Nutuk. Мустафа Кемаль Ататюрк

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк страница 43

Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк

Скачать книгу

Kerim Paşa’nın bazı kimselere söylediğine göre, bu konuşmamızı olduğu gibi Padişah’a göstermeyi başarmış ve onun üzerine direnme gücü kırılmış.

      Kerim Paşa’nın, Kara Vasıf Bey’e olan 8 Kasım 1919 tarihli mektubunda da bu nokta işaret edilmiştir.

      Rahmetlinin bu mektubunda şu satırlar vardır:

      “Eski sadrazam, en son görüşme üzerine ve bunun pek devamlı tesiri ve önemle söz konusu edilmesiyle sonunda çekilmek gerektiğine inanarak ve bütün direnme gücü yok olarak istifasını takdim etti… İşte sessiz sedasız, vatan için çalışılan ve tek başına bendenizin tertemiz gayretiyle başarılan büyük hadise budur…

      Dikkat edilmelidir ki bu yazıları ben yazmış ve eski sadrazam ile Padişah’ımız Efendi’miz hazretleri bütün bu görüşmeden sonra, neticelerini öğrenmeleri üzerine bunların sağlam esasları karşısında kararlarını vermişlerdir… Teşebbüsün ve yazılan yazıların ne dereceye kadar yüksek noktaları ihtiva ettiği ve nasıl bir temiz vicdan ve keskin görüşle yaşanan hakikatlerin kâğıda geçirildiği, elbette Allah katında ve milletin tarihi önünde asaletle bezenmiş bir değer olarak kalacaktır…

      Bütün bunları sayıp dökmeye beni sevk eden sebepler, geride kalmış hadiselerin gerçeklerini göstermektir…” Rahmetli Kerim Paşa, mektubun sonunda: “Bu kâğıdımın bir suretini Heyetitemsiliye’ye göndermek lütfunu esirgemezseniz, büyük hakikatlerin tam olarak ve birlikte yayımlanmasına yardım etmiş olursunuz.” demiş ve sureti değil fakat mektubun aslı bana gönderilmişti. Bu mektubu da yayımlanacak vesikalar arasına koyacağım (Ves. 113).

      Efendiler, bu görüşmenin yapıldığı gecenin ertesi yani 28 Eylül günü, özeti bütün kolordulara şifre ile bildirildi.

      Trabzon’dan Gelen Teklif

      Rahmetli Kerim Paşa’nın Fuat Paşa’ya yazdığı ilk telgrafında, İstanbul’dan yüksek şahsiyetlerin mücadelenin liderleriyle ve belli bir yerde buluşmalarından söz edildiğini görmüştük. Buna benzer fakat tersine, yani Anadolu’dan İstanbul’a gitmek yolunda bir teklif de bundan daha önce Trabzon’dan çıkmıştı. Bunu müsaade buyurursanız biraz açıklayayım: Trabzon Valisi Galip Bey, 18-19 Eylül tarihlerinde vazife gezisiyle Ardase’de bulunuyordu. Kazım Karabekir Paşa’nın Ardese’ye gidip vali ile görüşmesi söz konusuydu. Bu konu üzerinde 19 Eylül’de telgraf başında Kazım Karabekir Paşa ile görüştük. Vesile, 18 Eylül tarihli Trabzon’dan aldığım bir telgraftı. Kendisine olduğu gibi verdiğim bu telgrafta: “Millî menfaatlere dokunan 6 maddeyi kabul etmiyoruz (Bu 6 madde İstanbul ile münasebeti kesmeyle ilgili emirdir.). Arz edeceklerimizin Zatışahane’ye ulaştırılması ise gönderilecek bir heyet ile sağlanabilir kanaatindeyiz.” denilmekteydi (Ves. 114). Kazım Karabekir Paşa, makine başında Trabzon Valisi ile görüşmüş, özetini bildirdi. Vali soru şeklinde birtakım düşünceler ileri sürmüş, Karabekir Paşa uygun cevaplar vermiş. Vali en sonunda: “İstanbul’a bir heyet gönderilerek konunun Padişah’a arzını ve bu heyetle kendisinin gitmesini teklif etmiş ise de biz çeşitli vasıtalarla konuyu arz için çare düşündüğümüze göre bu fikirden vazgeçmiştir. Böyle bir heyetin gitmesi ve buna Saray’ın durumunu bilen Gümüşhane temsilcisi Zeki Bey’in de katılması teklif edilmektedir.” denilmekteydi (Ves. 115).

      Gariptir ki iki gün sonra, yani 21 Eylül 1919’da Torul’da Yarbay Halit Bey’in gönderdiği bir şifrede de bu heyet meselesinden söz ediliyordu. Fazla evhama kapılan Padişah’ı, yabancıların ve Ferit Paşa’nın kucağına atmamak için İstanbul’a gizlice bir heyet gönderilmesinin uygun olacağı ve bu heyete temsilci Servet ve Zeki Beyler alınırsa memnun olarak kabul edecekleri Zeki Bey’in ağzından bildiriliyordu (Ves. 116). Halit Bey’e, 22 Eylül’de verdiğim cevapta, Zeki ve Servet Beylerin içinde bulunacağı bir heyetin İstanbul’a gönderilmesinin uygun olmadığını bildirdim. 24-25 Eylül tarihinde Halit Bey’den aldığım bir telgrafta, Trabzon’daki karşı hareketin başı olan Trabzon Valisi Galip Bey’i, kolordu ile Erzurum valisinin davetini kabul edip Erzurum’a gitmediğinden, mecbur kalarak silahlı kuvvetle muhafaza altında bu gece (24-25 Eylül) Erzurum’a gönderdim.” deniliyordu (Ves. 117).

