Peygamberimiz. Muhammed Ali Lâhûrî

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Peygamberimiz - Muhammed Ali Lâhûrî страница 8

Жанр:
Серия:
Издательство:
Peygamberimiz - Muhammed Ali Lâhûrî

Скачать книгу

ki Yahudiler üç muhtelif peygamber zuhurunu bekliyorlardı. Birincisi tekrar geleceğine inandıkları İlyas’tı. İkincisi Mesih’ti. Üçüncüsü o kadar geniş bir şöhrete haizdir ki ona “O peygamber” denilmektedir. Kimin kastedildiğini beyan etmek için “O peygamber” demek kâfi geliyordu. Hz. İsa’nın gelişinden önce Beni İsrail, mukaddes kitaplarında belirtildiği üzere üç peygamber bekliyorlardı. Mesih, İlyas -ki ikinci kere gönderilecekti-ve Musa’ya benzeyen peygamber. Bunlardan ikisi gerçekleşmişti. İsa, Mesih olduğunu Yahya ise İlyas’ın ruhu ile gönderildiğini ikrar etmişlerdi. Fakat bunların hiçbirisi kendilerinin Musa’ya benzeyen peygamber olduklarını söylememişlerdi. Bunları tanıyanların hiçbiri de bu sıfatı iki peygamberden hiçbirine vermemişlerdi. Hz. İsa’nın peygamberliği ile Beni İsrail arasında devam eden nübüvvet silsilesi sona ermişti. Bu suretle Beni İsrail’in mukaddes kitaplarında gönderileceği müjdelenen peygamber, Beni İsrail arasından çıkmamıştı. Fakat dünya tarihinin sahifelerini karıştırdığımız takdirde Peygamber Efendimiz’den başka hiçbir nebinin Hz. Musa tarafından gelişi müjdelenen kimse olduğunu söyleyen olmamıştır. Kur’an-ı Kerim’den başka hiçbir mukaddes kitapta, bu müjdenin bi’seti Muhammediye ile tahakkuk ettiğini söylememiştir. Meydana gelen olaylar da bu neticeyi teyit eder. Hz. Musa’dan sonra gelen peygamberlerin hiçbiri yeni bir şeriat getirmemiştir. Şeriat sahibi olan Aleyhi’s-Selat-ı Vesselam Peygamber Efendimiz bu noktadan Hz. Musa’ya benzeyen peygamberdir.

      Kur’an-ı Kerim diyor ki: Firavun’a bir peygamber gönderdiğimiz gibi, size de hakkınızda şahitlik edecek bir peygamber gönderdik.42

      Hz. Musa’nın müjdesinde, “Biraderleriniz arasından bir peygamber gönderilecektir.” deniliyor ki bu cümledeki “biraderleriniz arasından” kelimeleri, vadedilen Peygamber’in, İsrailoğulları arasından değil, Hz. İsmail evladından çıkacağını ifade etmektedir. Bu da Hz. Musa tarafından verilen müjde ile Peygamber Efendimiz’in kastedildiğini ortaya koyar.

      Kitab-ı Mukaddes’te sarih bir müjde daha vardır. Deniliyor ki: Tanrı, Sina’dan geldi. Sair’den onlar kıyam etti. Paran’dan ziya parladı. On bin aziz ile ileriye geldi. Sağ yanında onlara doğru parlak bir şeriat geliyordu. Sina’dan gelmek Musa’nın zuhuruna, Sair’den gelmek İsa’ya işarettir. Paran’ın ise Hicaz olduğunda şek ve şüphe yoktur. Çünkü Hicaz’ın eski adı Paran’dır. Hz. Peygamber burada İsmail Peygamber’in evladından zuhur etmiştir. Bütün dünya kahramanları içerisinde Mekke’ye on bin seçme mücahit ile giren tek tarihi şahsiyet Hz. Peygamber’dir. Sağ tarafında onlara doğru parlak bir şeriat geliyordu tabirinden de “Şeriat -ı Garrâ” murat edilir ki bu da Peygamberimiz’in şeriatının adıdır.

      Dördüncü müjde de geleceği vadedilen Peygamber’in Arabistan’da zuhur edeceğini göstermektedir. Siz Arabistan’daki ormanda ikamet edeceksiniz. Ey dindarların yolcu arkadaşları, susuzlara onlar su verirler. Yeni arazinin sakinleri, muhacirleri ekmekle karşıladılar. Çünkü onlar sıyrılan kılıçlardan ve onların yaylarından harbin musibetlerinden kaçmışlardı.43 Bir kere bu cümlelerdeki Arabistan kelimeleri önem taşır. Sonra hicret edenlerden bahsedilmesi, müjdenin hedefini tayin etmektedir. Dünya tarihi yalnız bir hicret kaydediyor ki o da Hicret-i Muhammediye’dir. İslam tarihi bu hicretle başlamaktadır. Çünkü bu tarihi hadise, İslam’da, yahut bütün dünya medeniyet tarihinde yeni bir devir açmaktadır.

      “Sıyrılan kılıçlardan kaçtı.” kelimeleri daha açık bir şehadeti ihtiva eder. Çünkü tarihin teyit ettiği gerçeklerden biri, Resul-i Ekrem’in, Hicret gecesinde kana susamış, kılıçlarını çekmiş, hane-i saadetlerinden çıkar çıkmaz onu öldürmeye azmetmiş düşmanlarla çevrili bulunduğudur. Hicret-i Muhammediye kadar büyük neticeler doğuran diğer bir hicret yahut Hz. Muhammed’den başka sıyrılan kılıçlar ortasından hayatını kurtaran bir peygamber bulmak için tarihi karıştırmak boşunadır.

