Su Gibi Geçen Yıllar - Kahraman Emmioğlu Kitabı. Yasin Topaloğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Su Gibi Geçen Yıllar - Kahraman Emmioğlu Kitabı - Yasin Topaloğlu страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Su Gibi Geçen Yıllar - Kahraman Emmioğlu Kitabı - Yasin Topaloğlu

Скачать книгу

Partisi’nde… Hepsinde gördüm ki bu milletin asıl geleceği yer budur. Yani Refah zihniyeti, Selamet zihniyeti. Ama sosyal meselelerde bir atalet vardır. Bu ataletin yenilmesi için zaman lazım, çalışma lazım. Elhamdülillah bu çalışmalar yapıldı. 91’de karşı taraf bu çalışmalarımızı gördü. Onların irtica dediği hadisenin, aslında millî değerlere sahip bu milletin yükselmesi için gerekenlerin yapılması olduğunu biz biliyoruz. Onlar da biliyorlar ama elbette onlar bu konuda bizim anlayışımızda değiller. Ama 1991 senesinde onlar bunu gördüler. Biz daha önceden gördük bunu. Dediğim gibi, bırak 1969’u bu fakir, bu meseleyi 1959’da Milliyetçiler Derneğine girdiğinde gördü. Orada genç olarak çalışmalar yaptığımız zaman, halkımızın bu fikriyata olan yatkınlığını gördük. Har var ama bu ateşin üzeri küllenmiş. Bizim vazifemiz bu külü almak idi ve bununla ilgili çalışma yaptık; küller alındı ve har meydana çıktı.

      Aslında onların bazıları bizi yanlış okudular ama doğru okuyanlar da vardı. Nitekim 1991 yılındaki kriz, milletin çektiği perişanlık ve Türkiye’nin o şartları içerisinde halkın zihniyetinde bizim söylemlerimiz etkili oldu. 1993-94 senesine gelindiğinde artık sosyal atalet yavaş yavaş yenilmeye başlanmıştı. Biz eğer daha hızlı bir çalışmaya girişseydik… Kâfi çalışmamız olduğu kararında değilim, onu söyleyeyim… Hatta biz Hoca’ya birazcık da hafif bozuk çalarak “Hocam, niye çalışmıyoruz tam olarak? Siz daha fazla rey almak mı istemiyorsunuz?” bile demişizdir.

      Bu, genel anlamda, Erbakan Hoca’nın zaman zaman parti listelerini açıklarken iddiasız isimleri tercih etmesiyle ilgili seslendirilir. Siz bunun müşahhas bir karşılığını gördünüz mü?

      Gördüm mü? Onu söyleyeyim. Mesela birçok yerlerde yapılacak olan konuşmalar iptal edildi. Konuşulmadı.

      Sayın Emmioğlu, orada o zaman Hoca neyi gördü?

      Bana öyle geliyor ki Hoca şunu gördü; eğer biz çok daha büyük bir kitleyle gelirsek çok daha büyük bir dirençle ve sıkıntıyla karşılaşırız. Haklıydı da aslında, onu da söyleyeyim. Malum 1995’te154 kişiyle gelmiştik parlamentoya.1994 mahallî seçimlerinde de bunun işaretleri verilmişti.

      Tabii orada şöyle bir durum var; merhum Erbakan Hoca frene basıyor.

      Evet, biraz frene basıyor.

      Hoca, 1994 yılında TBMM’de yaptığı bir grup konuşmasında, ilgili yere -neresiyse- “Kanlı mı olacak, kansız mı olacak? Buna siz karar vereceksiniz.” diyor. Daha o günlerde, İstanbul belediye başkanlığını kazanmış Erdoğan’a ve Ankara belediye başkanlığını kazanmış Gökçek’e mazbataları verilmiyor. O mesajın tonlaması üzerine bu iki ilin Refah Partisi’ne verilmesi tescil edildi. Bir taraftan böyle celaletli bir Erbakan profili var, öbür taraftan frene basan bir Erbakan var.

      İşte bana göre Hoca bu işi ayarlı yaptı. Yani o da lazımdı, o da lazımdı… Bunu yaparken birinin diğerine sıkıntıya sebep olacağı inancında olduğunu zannediyorum. Benimki bir tahmindir. Çünkü bizim gördüğümüz bir taraftan hakkımız olanı alacaktık, bir taraftan da bu işin çok fazla birdenbire büyümesini istemeyecektik. Bu durum iyi mi olmuştur, kötü mü olmuştur? Orası bana göre münakaşalıdır. Ancak keşke ben birazcık daha bu konuda Vehbi Dinçerler’in tabiriyle -doğrusu ben ihtilalci bir düşünceye sahibim-varsın olsun ve biz bu işi, çerçeveleri patlataydık.