      Efendiler, garip tesadüf değil midir ki rahmetli Kerim Paşa’nın ilk aracılık telgrafı Trabzon valisinin tevkif olunduğu gecenin ertesi günü, Trabzon’da Vali ile Zeki ve Servet Beylerin ve bunların aldatmaları üzerine bazı kimselerin İstanbul ile ilgiyi kesme hareketini önlemek hususundaki teşebbüslerinin ve İstanbul’a gizli bir heyet hâlinde gitmek hususundaki planlarının başarısızlığa uğratılmasının gerçekleştiği bir günde, yani 25 Eylül günü çekiliyor ve bizi ancak 27-28 Eylül gecesi aramak lüzumu hissediliyor. Yapılan yazışmalardan anlaşıldığına göre Erzurum’a giden Vali Galip Bey, tekrar Kazım Karabekir Paşa’ya, İstanbul’a bir heyet aracılığı ile başvurmaktan söz etmiştir ki bununla ilgili olarak Paşa’nın 27 Eylül tarihli bir izin isteme telgrafını alıyoruz. Buna 28 Eylül’de cevap olarak çekilen telgrafta, Kerim Paşa ile yapılan görüşmenin özeti verildikten sonra, “Söz konusu müracaata lüzum görülüp görülmeyeceğinin bildirilmesini rica ederiz. Lüzum görülürse Trabzon Valisinin Dâhiliye Nazırı Adil Bey’den, millî mücadelemize karşı gelmek hususunda hiçbir farkı olmadığından kendisinin asil millî mücadelemize hiçbir şekilde karışmasına müsaade buyurulmaması” cevabı veriliyor. (Ves. 118). Kazım Karabekir Paşa’nın 30 Eylül’de verdiği cevapta: “Trabzon valisinin bu gibi işlere karıştırılmaması hakkındaki” düşüncemizin yerinde olduğu kabul olunduktan sonra, “Trabzon’un durumunda çoktandır beklenen düzelme oldu.” deniliyordu (Ves. 119).

      Efendiler bu son arz ettiklerimle bir hakikat üzerinde daha fikirleri aydınlatmak isterim. Trabzon valisi Galip Bey ile Zeki Bey’in Saray ve Ferit Paşa ile münasebetleri vardı. Bir heyet hâlinde İstanbul’da gerekenleri aydınlatmak ve bazı tedbirler tavsiye etmek ve yeni emirler almak gibi maksatlara dayandığı bence şüphe götürmüyordu. Nitekim Zeki Bey daha sonra İstanbul’a gittiğinde, arkasından gerektiği kadar para ve cephane gönderilmek vaadiyle ve özel talimatla Trabzon ve Gümüşhane dolaylarında teşkilat yapmak üzere gönderilmiştir. Kendisini, İnebolu’da tevkif ettirmiş ve Ankara’ya getirtmiştim. Bana, bu söylediğim şeylerin hepsini itiraf etti. Yalnız, sözde İstanbul’u aldattığını, alacağı para ve silahları sözde bize teslim etmek niyetinde bulunduğunu söyledi. Buna, o gün ve hatta bugün inanacak safdiller bulunabilir mi? Bununla beraber, ben bu zatı, Erzurum Kongresi’ndeki münasebet hatırasına hürmet göstererek, yalnız gerekli ihtar ve nasihatlerde bulunmakla yetinerek serbest bırakmıştım.

      İlk Bozkır Hadisesi ve İzmit Mutasarrıfının Muhalefeti

      Efendiler, İstanbul hükûmeti tarafından, kolordu komutanı olarak Konya’ ya gönderilen Sait Paşa’yı 30 Eylül’de İstanbul’a geri gönderdik. Konya Valisi Cemal Bey’in kaçmasından önce tertip ettiği ilk Bozkır hadisesinin önüne geçmek için, 20’nci Kolordu ve Niğde’de 11’inci Tümen’in vasıta ve yardımlarıyla gerekli tedbirler alınarak İstanbul’un çıkmasını beklediği hadiseleri önledik. Ereğli; Bolu, Adapazarı, İzmit dolaylarında kurulmaya çalışılan Kuvayımilliye teşkilatı, eylül ayının son günlerinde büyük hassasiyet göstermeye başladı ve o civarlardaki Kuvayımilliye liderleri kabinenin direnmesi hâlinde İstanbul’a harekete hazır bulunduklarını bildiriyorlardı. Bu hususu, 28 Eylül’de bütün memlekete ve tabiatıyla İstanbul’a da bir genelgeyle bildirdik. Ancak İzmit şehrinde 2 Ekim gününde menfi denebilecek yeni bir durum karşısında kaldık. O tarihte İzmit mutasarrıfı, Suat Bey

Скачать книгу