Nutuk. Мустафа Кемаль Ататюрк

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк страница 44

Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк

Скачать книгу

doğru görmem; tedbirli ve ihtiyatlı hareket edilmesi taraftarı olduğumu tam bir tecrübem üzerine arz ederim.” (Ves.120).

      Verdiğim cevap, aynen şuydu:

      Suat Bey’e,

Sivas, 2 Ekim 1919

      C. İzmit’te zerre kadar anlaşmazlık ve karışıklığa meydan vermemek, esas vazifeniz olduğu gibi tarafımızdan da bilhassa rica edilmiş bir husustur. Millî teşkilat ve mücadelemizin meşru maksat ve mahiyetini, gerek zatıalinize ve gerek İzmit’te birçok kimselere ve bütün dünyaya karşı yazmış ve yazmakta bulunduğumuz beyanname ve açıklamalarla en kinci düşmanlarımıza bile anlatmış olduğumuza şüphemiz kalmamıştır. Artık ancak ayak takımının dedikodusundan başka bir mahiyeti olmayan söylentilerin karar vermek hususunda tesiri olabileceğini imkân tasavvur etmiyoruz. Bundan başka, halkın öğrenmek istediği noktalar vardıysa bunlar neden derhâl bize sorulup mesele halledilmemiş bulunuyor? Zatıaliniz tarafsız durumda kalmayı tercih buyuruyorsunuz. Hâlbuki takip ettiğiniz yol, kesinlikle tarafsızlık olamaz. Çünkü zatıaliniz milletin meşru mücadelesine karşı tarafsızlığınızı iddia ettiğiniz hâlde, haince hareketleriyle gayrimeşru ve esasen yok hükmünde olan Ferit Paşa kabinesinin emirlerini yerine getirmekle meşgulsünüz. İttihatçılığın ihyasıyla uğraşacak kısır görüşlülerden olmadığımızı zatıaliniz pek güzel takdir buyurabilirsiniz. Zatıalinize pek samimi ve fakat bütün kesinliğiyle şunu arz ederim ki zatıaliniz henüz Ferit Paşa kabinesine itimat beslemiyorsanız bunu, Dâhiliye Nezaretine resmen bildirmelisiniz. Eğer milletin hüküm ve arzusuna aykırı olarak Ferit Paşa kabinesine güveniniz varsa İzmit’in muhterem halkını meşru olan millî mücadelesinde serbest bırakmak üzere derhâl mevkinizi terk ile İstanbul’a hareket ediniz. Bu iki noktadan herhangi birine uymamanız hâlinde, yüksek şahsınızın uğrayacağı akıbetin yaratıcısı ve sorumlusunun yine zatıaliniz olmuş bulunacağını büyük bir samimiyetle bildirmeyi vicdani bir vazife sayarım.

Heyetitemsiliye adına Mustafa Kemal

      Mutasarrıf Bey’in “Kulunuzu sükûnetle dinleyiniz efendim, bendeniz iyi ifade edemedim. Maksadınızın yüce ve meşru olduğundan zaten şüphe edilemez.” cümleleriyle başlayan cevabında yazılan satırlar “Bizi, yarınki cuma namazı toplantısına kadar kendi halimize bırakınız. Ferit Paşa’ya, kim bilir kaç defa kalemle hücum eden bendenizi ne kadar kötü gözle görüyorsunuz, efendim.” cümleleriyle son buluyordu (Ves. 121).

      Bunun üzerine ertesi günkü cuma namazı toplantısına kadar bekleyeceğimize dair yazdırdığım telgrafa, şu iki cümleyi ilave ettim: “Zatıalinizi kötü gözle gördüğüm hakkındaki zan doğru değildir. Çünkü vicdanımız sızlamaksızın verebileceğimiz hükümler ancak fiilî neticelere bağlıdır, efendim” (Ves. 122).

      O tarihte, İzmit’te, Albay Asım Bey adında bir zat tümen komutanı olarak bulunuyordu. Asım Bey’e de bir iki günden beri, telgraf başında tebligatta bulunulmuştu. Fakat hiçbir cevap alınamıyordu. Onu da, 2 Ekim günü makine başına çağırdım, konuştum. Kendisine: “Kabinenin düşeceği ve belki de düşmüş olması muhakkaktır; bu bakımdan milletin azim ve iradesi her türlü tereddütün üstünde bir kudrete sahiptir.” dedikten sonra kesin düşünce ve kararını beklediğimi söyledim (Ves. 123). Tümen Komutanı Asım Bey’in uzun mazeretler ve düşüncelerle dolu cevabından çıkan müspet mana, şimdiye kadar cevap vermeyişinin sebebinin İstanbul’daki Kolordu Komutanından sorduklarına cevap almayışından ileri geldiği (Ves. 124) ve yarınki cuma namazında karar alınacağı cümleleriyle özetlenebilir (Ves. 125). Bazı nasihat ve teşvikleri ihtiva eden cevabımızda ayrıca şunları da söyledim: “Ferit Paşa’nın yarına kadar çekilmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu takdirde, yarınki toplantınız neticesinde zatışahaneye ve belli olduğu takdirde yeni hükûmet başkanına kabinenin millî gayeyi tamamen benimsemiş tarafsız şahsiyetlerden kurulmasını istirham etmek hususunu ve bunun beklendiğinin arz edilmesini sağlayınız. Bir de vatanımızı ve millî istiklalimizi kurtarmak için kurulacak yeni kabineyle birlik olarak daha pek çok çalışmaya ihtiyacımız olduğundan tamamen sükûnet içinde Heyetitemsiliye kararıyla arz ettiğim hususları göz önüne alarak teşkilata devam buyrulmasını rica ederim.” (Ves. 126).

