Nutuk. Мустафа Кемаль Ататюрк

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк страница 40

Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк

Скачать книгу

da karşılaştım. Mesela: “Millet, düşünülebilecek her türlü teşebbüs ve fedakârlıkta bulunduktan sonra da başarı sağlanamazsa ne yapacaksın? Verdiğim cevapta -yanlış hatırlamıyorsam- demiştim ki: Bir millet varlığını ve istiklalini elde etmek için düşünülebilen teşebbüsleri ve fedakârlığı yaptıktan sonra başarı sağlar. Ya başaramazsa demek, o milletin ölmüş olduğuna hükmetmek demektir. Öyle ise millet yaşadıkça ve fedakârca teşebbüslerine devam ettikçe başarısızlık söz konusu olamaz.

      Generalin sorduğu sorudan asıl maksadın ne olabileceğini araştırmak istemedim. Fakat verdiğim cevabın takdirle karşılandığını bugün yeri gelmişken belirtmek isterim.

      Abdülkerim Paşa’nın Aracılıkları

      Efendiler, Eylül’ün 25’inci günü akşamı Ankara’da bulunan 20’nci Kolordu Komutan Vekili Mahmut Bey’den aldığım bir şifre telgrafta şunlar bildiriliyordu: “Bu gece İstanbul telgrafhanesinden Fuat Paşa’yı telgraf başına istediler. Dâhiliye Nezaretinin vilayet şifresiyle bir şifre yazdırdılar. Bunun özeti, Padişah’ın beyannamesindeki en doğru yol göstermelere göre hareket etmek suretiyle vatanın kurtulması kolaylaşacaktır. Millî mücadele, medeniyet âlemine nefretle karşılanan gayeler gibi aksettirildi. Hükûmetle milletin ayrılığı yabancıların işe karışmasına yol açacaktır. Konferans, hakkımızda karar verirken bu anlaşmazlık hayır ve selamet işareti olmayacaktır. Neticede, mücadelenin liderleri ile görüşmek üzere, yüksek şahsiyetlerle bildirilecek yerde buluşma, oldubitti şeklinde istenmekte ve vaktin darlığından cevap beklenilmektedir. Şahsi görüşlere saygılı davranılacağını, şahsa ve şerefe dokunulmayacağını uzun uzadıya ilave ediyor. Telgrafı yazan bu zat, Kurmay Tuğgenerallerden Abdülkerim Paşa’dır. Bu telgrafa Ticaret ve Ziraat Nazırı Hadi Paşa vasıtasıyla ve aynı şifre ile cevap beklemektedir. Adı geçen kişinin, bu hilesi ile müracaatın bizden olduğunu ilan etmek ve yaymak gayesini güttüğü anlaşılıyor. Telgraf başında beklemekte bulunduklarından, bir dakika önce kabul edilip edilmeyeceği ile ne cevap verileceğinin bildirilmesi istirham olunur.

      Ali Fuat Paşa hazretlerine de yazılmıştır.” (Ves. 109).

      Mahmut Bey’e aynı günde saat 7 sularında makine başında verdiğim telgrafta şunları bildirdim: “Kerim ve Hadi Paşalara, Fuat Paşa’nın Ankara’da bulunmayıp meşgul olduğunu ve fakat görüşmek istiyorlarsa Sivas’ta bulunan Heyetitemsiliye ile ve bu Heyet arasında bulunan Mustafa Kemal Paşa ile makine başında arzu ettikleri tarzda görüşmenin mümkün olduğunu bildirirsiniz. ‘Onlar görüşmek arzusundalarsa’ diye bildirmekte dikkatli bulunmak lazımdır.” (Ves. 110).

      Mahmut Bey, Kerim Paşa’nın Ankara’ya çektiği telgrafı aynen bize de yazdı. İçindekiler, aşağı yukarı Mahmut Bey’in özetlediği şeylerdi. (Ves. 111).

      Efendiler, İstanbul hükûmeti ile resmî haberleşmeleri kesişimizin on beşinci günündeyiz. Millî karara karşı muhalefet durumuna geçen bazı yerler, ister istemez millî akıma uymaya mecbur edildi. İstanbul hükûmetine hizmet eden bazı memurlar ya kaçtılar ya da boyun eğme durumuna getirildiler. İstanbul’a, bütün memleketten, her gün İstanbul hükûmetinin düşürülmesi isteğiyle ilgili binlerce telgraf yağdırılmaya başlanıldı. İtilaf Devletleri’nin, Anadolu’da dolaşan subay ve memurları, Millî Mücadele’ye karşı tarafsız olduklarını, memleketin iç durumuna karışmayız sözünü her yerde açıktan söylemeye başladılar. Bu durum karşısında artık Padişah ve Ferit Paşa, Millî Mücadele’nin liderleriyle anlaşmaktan başka çare kalmadığına ve fakat herhâlde, mevkilerini bırakmamak şartıyla, bu anlaşma yolunu bulabilecek aracılar araştırmaya başladıkları kanaatine varılırsa, hata edilmiş olmaz inancındayım.

