Ocak Sönmesin Diye - Lütfü Şehsuvaroğlu Kitabı. Hasan Yılmaz

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ocak Sönmesin Diye - Lütfü Şehsuvaroğlu Kitabı - Hasan Yılmaz страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ocak Sönmesin Diye - Lütfü Şehsuvaroğlu Kitabı - Hasan Yılmaz

Скачать книгу

Turhal’a tayin oldu. Bu yüzden ilkokul beşinci sınıfı üç ayrı şehirde okudum.

      EĞİN EĞİN DEDİKLERİ BİR GÜZEL BELDE

      Çocukluk Yılları, Erzincan

      Eğin’in günümüzdeki adı Kemaliye olsa gerek. Geçtiğimiz yıllarda Başbağlar köyü katliamıyla da gündeme gelmişti. Belli ki sizin çocukluğunuzda derin bir yer etmiş. Türkiye’nin böyle güzelliklerinin bilinmesi, görülmesi, tanınması biraz da sizin gibi münevverlerin tanıtımıyla mümkün oluyor. Sanırım siz de onu yapıyorsunuz.

      Çünkü, Eğin dünyanın en güzel yeridir. Arizona Kanyonu’ndan daha güzel bir kanyon vardır. Eteklerinden Fırat Nehri akar. Orada rafting yapılır. Rahmetli Recep Yazıcıoğlu vali iken oraya tüneller açtı. Yıllar sonra ailemi Eğin’e götürmek istedim. O zaman da TRT Yönetim Kurulu üyesiydim. Eğin’de bir müzik programı yapmalarını söyledim. En sevdiğim sanatçılardan Aysun Gültekin ve Mükerrem Kemertaş da geldiler.

      TRT’ciler iki tırla Eğin’e gittiler. Giderken de “Sırf yönetim kurulu üyesi diye bize bu programı yaptırıyor!” diye bana kızmışlar. Biz de arabayla gittik. Hanım giderken, “Ne diye getirdin bizi buralara!” diye sitem etti. Aşağısı 2 km. yar, düşsen parçan bulunmaz; Fırat da oradan acımasız akıyor. Böyle dolana dolana çıkıyorsun. “Şu pencereden bak.” diyorum hanıma bakamıyor. Köprüyü geçtikten sonra Eğin’i gördük. Ortada bir vadi ve vadinin genişlediği yerde Eğin.

      Eskiden Osmanlı zamanında 30 bin nüfuslu bir şehirmiş Eğin. Osmanlı ordusunun mutfağını Eğinliler yönetirlermiş. Şimdi zaten İstanbul’un kasaplarının çoğu Eğinlidir. Bir de erkeklere hep askere gittikleri için Eğin’de kadınlara ait bir kültür vardır. Mânileri vardır, türküleri vardır. İşte, “Ya bu fermanı kaldır ya beni oraya aldır”, “Gittin güzelleri unuttun” türküleri hep Eğin türküsüdür. Harput, Kerkük, Erzurum gibi birçok yerin meşhur Türkülerinin kökeni Eğin’dir. Ya da şöyle diyelim: Varyantları vardır türkülerin.

      Eğin ağzı, Kerkük ağzına benziyor mu?

      Hayır. Eğin merkez. Kerkük, Erzurum, Harput’a ait türkülerin çoğu Eğin türküsüdür. Mükerrem abi ile birlikte Eğin eşrafı ile konuşurken orada da şahit oldum. Mükerrem abinin bildiği türkülerin ilk ezgisini Eğinliler okudular. O da böylece inandı kimi türkülerin menşesinin Eğin olduğuna.

      Orada şöleni yaptıktan sonra TRT’ciler gelip bana itiraf ettiler; “Biz önce kızıyorduk ama şimdi buradan gitmek istemiyoruz.” diye. Bizim hanım da ayrılmak istemedi.

      Eğin, TRT’de yayınlanan “Kapılar” belgeseline de konu olmuştur. Eğin’in konaklarının kapıları meşhurdur. Kapılar desenlidir, sanat işidir de esas en önemli kültürel özellikleri kapılardaki tokmaklardır. Kapılarda iki tokmak olur. Biri küçük tokmak olur, biri büyük tokmak olur. Küçük tokmağa vurunca, “tin tin” diye ses çıkar. Bilinir ki gelen hanımdır, kapıyı hanım açar. Büyük tokmağa vurunca ses “tok tok” diye kalın çıkar, kapıyı erkek açar.

      Esasında bu ortak kültürün bir simgesi. Zira bizim köyümüzde de eski kapılarda böyle çift tokmak vardı.