      Ferit Paşa’nın İstifası

      Efendiler, ben, Asım Bey’e bu son cümleleri yazdırırken (2 Ekim 1919, saat 3.40 sonrada) araya imzasız şöyle bir özel telgraf girdi:

      Paşa Hazretleri, İstanbul’da samimi arkadaşlar söylediler. Bütün akşam gazeteleri yazıyormuş. Ferit Paşa sıhhi durumu sebebiyle istifa etmiş. Tevfik Paşa kabineyi kurmaya memur buyrulmuş. Daha sabahtan söyleniyordu fakat doğrulanmamıştı. Şimdi doğrulandı efendim.

      Bu telgrafı kim veriyor? Anlayınız, dedim. Sormaya zaman kalmadan telgraf şu şekilde devam etti:

      Biz, Ankara telgrafçıları, Paşa hazretlerinin eteğine yüz süreriz ve vatanımızın başına bir bela kâbusu olan bu kabinenin devrilmesi için milletin başında bulunarak kazandığı bu başarıyı tebrik ederiz. Lütfen söyleyiniz.

      Telgraf haberleşmesi kesildi. Hakikaten 2 Ekim’de Ferit Paşa kabinesi düşmüş bulunuyordu. Fakat yeni kabineyi kuran Tevfik Paşa değil, âyandan (senatörler) Korgeneral Ali Rıza Paşa idi.

      Efendiler, sırası gelmişken arz edeyim; bütün telgrafçılarımızın Millî Mücadele ve teşebbüslerimize yaptıkları fedakârca hizmetlerinin millî tarihimizde önemli yeri vardır. Kendilerine bugün açıkça teşekkür etmeyi bir vazife bilirim.

      Ali Rıza Paşa Kabinesi

      Efendiler, Ferit Paşa kabinesinin düştüğünü ve Ali Rıza Paşa’nın kabine kurmaya memur edildiğini 2-3 Ekim 1919 tarihinde yazdığım bir genelgeyle bütün millete bildirdim. Bu genelgenin bir suretini de bilgi edinmesi için yeni sadrazama verdim.

      2 Ekim günü, yeni sadrazamla temas aramıştık. Ertesi günü, Meclis-i Vükelanın (Bakanlar Kurulu) toplantısı esnasında, Heyetitemsiliye ile görüşecekleri vadedilmişti.

      Arz ettiğim bu genelgede belli başlı noktalar şunlardı:

      1- Yeni kabine, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde tayin ve tespit edilen millî teşkilat ve gayelere saygılı olduğu takdirde, Kuvayımilliye ona yardımcı olacaktır.

      2- Yeni kabine, Millî Meclisin toplanmasıyla fiilî denetleme görevine başlayıncaya kadar milletin mukadderatı hakkında herhangi bir taahhüde girmeyecektir.

      3- Barış konferansına tayin olunacak delegeler, millî davayı hakkıyla kavramış ve milletin güvenini kazanmış bilgili ve muktedir kimselerden seçilecektir.

      Beyannamede, bu saydığım esasların yeni kabine tarafından kabul edilmesinin teklif edileceği belirtildikten sonra, “bu hususta başkaca görüşleri varsa yarın öğleye kadar bildirilmesi” dileğinde bulunuldu.

      3 Ekim 1919 günü, Sadrazam Ali Rıza Paşa’ya yazdığım telgrafta “Millet, şimdiye kadar başına geçenlerin, Kanun-i Esasiye ve millî emellere aykırı hareketlerinden üzüntü duydu. Bundan dolayı meşru haklarını tanıtmak ve mukadderatını ehliyetli ve güvenilir ellerde görmek hususunda kesin kararını verdi. Gereken sağlam teşebbüslere girişti. Düzenli teşkilata tabi olan Kuvayımilliye, milletin kesin iradesini tamamen gösterme ve ispat etme kudretini kazandı.

      Millet,

Скачать книгу