Seyahatü'l Kübra. Karçınzade Süleyman Şükrü

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü страница 4

Жанр:
Серия:
Издательство:
Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü

Скачать книгу

kasabasına üç saat mesafede bulunan Salhicr köyündedir.

      İlk Türkler ile Keldanilerin, Kıptilerin ve Fenikelilerin medeniyet göstergelerini yaymaya ve bilgilerini yaymaya ve şehirlerini imar etmeye çabaladıkları bu parlak yüzyıllarda Yunanlılar isim ve varlıktan tamamen mahrumdular. Söz konusu bu dönemlerde onlar rutubetli Lehistan’ın kirli mağaralarına sokularak vahşi bir hayat yaşıyorlardı.

      Halk arasında Ceneviz olarak bilinen Belasic kavmi bir zaman sonra kendisini toparlayarak Anadolu’ya giriş yaptı. Bu tarih, Herakli’nin Truva Savaşı sonrasına denk gelmektedir. Yaklaşık tarih olarak ise bu gelişme Türklerin bu kıtaya yerleşmelerinden 906 yıl sonrasına yani MÖ 1184’e denk gelmektedir. Bu tarihten 678 yıl sonra, yani MÖ 506’da ise bu topraklarda Costanoğlu I. Daray ve 324’de II. Daray’ı mağlup eden II. Filip’in oğlu III. İskender’in seferleri gerçekleşti. Sonra ise 178’de Romalar sahneye çıktılar. İşte bu gelişmelerin yaşandığı Anadolu toprakları uzun süreli yoğun bir hareket alanına maruz kaldı ve harap bir hâle dönüştü.

      Romalıların düşüşe geçtiği dönemlerde Cahiliye Dönemi Arapları olan Maveraünnehir ve Tedmür (Palmira) bölgelerinde bedevi bir hâlde yaşayan kabileler dahi bu bahtsız topraklara ikide bir saldırmışlardır. Romalıların gelmelerinden 698 yıl sonra İslamiyet güneşi doğmuştur. Bu güneşin ışıkları doğuda Çin’e kuzeyde Sibirya sahralarına, batıda Fas’a ve oradan Pirene Dağlarının kuzeyine doğru hızlı bir şekilde ilerlemeye başlamıştır. Emevi ve Mervani İslam orduları ve Abbasi hilafeti bu topraklardan geçerek Üsküdar’a kadar ulaşmışlardır. Daha sonraları Moğollar, Selçuklular ve bunların ardından Osmanlılar kendilerinden 3400 yıl önceye denk gelen MÖ 2200’de bu topraklara gelmiş ve yerleşmiş kadim ecdatları olan Yafesoğulları Midyon’un bir zamanlar hükmettikleri bu toprakları ele geçirmişlerdir.

      Yaratılıştan Hicri yedinci yüzyıla kadar Anadolu Doğu ile Batı kavimlerinin başlıca savaş alanı olmuştur. Şerefli Osmanlı Devleti’nin ortaya çıkıp istikrar sağlamasına kadar istila, katliam ve yağmacı felaketlerden hiçbir zaman kurtulamamıştır.

      Anadolu’nun altı yüzyıldır kavuştuğu güven ve emniyet önce Allah’ın ihsanı ve sonra da Osmanlı Devleti’nin gayretiyle gelmiştir.

      ANADOLU’NUN ESKİ SİYASİ TAKSİMATI VE ÖNCEKİ TOPLULUKLARIN YAŞADIĞI BÖLGELER

      Anadolu’nun doğudan batıya uzanan uzunluğu 600 mil ve kuzeyden güneye genişliği ise 400 mildir. Bugün Hüdavendigar, Kastamonu, Trabzon, Sivas, Ankara, Konya, Adana, Aydın, Akdeniz adaları, Sisam, İzmit, Biga adlarında büyük dokuz vilayet, bir emirlik, iki bağımsız sancağa bölünmüştür. Önceki zamanlarda bilinen idari ve siyasi taksimatı ise şu şekildedir:

      Lidya ya da Lisya (Likya): Teke sancağı ve Elmalı bölgeleri.