      Bu tokmak kültürü çok yaygındır. Eğin’in konakları da şimdi tarihî eser niteliğindedir. Eğin’de ayrıca vahşi bir tabiat vardır. O geyikler, dağ keçileri, vaşaklar… Eğin’in belediye başkanı Haznedaroğlu, orada dert yandı. Bir fabrika varmış, jüt (çuval) fabrikası; şimdi atıl duruyormuş. Kendisi de Eğinli olan Ali Coşkun’a “Niye bunu tekrar diriltip sanayimizi ilerletmiyorsun?” diye kızıyorlar. Dedim ki: “Eğin’de sanayiye ne gerek var. Bu güzel, vahşi doğallık neden sanayiye mahkûm olsun. O fabrikayı geyik yetiştirme çiftliği yapın, dağlara bayırlara bırakın. Amerika’da alternatif tarım diye bir tarımsal faaliyet var. Sen buraya geyikleri, vahşi hayvanları salıp av turizmini geliştirirsen, (Eğin’in Kırkgöze’nin ötesine Malatya’ya doğru bir de havaalanı yapacaksın.) bütün dünyadan sırf Eğin’e rafting yapmaya, o vahşi tabiatı görmeye gelirler. Tünellerdeki pencerelere teleskop koyup kır turizmini, doğal, vahşi hayat turizmini geliştir. Ayrıca da av turizmini, av tarımını geliştir. İnsanlar avladıkları geyik başına müesseseye 200-300 dolar ödesin. Böylece Eğin dünya çapında tanınan bir yer olur.” Gerçekten de dünya çapında tanınması gereken bir yer Eğin.

      Ali Coşkun ile

      Geyik çiftliğini av turizmi için mi tasarlıyorsunuz?

      Av turizmi için öneriyorum. Şu anda bile orası gerçekten dünyada çetin rafting yapılacak bir numaralı yerdir.

      Hâlen yapıyorlar sanırım.

      Bazen kaya düşüyor. O tedbirleri almak lazım. Eğin ile Divriği arası yapıldı. Merhum üstadımız Nurettin Topçu da benim gibi anne tarafından Eğinlidir. Babası Erzurumludur. Ama Eğin’i çok sever. Hatta “Taşralı” hikâyesinde kocası hapiste olan ve kendisi birçok gadre uğrayan bir hanım İstanbul’da herkesten kötülük görürken, bir tek insandan iyilik görmektedir, o da der; “Bu insan herhâlde ya Erzincanlı ya Sivaslı olması lazım.” Kadın İstanbul’da bir tek kişiden iyilik görür, o da ya Sivaslı ya Erzincanlı diye düşünür. Topçu’nun böyle yerel bir milliyetçiliği de vardır.

      Yazarlar Birliği başkanıyken merhumu anmak için bir program düzenledik. Eğin’e gidip oturduğu bağ evini gördüm. Altında oturduğu ceviz ağacının altında ben de oturdum. O gidişimizde yol yeni yapılıyordu.

      Eskiden İliç’e gider, oradan Fırat’ın kenarından dağları yara yara tepeye çıkar, oradan köprüyü geçer Eğin’e girerdik. Şimdi Divriği tarafından tünellere ulaşan bir yol yapıldı. Yapılan yol dört saatlik mesafeyi yarım saate indirdi. Biz de Atilla Maraş, Mehmet Sılay, Mehmet Doğan, Şükrü Karatepe’nin de içinde olduğu Yazarlar Birliği heyeti ile Ankara-Yozgat-Sivas-Divriği-Eğin-Erzincan-Erzurum güzergâhından giderek, Nurettin Topçu’yu buralarda andık. O yolculukta Trabzonlu bir arkadaş, “Ya Karadeniz’e bir yol yapmazlar, bu dağın başına yolun ne gereği var?” diye şikâyet etti. Fakat o da Eğin’i gördükten sonra hak verdi ki o yol gerekiyor. Çünkü Eğin aynı zamanda tarihî İpek Yolu’nun konaklama yeridir. İpek Yolu kervanları burada konaklarlar. Eski kervanlar katırlarla taşımacılık yapıyorlardı. Ticaret hayvanları patika yollardan giderdi. Eğin bölgenin güvenli yerlerindendi. Orada bankerler vardı. O bankerler Ermeniler ve belki aralarında Yahudiler de olan kişilerdi. Kervanlar paralarını o güvenli buldukları Eğin’deki bankerlere yatırırlardı. Tehcir sırasında Taşnak Cemiyeti, Eğin’in tepesindeki Kırkgözeler’de gizli bir toplantı yapıyor. Kırkgözeler’de pınarlardan sular fışkırıyor. Taşnakçılar cuma günü akşamı toplanmışlar. Örgüt Eğinli Ermenileri kışkırtıp terörize edecek, arkasından da Cuma namazında eli silah tutan bütün Müslüman erkekleri yakmak istiyorlar. Eğin’in ortasında bir cami var, içinden su akar. Cuma namazında cemaat o camide toplanıyor. Tabii Kırkgöze’de uyuyan çoban konuşulanları duyuyor ve sabah namazında merkez camisine gelip haber veriyor. Dolayısıyla da Taşnakçılar tuzağa düşüyorlar ve orada hallediliyorlar.

      Dedem, anlattığım bu Eğin’den alınıp 1905’te Abdülhamit tarafından ilçe yapılan Kuruçay’a

Скачать книгу