun da kızın da gelinin de olurum. Ben onun kılıcı ile tüfeğini takıp düşmandan intikam alacağıma sana söz veriyorum. Ben şimdi kolhoz başkanının yanına gidip onun ile bu haberi iyice araştırayım, deyip Camal evden fırlayıp çıktı.” (Camal)

      A.Durdiyev’in hikâyelerindeki kahramanların, bu cesurca ve girişimci tavrı gösterebilmeleri için “erkek” olmasına gerek olmadığı için “asker” olmasına da gerek yoktur. Savaş zamanına kadar eline silah almamış, askerlikten hiç anlamayan kahramanlar da kendilerine vazife düşünce cesaretle “vatan” savunmasına gitmelidir. “Bizim Taburmuz Hazır” adlı hikâyenin örnek kahramanı olan Hocamberdi de kendisine askerlikten anlamadığını söyelen eşine şu şekilde seslenir:

      “– Okurum, öğrenirim, hanım can, yoksa hiçkimse anasından kumandan olarak doğmuyor! Harp okullarında okuyup öğrenip komutan oluyorlar, deyip yemeğine başladı.” (Bizim Taburmuz Hazır)

      Burada da görüldüğü gibi, A.Durdıyev’in hikâyelerinde özellikle “asker olmayanların da ellerinden geldiğince vatan için çalışabileceği” hususu vurgulanır. “Vatansever Çobanlar” adlı hikâye bu durumun en güzel örneklendirildiği hikâyedir.

      Hikâyede Andriyanov ve Fomin adlı iki çoban kahraman, yazara göre, “vatan sevgisi”nin en güzel temsilcileridir. Bu iki kahraman, çoban oldukları hâlde daima okuyup tartışıp kendilerini geliştirirler ve aynı zamanda vatanları tehlikeye düşünce de anlık karar alma kabiliyetleriyle devreye girerler.

      “Andriyanov, durduğu yerden atına binip yakındaki Kızıl Ordu bölüğüne haber vermek için atını sürdü.

      İşte, bir anda kıdemli teğmen Belozyarov’un bölüğünün yetip gelen askerleri göründü. O anda Almanların paraşütçüleri birbirine haber verip düzlüğün ortasına toplandılar. Birden Belozyarov’un askerleri atlarını sürüp yıldız gibi kayıp geldiler. Kızıl askerler derhal düşmanın etrafını çevirdi ve düşmanın birini bile ellerinden kaçırmadan yok ettiler.

      Kıdemli teğmen, o çobanların yanına gelip;

      – Sağ olun, bizim vatansever çobanlarımız. Siz bizim mukaddes vatanımızı katil faşistlerden korumaya yardım ettiniz. Her zaman yardım edin, dedi ve iki çobanın elini sıkıp gitti.

      Çobanlar Kızıl askerlere büyük yardım ettiklerine ve kolhozun yerini düşmandan temizlediklerine memnun olup, mallarını sürüp obaya gittiler…” (Vatansever Çobanlar)

      Hikâyede çobanların, yazarın tabiriyle “mukaddes vatan”ın kurtulmasında devreye girip başarılı olabilmesi, onların okudukları kitaplar sayesinde olur.

      “Camal” adlı hikâyede cepheden yeni gelen Yagdı, Rostovı’da “faşist” askerleri nasıl darmadağın edip kovaladıklarını anlatırken karısı Camal hemen yerinden fırlar! Ayakkabısını hızlıca giydiğini görünce, cepheden yeni gelen kocası ona nereye gittiğini sorar. Aldığı cevap tam bir “vatansever kolhoz kadını”nın vereceği cevaptır:

      “– Görmüyor musun, ben traktörcüyüm, siz halkları kurtarmak cephesindesiniz biz geri cephede! Kolhozumuzun baharlık tarlalarının neredeyse hepsini ben sürdüm. Şimdi de yazlık yerleri süreceğim. Kolhozumuz bu yıl dört yüz hektar buğday ekti. Bizim sürdüğümüz her bir yere düşen tohumlarımız, düşmana gülle olup değer, dedikten sonra Yagdı:

      – İşte sen benim gerçek yüreğim oldun!deyip güldü.

      Camal:

      – Maksat bir olduktan sonra yürek mecbur bir olmalı sonunda!deyip çıkıp gitti.” (Camal)

      Bu diyalog aslında, A. Durdıyev’in genel olarak da Sovyet dönemi edebiyatının “kanon” anlayışını en iyi yansıtan hikâye diyaloglarındandır. Özellikle “…ben traktörcüyüm, siz halkları kurtarmak cephesindesiniz biz geri cephede!” sözü savaş dönemini ele alan tüm hikâyelerin özeti sayılır. Burada verilen “ön cephe” ve “geri cephe” kavramları, ağır bir savaş psikolojisine girmiş olan dönem edebiyatının en çok vurgulanan unsurlarıdır. Çünkü cephe gerisinde ekilen her tohum, hikâyedeki tabirle “…düşmana gülle olup değer…”.

Скачать книгу


<p>15</p>

V.İ. Lenin, (2008), Edebiyat ve Sanat Üzerine, (Çev.: Elif Aksu), İstanbul, Payel Yayınları, S. 29.

<p>16</p>

Kırpma makası

<p>17</p>

“İyi vuran silah” anlamında bir deyim.