Nutuk. Мустафа Кемаль Ататюрк

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк страница 7

Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк

Скачать книгу

istemeye mecbur oldu. Toplanmış olan Saltanat Şûrası üyelerinin hemen hepsi, millî istiklalin korunmasını ve millet mukadderatının bir millî meclisin iradesine bırakılmasını istediği hâlde, yalnız hükûmetin dayandığı İtilaf ve Hürriyet Partisi adına Başkan Sadık Bey’in yazılı ifadesinde, İngiltere’nin himayesi teklif olundu. Geniş bir Ermenistan muhtariyetini ve devletin bir yabancı himayesini kabul meselelerinde, millî arzu ile bugünkü hükûmetin görüşü arasında uygunluk olmadığı görülüyor. Sadrazam Paşa hazretleri ile beraberinde hareket edecek olan heyetin, milletin haklarını savunmakta takip edeceği esaslar ve program milletçe bilinmedikçe yukarda arz edilen noktalarda endişeye düşmemek mümkün değildir. Bu suretle vilayetlerde ve onlara bağlı yerlerdeki Müdafaaihukukumillîye ve Reddiilhak Cemiyetlerinin temsilciler heyetleri ve henüz teşkilatı tamamlanamayan yerlerde de belediye heyetleri, Sadrazam Paşa hazretlerine ve doğrudan doğruya Zatışahaneye (Padişah) telgraflarla başvurarak, millî istiklalin mutlak dokunulmazlığı ve milletin çoğunluk haklarının korunmasının milletin başlıca şartı olduğu söylenmeli ve buna göre gidecek heyetin savunacağı esasların millete resmen ve açıkça bildirilmesi istenmelidir. Milletin bu tarzda hareketiyle, gidecek heyetin savunmaya çalışacağı esasların hakikaten milletin arzu ve isteği olduğu İtilaf Devletlerince anlaşılacak ve hiç şüphesiz daha ziyade önemle dikkate alınarak heyetin vazifesini kolaylaştıracaktır. Bu düşüncelerin gerekli kimselere bir an önce ulaştırılmasını ve duyurulmasını, vatanımızın mukadderatı adına vatanseverliğinden şüphe etmediğim yüksek şahsiyetinizden bilhassa istirham ederim. Bu telgrafın alındığı zamanın bildirilmesini de rica ederim.

Mustafa Kemal

      İstanbul’a Geri Çağrılışım

      Bu tarihten beş gün sonra yani 8 Haziran 1919’da İstanbul’a Harbiye Nazırı tarafından çağrıldığımı ve gizlice sormam üzerine, kimler tarafından ve niçin istenildiğimi, devlet adamlarımızdan bir zatın haber verdiğini daha önce bir münasebetle yaptığım açıklamamda ifade etmiştim. O zat Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti (Genel Kurmay Başkanlığı) makamında bulunan Cevat Paşa idi. Bunun üzerine İstanbul ile yapılmış olan yazışmaların bir kısmı herkesçe öğrenilmiştir. Bu yazışmalar, Erzurum’da istifa ettiğim tarihe kadar muhtelif Harbiye Nazırlarıyla ve doğrudan doğruya Sarayla devam etmiştir.

      Anadolu’ya geçeli bir ay olmuştu. Bu müddet zarfında bütün ordu birlikleriyle temas ve bağlantı sağlanmış ve millet mümkün olduğu kadar aydınlatılarak dikkatli ve uyanık bir hâle getirilmiş, millî teşkilat kurulması fikri yayılmaya başlamıştı. Umumi durumu artık bir komutan sıfatıyla sevk ve idareye imkân kalmamıştı. Yapılan davet emrine itaat etmemiş ve onu yerine getirmemiş olmakla beraber, millî teşkilat ve mücadelenin sevk ve idaresine devam etmekte bulunduğuma göre, şahsen asi duruma geçmiş olduğuma şüphe edilemezdi. Bundan başka ve bilhassa girişmeye karar verdiğim teşebbüs ve faaliyetlerin esaslı ve şiddetli olacağının tahmini güç değildir. Bundan dolayı teşebbüs ve faaliyetlerin bir an önce şahsi olmak mahiyetinden çıkarılması ve bütün milletin birlik ve beraberliğini temin ve temsil edecek bir heyet adına olması zaruriydi.

      Sivas’ta Umumi Bir Millî Kongre Toplamak Kararı

      Bu sebeple, 18 Haziran 1919 tarihinde, Trakya’ya verdiğim talimatta işaret ettiğim bir noktanın uygulanması zamanı gelmiş bulunuyordu. Hatırınızdadır ki o nokta Anadolu ve Rumeli teşkilatlarını birleştirerek bir merkezden temsil ve idare etmek üzere Sivas’ta umumi bir millî kongre toplamaktı. Bu gayenin gerçekleşmesi için yaverim Cevat Abbas Bey’e 21-22 Haziran 1919 gecesi, Amasya’da yazdırdığım genelgenin esas noktaları şunlardı:

      1- Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir.