      Bir gerçek var ve bu gerçekle ne kadar erken yüzleşirsek daha makbul olur.

      Bana göre bu daha makbul. Evet bana göre öyleydi ama olmadı. O ne zaman oldu? Bu hadise ertelene ertelene, 2002’lerde oldu. Tayyip hadisesiyle bu ortaya çıkmış oldu ve şunu da söyleyeyim; 91 senesinde o adamın yazdığı kitap gerçekleşti de.

      10 yıl içerisinde gerçekleşti.

      10 yıl içerisinde o yüzleşme gerçekleşti ve Refah Partisi iktidar oldu. Kabul etmek lazım, bunlar iyi görmüşler bu işi.

      İstanbul Büyükşehir Belediyesi genel sekreteri olarak zaman zaman Gaziantep’i ziyaret ediyorsunuz ve televizyonda insanlara “Gerçek belediye başkanınız konuşuyor.” diyorsunuz. Yeniden Adliyeye geldiğimiz zaman, uykusuz geçirdiğiniz birkaç gün içerisinde, kendinizi belediye başkanlığınız elinizden gasp ediliyor gibi mi hissettiniz?

      Doğrusu çok üzüldüm. Üzülmedim desem yalan olur. Özellikle şuna üzüldüm; reylere sahip çıkamamış durumda olduk. Yani halkın bize tevdi ettiği görevi yapamamış duruma geldik. Bu da ne yazık ki mücadeleyi, özellikle parti olarak mücadeleyi başarılı yapamadığımız için oldu. Partim beni o sırada gereğince tutmadı ve gereğince bu mücadelede bize güç vermedi.

      Burada Şevket Kazan’ı anmak gerekiyor sanırım.

      Maalesef…

      Refah Partisi Genel Merkezini sorumluluklarını ikmal etmemekle suçluyorsunuz. Genel merkez, bir belediyeyi, bir büyükşehri daha almamak için sanki ihmalkâr davranıyor.

      Anlaşılır gibi değil! Allah rahmet eylesin, Necmettin Bey epey bir zaman sonra “Aaah!” demiştir. “Bilseydim böyle olduğunu, nasıl yaptı bunu Şevket Kazan?” demiştir. Demiştir ama iş işten geçmişti.

      İş işten geçmişti! O sırada Necmettin Bey yok muydu? Görmüyor muydu olup bitenleri?

      Ha! Görüyordu. Ama niye üzerinde bu kadar durmadı. Benim için de bu durum meçhuldür. Bizim hanım çok üzüldü buna. “Yahu! Sana kimse gelmiyor, kimse haber vermiyor, kimse elinden tutmuyor, yalnız kaldın sen!” dedi. Allah razı olsun, o sırada Hüseyin uğraşıyor. Beraberce oturduk, bütün sandık pusulalarını tek tek yeniden gözden geçirdik. İcmal tutanaklarıyla karşılaştırdık. Bütün aksaklıkları çıkarttık. Bu kadar manipülasyona rağmen, tahmin ediyorum iki bin rey kadar gene öne geçtik.

      Her şeye rağmen!

      Evet, her şeye rağmen. Çok enteresan bir durum. Eğer söylenenlerin yüzde yirmisinin doğru olduğunu kabul edersek bu durumda benim herhâlde 10.000 rey ileride olmam gerekiyor. Kaldı ki demokraside bir reyle bile öne geçersin. Biz ise elimizdeki tutanaklarla 2.000 civarında reyle net olarak öne geçtiğimizi gördük.

      Genel merkez ne yapıyor o sırada?

      Genel merkez, ne adam gönderdi ne bununla ilgili doğru dürüst bir çalışma yaptı. Sonradan yaptığını söyledi ama iş işten geçti.

      Sizin için orada asıl endişe verici olan, bir toplumsal çatışma çıkması ihtimali miydi?

      Doğrusu çok korktum. Adamların gözleri kara. Benim adamlarımın içinde de gözleri kara olanlar vardı. Beni gördükçe hâlâ söyler bizim Tatlıcak’taki Müslüm kardeşim. Adamlar bu haksızlığa dayanamayıp rahatlıkla fevri bir harekette bulunabilirlerdi.

      O dönemde MHP Gaziantep il başkanı, “Bıraksalardı biz Adliyeyi yaksaydık!” türü şeyler söylüyor.

      Ben çok üzülüyorum onlara; onlara acıyorum da aslında. Onlar zavallılık yaptılar aslında, tam bir zavallılık yaptılar. Boş ver oraya girmeyelim…

      Evet, 27 Mart seçimleri oldu ve Adliyedeki süreç üç dört gün içerisinde

Скачать книгу