Su Gibi Geçen Yıllar - Kahraman Emmioğlu Kitabı. Yasin Topaloğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Su Gibi Geçen Yıllar - Kahraman Emmioğlu Kitabı - Yasin Topaloğlu страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Su Gibi Geçen Yıllar - Kahraman Emmioğlu Kitabı - Yasin Topaloğlu

Скачать книгу

Tabii Türkiye kamuoyu sizi, 1994 yılında tanıdı. Çünkü siz 27 Mart 1994 tarihinde yapılan yerel seçimlerde, Gaziantep’te aslında kazandığınız bir seçimi kaybetmiştiniz. Orada uğradığınız mağduriyetle, gönüllerin başkanı olmuştunuz. Ben de söyleşimize sizi gönüllerin başkanı yapan o günden başlamak istedim. Çünkü ne zaman sizin isminiz anılsa 27 Mart 1994 pazar günü akşamı Gaziantep Adliyesinde yaşanan olaylar aklıma gelir. Kahraman Emmioğlu’nun, “Evet bu şehir benim ellerimde olacak!” diye ikna olduğu sürecin yirmi dört saat akabinde, Gaziantep Adliyesinde bir şeyler yaşanıyor. O gün Adliyede kiminleydiniz?

      O günlere şöyle döndüğüm zaman o karmaşada, özellikle Adliye binasının içerisinde bir taraftan ellerinde telsizle dolaşan Celal’in adamları, bir taraftan getirdikleri oy pusulası torbalarının sefaleti öncelikle beni çok üzmüştü. O an enteresan bir durumdu. Hatta bunun nasıl düzgün hâle geleceğini çevremdeki arkadaşlarla istişare ettiğimde gördüm ki imkânı yok… Bunun düzenli hâlde olmasının imkânı yok ve bu düzensizlik, yine o anda gördüğüm ve hissettiğim; kasıtlı öyle bir düzensizlik var. Eğer düzenli olsa benim kazanmam çok daha mükemmel hâlde olacak; onu hissettim orada. O yüzden de torbaları verirken “Torbaları doğru dürüst teslim alın. Böyle açık torba mı olur? Nasıl oluyor da böyle getiriyorsunuz?” demişizdir. Ama gördüm ki durumu kontrol altına almak mümkün değil. Fakat buna rağmen o pusulalar -sandık pusulaları- okutulurken bir şey de dikkatimi çekti benim orada; pusulaların okunmasında… Sandık tutanaklarının pusulalarının okunup icmal tutanaklarına geçirilirken yalnız bir hâkime güveniliyor. Hâkim pusulayı okuyor ve oradaki tutanağa yazıyor.

      Mensubu olduğunuz Refah Partisi ve Millî Selamet Partisi hareketi çok organize; İttihat ve Terakki’den sonra bu topraklarda en iyi örgütlenmeyi başarmış bir hareket. Sandık müşahidinden adliyedeki temsilcilere kadar ciddi bir örgüt kurdu. Orada, aynı zamanda kendi örgütünüzün sandıklara hâkim olamayışına mı tanık oldunuz?

      Hayır, aslında şöyle: Sandıkta malumunuz bütün partilerin olduğu gibi, bizim partinin de temsilcileri var. Fakat tutanağı alan, oradaki sandık başkanına getiriyor. Orada işler düzgün yapılıyor. Herkes buna şahit oluyor. Çünkü sandık müşahitleriyle görüştüğümde hepsi sandığı teslim ederken mühürlü ve doğru dürüst verdiklerini söylüyorlar.

      Dediğiniz gibi, zaten müşahitler de var.

      Evet. Sandık tutanakları da var zaten. Tutanaklar perişan bir hâlde getiriliyor. Belli ki burada bir katakulli var. Ne oluyor? Sandık başkanının tutanakları getirmesi sırasında, adam kendine göre, aklına göre işlem yapıyor. Getirirken zapturapt altına almanın imkânı da yok. Nasıl yapabilirsiniz ki? Arabaya bütün müşahitleri doldurarak getiremiyorsunuz. Orada mühürlüyorsunuz, veriyorsunuz. Geliyor. Ama gelirken adam yolda gereken işlemini yapıyor. Sandığı, torbayı perişan ediyor.

      O zaman, orada iki türlü bir manipülasyondan söz ediyorsunuz.

      İki türlü bir manipülasyon var. Bir sandık başkanının yolda yaptığı manipülasyon var ki bilahare bazıları şunu ifade ettiler: “Yolda sizinle ilgili birçok reyleri çöpe atılmış gördük.” dediler. Bir ikinci manipülasyon da sandık tutanaklarını icmal tutanağına aktarırken yapılan manipülasyon. Bunu hâkim yapıyor. Bilahare baktığımızda sandık tutanağında çok çarpıcı bir misaldir bu. Ben 100 oy almışım, Celal Doğan 1 oy almış. Sandık tutanağında böyle yazılı. Ama hâkim okurken Celal Doğan 100, Kahraman Emmioğlu 1 diyor ve icmal tutanağına böyle geçiyor.