      Efendiler, ismi geçen rahmetli Abdülkerim Paşa, benim çok yakın arkadaşımdı. Çok namuslu, çok gayretli ve temiz kalpli bir vatanseverdi. Selanik’te ben yüzbaşı, o binbaşı olarak bir büroda çalışmış, senelerce hususi arkadaşlık etmiştik. Rahmetlinin tavır ve hâllerinden tarikat mensubu olduğu anlaşılıyordu. Bazı tekkelere devam ettiği de görülmüştür. Fakat herhangi bir şeyhe bağlandığını bilen yoktur. Çünkü kendisini, inançları ve vicdan anlayışında, manevi derecelerde -birinci hazret, büyük hazret kabul ediyordu ve kardeşlik dairesinde bulunanlara hazret, kutup vesair gibi -kendisince karşısındakinde gördüğü kabiliyete göre makamlar verirdi. Bana “kutuplar kutbu” derdi. Şimdi açıklayacağım görüşmemizde de bu noktalara tesadüf edeceğiz. Kerim Paşa’nın kendine mahsus bir konuşma üslubu ve yazış tarzı vardı. Kerim Paşa, çok samimi ve zamanında kendisine pek çok şöhret kazandıran yüksek bir belagatla görüşür ve öyle yazardı. Kendisinde, inandırma gücü ve kudreti olduğu da sanılır ve farz edilirdi. Bizim Selanik’te bulunduğumuz sıralarda, orada ordu komutanlığı ve ordu müfettişliği ile bulunmuş olan Hadi Paşa, Kerim Paşa’yı açıkladığım vasıflarıyla dostlar arasında sayılır ve sevilir bir kimse olarak tanımıştı.

      İşte, Ferit Paşa’nın kabine arkadaşı Hadi Paşa, sıkışmış olan Padişah’ın ve Ferit Paşa’nın, pek uygun bir aracı ile imdadına yetişmek istiyordu. Kerim Paşa, Ali Fuat Paşa’yı da Selanik’ten tanıyordu.

      Efendiler, 27-28 Eylül 1919 gecesi, gece yarısına bir saat kala telgraf başında Kerim Paşa ile karşı karşıya geldik. İki taraf birbirini şu sözlerle tanıdı:

      Sivas: “Mustafa Kemal Paşa telgraf başındadır. Kerim Paşa’ya söyleyiniz, buyursunlar, diyorlar.”

      İstanbul: “Yüksek şahsiyetleri, Mustafa Kemal Paşa hazretleri misiniz, ruhum?”

      Ben: “Evet, Muhterem Kerim Paşa hazretleri” dedikten sonra:

      Kerim Paşa: ”Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine” adresini yazdırdı ve “Paşa’ya söyleyiniz anlar; Birinci Hazret karşınızdadır.” sözlerini bir çeşit parola gibi ilave etti. Kerim Paşa, “Zatıalilerinin afiyetleri iyidir inşallah kardeşim.” diye başladı.

      Kerim Paşa’nın, İstanbul hükûmeti tarafından kalbinin temizliğinden ve ahlakının yükseldiğinden yararlanılarak nasıl aldatıldığını anlamak için sözlerinin başlangıcını aynen kendisine tekrar ettireceğim. Rahmetli Kerim Paşa şöyle devam etti:

      “Vatanın menfaati için büyük vatansever kardeşimle ve muhterem temsilci kardeşlerimle görüşmek isterim. Ayağınız toprağına ulaştırılmak üzere Ali Fuat Paşa vasıtasıyla bir telgraf göndermiştim. Yüksek elinize ulaşan işte, o telgraftaki esaslar üzerinde sevindirici bir çözüm inşallah buluruz. Memleketin geçirmekte olduğu nazik ve pek mühim karışık devreyi Allah’ın lütfu ile kolayca feraha çıkartırız. Bunun için Allah’ın keremiyle, nurdan yaratılmış, kurtarıcı emellerimizin gönül mürşidiyle bununla ilgili önemli şeyler konuşarak, vatan için olan dileklerimizi bir araya getirelim değil mi pek anlayışlı ve tedbirli kardeşim? Ne buyurursunuz, ruhum? Yere geçesice kötü niyetlilerin bu güzel memleketimiz üzerindeki iftiralarına ve açıkça kötülük gütmelerine son verelim ve onları kendi ümitlerinin pusularında kötürüm ve cansız bırakalım ve yalnız, hükûmet ile milletin sırf vatanın selameti ile ilgili hizmetlerini ve işlerini uzlaştıralım ki ortak ve yüce gaye aslında hep birdir. Vatan endişesiyle gösterilen bunca asil tepkilerin, medeniyet dünyası karşısında aziz topraklarımızın gözetilip korunması ile ilgili en büyük vatanseverlik gayreti olduğunu bir kere daha belirtmek için bugünkü durumun güçlüklerini ortadan kaldıralım ve buna bir çare bulmak için de bu aziz kardeşinizle görüşmeye

Скачать книгу