Nutuk. Мустафа Кемаль Ататюрк

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк страница 47

Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк

Скачать книгу

günü yani 5 Ekim 1919 tarihinde, imzasız telgrafın Sadrazam tarafından, Heyetitemsiliye’ye hitaben ve cevap olarak yazıldığı söylendi. Bunu resmen tespit eder resmî ve imzalı bir yazı olmamakla beraber, biz böyle küçük bir nokta üzerinde daha fazla durmayı faydalı ve lüzumlu görmedik. Sadrazam Paşa’ya cevap yazmayı uygun bulduk. 5 Ekim’de yazdığımız uzun cevabın, esas noktalarını özetleyeyim:

      “Tekliflerimizin tamamen tasvip ve kabul edilmiş olduğu anlaşıldı.” dedikten sonra tarafımızdan taahhüt olunması istenilen noktalar hakkında açıklamalarda bulunduk ve dedik ki: “Olağan dışı ve kanunsuz durumlar yaratan Ferit Paşa kabinesiydi. Bu durumlar, Ferit Paşa kabinesi tarafından girişilmiş olan gayrimeşru iş ve hareketlerin sebep ve amillerinin ortadan kaldırılması için tarafınızdan kesin tedbirler alındığı takdirde, kendiliğinden yok olur.”

      “Cemiyetimizin bugünkü hükûmete taahhütlerde bulunabilmesi ve yardımcı olabilmesi için önce hükûmetin millî teşkilatımızı müspet karşıladığını açık ve kesin bir dille ifade etmesi lazımdır. Aksi takdirde, karşılıklı güven ve samimiyetin doğduğu şüpheli kalacak ve birbirine zıt hareket ve teşebbüslerin meydana gelmesi muhtemel bulunacaktır.”

      Ali Rıza Paşa’nın imzasız telgrafında: “Memleketimizde meşrutiyet rejimi gereğince, millî hâkimiyetin esasen mevcut bulunduğu” noktasına da “Gerçekten öyleyse de feshinden itibaren Meclisimebusanın dört ay içinde toplanması Kanun-i Esasi’mizin açık hükümlerinden iken bugüne kadar seçmen kütükleri bile düzenlenmemiştir, Bu hareket, Ferit Paşa kabinesinin açıktan açığa meşrutiyete bir darbesini ve Kanun-i Esasiye’ye kesin tecavüzünü teşkil eder ve ceza kanununun ilgili maddesine göre bir cinayet sayılarak yapanlar hakkında kanun hükümlerinin aynen uygulanması, millî hâkimiyeti kabul edecek ve kanun hükümlerinin tatbikini kendisi için bir kanuni vazife sayacak her meşru hükûmetin ilk kutsal görevidir.” cevabında bulunduk. Ondan sonra, şu teklifleri ileri sürmeye başladık:

      1- Memlekette sükûn ve asayiş olduğunu ve millî davanın tamamıyla haklı ve meşru olduğunu resmî bir beyanname ile ilan ederek milletin umumi birliğine Hükûmetin de katıldığını gösteriniz.

      2- Düşmüş Hükûmetin haince hareketlerine alet olmuş bulunan birtakım yüksek dereceli memurlar vardır. Onları ilgili mahkemeye veriniz. Millî Mücadele’ye karşı çıkan bazı valiler hakkında devlet hizmetinde kullanılmamaları için gereken muameleyi yapınız. Millî Mücadele’ye hizmet ettikleri için vazifeden alınanları memuriyetlerine iade ediniz.

      3- Rütbelerinin iadesi Millî Meclis tarafından tasdik edilmemiş bulunan ve tek çalıştırılmama sebebi, birtakım sakat siyasi düşüncelerden ibaret bulunan emeklileri, derhâl eski durumlarına döndürünüz. Mühim askerî mevkileri ehliyetli ellere teslim ediniz.

      4- Eski nazırlardan Ali Kemal ve Adil Beyler ile Süleyman Şefik Paşa’nın Millî Meclisin açılışında, Yüce Divana verilmek üzere, hiçbir tarafa kaçmalarına meydan verilmemesini, Posta ve Telgraf Genel Müdürü Refik Halit Bey’in derhâl tevkifiyle ilgili mahkemeye teslimini, kanunun dokunulmazlığı ve millî hakların kutsallığı adına istemekteyiz.

      5- Millî Mücadele’ye katılmış veya Millî Mücadele’yi desteklemiş olanlar aleyhinde başlanılmış olan kovuşturma ve baskılara son veriniz.

      6- Basını yabancı sansüründen kurtarınız.