      200 oy kaybettiniz.

      İki yüz rey kaybetmiş oldum.

      Celal Doğan bir tutanakla iki yüz oy kazanmış oluyor.

      Tabir tamam.

      Celal Doğan, iki yönlü kazanıyor. Hem rakibinden 100 oy sildiriyor hem kendine 100 oy yazdırıyor.

      Tam bir rezalettir. Aslında onun icmal tutanaklarına geçişinin mutlaka ve mutlaka müşahitler tarafından bir projektörle yansıtılıp herkes tarafından görülmesi lazım ama bir görme durumu yok. Hâkim alıyor, okuyor, koyuyor. Böyle şey olur mu? Ama böyle. Neticede de böyle bir haksızlığın olduğunu ben gördüm, herkes de gördü, bizim arkadaşlarımız da gördü. Allah biliyor ya, bu yüzden Adliyenin önünde toplanan arkadaşların galeyana gelip infial yaratmalarından da korktum. Çünkü bizim arkadaşlardan bazıları silahlı gelmişlerdi. Celal’in adamları da silahlıydı ve beni çok daha önceden de ikaz etmişlerdi.

      Sizi kim uyardı?

      Dayımın oğlu, rahmetli babamın dayısının oğlu Muzaffer Vakvak, “Kahraman, dikkatli ol! Bu adamlar şer insanlardır, silahlılardır. Yarın herhangi bir şekilde sana suikast yapabilirler!” diye uyardı. Onun için benim arkadaşlarım da yanımdan ayrılmadılar. Eve dahi gelip giderken çok büyük bir kalabalıkla gelip gittik.

      Bu kritik durumda, emniyet sizinle ilgili koruma kararı almadı mı?

      Emniyet herhangi bir şekilde bizimle ilgilenmedi. Doğrusu, bizimle ilgilenin diye bir talepte de bulunmadık.

      Pazar günü saat beşte sandıklar kapandı. Oy verme işlemleri bitti. O saatlerde siz neredesiniz?

      Biz o sırada dolaşıyoruz. Aynı zamanda ilk açılan sandıkların sonuçlarını öğrendik.

      O anda başkan seçildiğinizi gördünüz mü?

      Sizin de ifade ettiğiniz gibi, doğrusu başkan olduğumu bir gün önceki turda görmüştüm. Çok enteresandı; o turda bütün herkes sanki “Emmioğlu Emmioğlu” diye el uzatıyordu. Özellikle çocuklar olmak üzere, büyük kalabalıklardan ilgi görüyordum. Şunu çok iyi biliyorum; bir ülkede çocuklar ve kadınlar eğer sizin tarafınızı tutuyorsa orayı mutlaka kazanırsınız. Buna ben şahit oldum. Hele o Almacı Pazarı hadisesini de hiç unutamıyorum.

      Almacı Pazarı’nda ne oldu?

      Almacı Pazarı’nda beni gören insanlar, uzaktan koşarak geliyorlar; sanki ben kurtarıcıyım. Adamlar benimle el sıkışmak için bana doğru koşuyorlar. Her taraftan adamlar geliyor. Bu durumu görünce Nurettin Aktaş (Allah selamet versin.) “Mübarek olsun, sen aldın ve belediye başkanımız oluyorsun. Çünkü bu durum, bu manzara her insana nasip olacak bir durum değildir.” demişti. Doğrusunu Allah biliyor ya, ben de “Tamam, bu işi bitirdik!” dedim.

      Tabii Adliyedeki manzarayı görünce ümidiniz kırıldı. O an endişelendiniz mi?

      Evet endişelendim ama endişemi çok da dışarı vuramadım. Vursam, Allah korusun, infiale sebep olacak ve bir dövüş kopacak. Hani benim de kulağıma üfledikleri için daha önceden böyle bir zalimane karşılaşma olur diye endişelendim ve fazla da üzerine gitmedim doğrusu.

      İki aya yakın bir süre seçim kampanyası yaptınız. Kampanyanın kısa aralıkta olmasının bir nedeni, sizin adaylığa zor ikna edilmeniz.

      Doğru, çok zor ikna edildim.

      Hatta mümkünse gelmemek de istiyorsunuz. O anda patronunuza da “İnşallah bu teklifi kabul etmem. Burada işleri biraz düzene koydum.” diyorsunuz. Sonuçta sizi adaylığa, dava memur kılıyor. Peki Antep’e geç gelmeniz kampanyanın

Скачать книгу