      Hz. Davud, Süleyman ve Beni İsrail peygamberleri tarafından buna benzer birçok müjde verilmiş ise de sözü kısaltarak bunları saymıyoruz. Yalnız Beni İsrail peygamberlerinin sonuncusu olan Hz. İsa’nın bazı müjdelerini tespit ediyoruz:

      “Beni seviyorsanız emirlerime riayet ediniz. Ben de Rabb’ime tazarru ederim. O size diğer bir tesellici gönderir ki sizinle beraber kalır.”

      “Fakat benim ismimle Rabb’imin göndereceği tesellici, Ruh’ul Kudüs size her şeyi öğretecektir.” 44

      “Size doğruyu söylüyorum. Benim gitmekliğim sizin için lazımdır. Çünkü gitmeyecek olursam teselli verici gelmeyecektir. Fakat irtihal edersem onu size göndereceğim.” 45

      Yine denilir ki:

      Size söyleyeceğim başka şeyler daha var. Fakat siz onlara şimdi tahammül edemezsiniz. Bununla beraber o ruhu hakikat geldiği zaman sizi bütün hakikate irşat edecektir. 46

      Bütün bu haberler Hz. İsa’dan sonra bir peygamberin geleceğini şeksiz ve şüphesiz bir şekilde ifade eder. Fakat Hristiyan ilahiyatçıları bu haberleri, Ruhu’l Kudüs’e intibak ettirmek için uğraşıp durmuşlardır. Hâlbuki Hz. İsa’nın sözleri tevile ihtimal vermeyecek surette açıktır. Hz. İsa diyor ki: “Ben irtihal etmezsem size teselliyet verici gelmez.” Acaba Hristiyan müfessirler, Hz. İsa’nın Ruhu’l Kudüs’ün refakatine mazhar olmadığını mı söylemek istiyorlar. Ahd-i Cedid, Hz. Yahya’nın doğumundan evvel bile bu ruhla meşbu olduğunu, sonra Hz. İsa ise Ruhu’l Kudüs’ü bir güvercin şeklinde anlatıyor. Demek ki Ruhu’l Kudüs İsa’dan önce ve onun zamanında insanları ziyaret ediyordu. O hâlde: “Ben gitmeyecek olursam tecelliyet verici size gelmeyecektir.” sözleri neye işaret etmektedir. Bu sözlerin Ruhu’l Kudüs’ü kastetmediği aşikârdır. Biz Müslüman olmak hasebiyle, Hz. İsa’ya hürmet etmekle beraber, onun havarilerinin de Ruhu’l Kudüs’ün refakatine müstahak olacak derecede temiz olduklarını kabul ederiz. Kur’an-ı Kerim, resullerin ashabının, Ruhu’l Kudüs ile müeyyed olduklarını beyan etmektedir.47

      Hz. İsa’nın müjdelerinde kullanılan Ruhu’l Kudüs kelimesi, geleceği vadedilen Peygamber’e ayrılması mümkün olmayacak derecede bağlı olacağını, o Peygamber’in gelmesini âdeta Ruhu’l Kudüs’ün gelişi sayılacağını ifade ediyor. Hz. İsa’nın müjdelerinde ancak Peygamber Efendimiz’le intibak edecek diğer noktalar da vardır. “Teselli verici, ilelebet onlarla kalıcı” olduğunu söylüyor ki bu söz adı geçen peygamberden sonra peygamber gelmeyeceğine işaret ediyor. Kur’an-ı Kerim de Peygamberimiz’in son peygamber olduğunu beyan buyuruyor.48

      Yine Hz. İsa, vadedilen Peygamber’in Ruhu’l Hakika olduğunu beyan ediyor. Kur’an-ı Kerim, Hz. İsa’nın bu beyanını teyit ederek der ki: De ki: Hak geldi, batıl ortadan kalkmaya mahkûmdur.49

      Netice olarak, İbrahim ve İsmail’in niyazları ve Hz. Musa ve İsa’nın müjdeleri Peygamber Efendimiz’in şahsında tahakkuk etmiştir.

      BEŞİNCİ BÖLÜM

      PEYGAMBERİMİZ’İN NESEBİ VE DOĞUMU

      Senin kalkıp namaz kılanlar arasında

Скачать книгу


<p>42</p>

Müzemmil, 73/15.

<p>43</p>

Yuhanna, 14/15-17.

<p>44</p>

Yuhanna, 14/26.

<p>45</p>

Yuhanna, 16/17.

<p>46</p>

Yuhanna, 16/12-13.

<p>47</p>

Allah’a ve ahiret gününe inanan bir millettir, babaları veya oğulları veya kardeşleri, akrabaları olsa bile Allah’a ve Peygamber’ine karşı gelenlere, sevgi beslediklerini görmezsin. İşte Allah, imanı bunların kalplerine yazmış, katından bir nur ile onları desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyar. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah’tan hoşnut olmuştur. İşte bunlar, Allah’tan yana olanlardır. İyi bilin ki saadete erecek olanlar, Allah’tan yana olanlardır. [Mücadele, 58/22]

<p>48</p>

Ahzap, 33/40.

<p>49</p>

İsra, 17/81.