      İşte efendiler, özetle saydığım bu noktalarla ilgili görüş ve tekliflerden sonra telgrafımızı şu şekilde tamamladık: “Arz edilen hususlara ve ileri sürülen tekliflere, milleti tatmin edecek açık ve uygun bir cevap verileceği zamana kadar, millî gayelerin gerçekleşmesi için milletçe alınmış olan fiilî tedbirlere eskisi gibi devam zorunda kalınacağını, bütün vilayetler ve müstakil sancaklarla onlara bağlı yerlerden aldığımız kararlar üzerine tam bir kesinlikle arz ederiz.

      İmza: Anadolu ve Rumeli Müdafaaihukuk Cemiyeti Heyetitemsiliyesi adına: Mustafa Kemal” (Ves. 132).

      Efendiler, İstanbul ile haberleşme biter bitmez derhâl şu tebliğ ile memleketi durumdan haberdar ettim:

5.10.1919

      Genelge Belediyelere, Basına,

      Sadrazam Paşa hazretleri Erzurum ve Sivas Kongrelerindeki temel kararları ve millî teşekküllerin gayelerini tabii bulmakla beraber, fikirlerinde bazı açıklanması gereken noktalar görüldüğünden Hükûmet ile milletin hakiki manada uzlaşmalarını sağlamak maksadıyla ve bütün merkezlerin esas görüşlerine dayanılarak, verilen cevap ve ileri sürülen teklifler aşağıda aynen tamim ve tebliğ olunur. Gelecek cevap ve ona göre alınacak kararlar derhâl bildirilecektir.

      Anadolu ve Rumeli Müdafaaihukuk Cemiyeti Heyetitemsiliyesi adına

Mustafa Kemal

      Yunus Nadi Bey Arabulucu Yapılıyor

      Efendiler, Ali Rıza Paşa kabinesinin iktidar mevkisine geçtiğinin beşinci gününe geldik. Hâlâ anlaşamıyoruz. Memleketin, İstanbul ile olan resmî haberleşme ve münasebetleri hâlâ kesilmiş olarak devam ediyor. Sadrazam Paşa hazretleri, tekliflerimize cevap vermiyor ve hiçbir vakit vermemiş olduğunu göreceksiniz. Kabineden hiç kimse, bize muhatap olmak istemiyor.

      Bugün, yani 6 Ekim 1919 günü, Yunus Nadi Bey arkadaşımız, Harbiye Nazırı olan Cemal Paşa’yı, daveti üzerine makamında ziyarete gitmiş. Cemal Paşa, Yunus Nadi Bey’e durum hakkında bilhassa Hükûmetle Heyetitemsiliye arasında, henüz anlaşma olmadığından bahsetmiş ve anlaşıldığına göre bizi haksız göstermiş ve kendilerinin her şeyi kabul ve tatbike hazır bulunduklarını anlatmış ve herhâlde anlaşmazlık çıkaran ve bunda ısrar eden tarafın Heyetitemsiliye olduğunu söylemiş; anlaşılan Yunus Nadi Bey’in bizimle şahsi dostluğuna dayanarak, tarafları uzlaştırmak için arabuluculuk yapmasını teklif etmiş olacak.

      Yunus Nadi Bey, bu arabuluculuk teklifini memnuniyetle kabul etmiş; yalnız Yunus Nadi Bey’in, Cemal Paşa’nın verdiği bilgileri sağlam ve doğru bulduğu ve durumu ona göre değerlendirdiği, şimdi bahsedeceğim telgrafının manasından anlaşılmaktaydı.

      Yunus Nadi Bey ile telgraf başında yapılmış olan bu görüşmemiz, yeni kabine ile bizi, görünüşte olsun, uzlaşmaya sevk etmek bakımından önemlidir; Bu sebeple, müsaade buyurursanız biraz izah edeceğim.

      Harbiye Nazırı Paşa’nın beni telgraf başına davet ettiğini haber verdiler. Zaten dairemizde bulunan makine başına gittim.

      İstanbul: “Harbiye telgrafhanesi, Yunus Nadi Bey, zatıdevletinizle görüşmek istiyor efendim.” denildikten sonra, “Harbiye telgrafhanesinde makine başında hazırım.” dendi. “Hazır olan kimdir?” dedim.

      Telgrafçı: “Yunus Nadi Bey ve yanında Nazır Paşa’nın yaveri Cevat Rıfat Bey vardır efendim. Nazır Paşa’yı istediler mi, yoksa…” açıklamasında bulundu.

      “Kendileriyle şimdi görüşünüz. Yalnız, beni telgrafa davet ettikleri zaman ‘Nazır’ demişlerdi. Davet eden Nazır Paşa mıdır, yoksa zatıalileri mi?”

      Yunus Nadi Bey: “Nazır Paşa’nın müsaadesiyle ve yaveri vasıtasıyla Harbiye merkezinden, zatıdevletlerini aradık. Bu yüzden yanlış anlaşıldı efendim.” dedi.

      Ben: “Teşekkür ederim. Buyurun.”

Скачать книгу