      2- İstanbul hükûmeti, üzerine aldığı sorumluluğun icaplarını yerine getirememektedir. Bu hâl, milletimizi âdeta yok olmuş gösteriyor.

      3- Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

      4- Milletin içinde bulunduğu durum ve şartlara göre harekete geçmek ve haklarını yüksek sesle cihana işittirmek için her türlü tesir ve kontrolden uzak millî bir heyetin varlığı zaruridir.

      5- Anadolu’nun her bakımdan en emniyetli yeri olan Sivas’ta, millî bir kongrenin acele toplanması kararlaştırılmıştır.

      6- Bunun için bütün vilayetlerin her sancağından halkın güvenini kazanmış üç temsilcinin, mümkün olduğu kadar çabuk yetişmek üzere hemen yola çıkarılması icap etmektedir.

      7- Her ihtimale karşı, bu meselenin bir millî sır hâlinde tutulması ve temsilcilerin, lüzum görülen yerlerde, seyahatlerini kendilerini tanıtmadan yapmaları lazımdır.

      8- Doğu vilayetleri adına, 10 Temmuz’da, Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. Bu tarihe kadar diğer vilayetlerin temsilcileri de Sivas’a gelebilirlerse Erzurum Kongresi’nin üyeleri, Sivas Umumi Kongresi’ne katılmak üzere hareket ederler (Ves.26).

      Görüyorsunuz ki bu yazdırdığım hususlar zaten dört gün önce Trakya’ya tebliğ etmiş olduğum bir kararın Anadolu’ya da bir genelgeyle bildirilmesinden ibarettir. Bu kararın 21-22 Haziran 1919 gecesi, karanlık bir odada alınmış korkunç ve esrarlı yeni bir karar olmadığı, zannımca, kolaylıkla takdir buyurulur.

      Bu noktanın aydınlanması için, arzu buyurursanız küçük bir izahta bulunayım.

      Efendiler, o müsvedde işte bu kâğıtlardır, (göstererek) dört maddeliktir, içindekileri söyledim. Sonunda, benim imzam vardır. Bir de vazife dolayısıyla Kurmay Başkanı’m bulunan Albay Kazım Bey’in (şimdiki İzmir Valisi Kazım Paşa), kurmay heyetimden tebliğ işleriyle vazifeli Hüsrev Bey’in (hâlen büyükelçi), askerî makamlara şifre eden yaverim Muzaffer Bey’in ve sivil makamlara şifre eden bir memur efendinin imzaları vardır. Bundan başka daha bazı imzalar vardır.

      Adını Saklayan Bir Tanıdığın Amasya’ya Gelmesi

      Bu imzaların, bu müsveddeye konması güzel bir talih ve tesadüf eseridir.

      Daha Havza’da bulunduğum sırada Ankara’da bulunan 20’nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’dan bir şifre telgraf aldım. Bu telgraf aşağı yukarı, “Tanıdığınız bir zat, bazı arkadaşlarla İstanbul’dan buraya gelmiştir. Nasıl hareket etmeleri lazım geldiği hakkında ne emir buyuruyorsunuz?” manasındaydı. Âdeta bir muammayı andıran bu telgraf, bende pek ziyade merak ve hayret uyandırdı. Bahsedilen zatı tanıyorum, benden nasıl hareket edeceğini soruyor, Ankara’da arkadaşım olan güvenilir bir komutanın yanında, telgraf da şifredir. O hâlde neden adını şifre olarak dahi yazdırmaktan çekiniyor? Bir hayli düşündüm. Anlar gibi oldum; tahmin buyrulur ki muamma çözmekle uğraşmaya zamanım müsait değildi. Fakat Fuat Paşa’yı yakından görmeyi, bölgeleri, çevreleri, düşünceleri hakkında kendisiyle görüşmeyi, pek ziyade arzu ediyordum. Bu muammalı telgrafın ilhamıyla kendisine şu ricada bulundum: “Ankara’dan ayrıldığınızı hissettirmeyecek şekilde hazırlıklarınızı yapıp tedbirlerinizi aldıktan sonra isim ve kıyafet değiştirerek birkaç gün içinde acele yanıma geliniz. İstanbul’dan gelen arkadaşları da beraber getiriniz.

      Hakikaten Fuat Paşa, dediğim gibi Havza’ya hareket eder. Fakat bazı zorlayıcı sebeplerden dolayı derhâl Havza’yı terk edip Amasya’ya gitmeye mecbur olmuştum. Fuat Paşa, Havza yolunda durumu anlar ve Amasya’ya

Скачать книгу