      Pamfilya: Alaiye, Silinti ve Ermenek ve çevresi.

      Itşil: Anadolu’nun güneydoğusu. Yani Sis’ten Divriğ’e kadar uzanan bölge.

      Mizya: Balıkesir sancağı.

      Hilispon (Helespond): Biga sancağı ve çevesi.

      Afriçya (Fricya ya da Frigya): Konya, Aksaray, Eğirdir, Kütahya, Afyonkarahisar bölgeleri.

      Besinya (Bitinya): Tahminen Trabzon, Ünye, Niksar, Erbaa, Tokat, Şarkikarahisar, Amasya ve Kocaeli bölgeleri.

      Baflacunya (Paflagonya) : Kastamonu, Taşköprü, Sinop, Samsun, Gangırı (Çankırı) bölgeleri.

      Kapadosya (Kapadokya): Karaman, Niğde, Kayseri ve Sivas bölgeleri.

      Silisya (Kilikya): Adana, Tarsus, Mersin ve Silifke bölgeleri.

      ANADOLU’NUN SİYASİ BÖLÜMLERİ VE BURALARDAKİ KADİM TOPLULUKLAR

      Lidya ya da Likya, Pamfilya, Kilikya ve Frigya’yı içine alan bölgelerinde ilk olarak buraya göçen ve Lut kavmi olarak tarif edebileceğimiz Lidyalılar yaşamaktaydı. Bunlar Anadolu’nun ilk sakinleridirler. Göç sonrası kurdukları Lidya devletini ile burada yönetimi ele aldılar. Besinya, Paflagonya ve Kapadosya ve Kapadokya bölgelerinde Lidyalılardan bir dönem sonra ise ilk Türkler olarak bahsedebileceğimiz Midya kavmi bulunuyordu. Kalde’yi Asurlulardan alarak buraya yerleştiler. Bu dönemde, Musul şehri ile karşı karşıya olan Ninova’da Midya devletini kurup özgür bir şekilde yaşadılar.

      Itşil, Mizya, Helespond (Çanakkale Boğazı), Likya, İyonya, İyulide ve Doride bölgeleri ile Adalar Denizi’nde (Ege Denizi) bulunan Limnos, Lispos (Midilli), Şiyu, Samos, Kos ve İsporat Adaları (On İki Ada) bölgelerinde önceleri Fenikeliler yerleştiler. Mora’da altı yüz yıl hüküm süren Balasic kavminin yıkılmasının ardından da bu bölgede Yunanlılar tarih sahnesine çıkıp yerleşmeye başladırlar.

      LİDYA YÖNETİMİ

      Lid kavmi, Tufan’dan yüz kırk yıl sonra Anadolu’ya göçmüştür. O esnada bölgede yerleşik kimsenin olmaması nedeniyle kendi arzularına göre güneye doğru ilerleyip yerleştiler. Burada kurdukları devlet on dört yüzyıl boyunca ilkel bir yönetim tarzından da olsa devam etmiştir. Zaman içinde medeniyet ve bilgi alanında ilerleme kaydederek önemli bir merhale aşmışlardır. Bu uyanışı sayesinde varlığını devam ettirmeyi başarmıştır. MÖ VIII. yüzyıl başlarından itibaren şöhretini artırarak ilerleme sağlamaya başlamıştır. İzmir’in elli mil uzağında bulunan ‘Eski Sardis’2harabesi bir dönemler büyük bir şehir olarak bu devletin başkentiydi.

      LİD KAVMİ’NİN ANADOLU’YA GELİŞLERİNDE GERÇEKLEŞTİRDİKLERİ İLK GİRİŞİMLER

      Lid kavmi, Anadolu’nun Tufan’dan sonraki ilk sahibi ve yerleşikleri olma unvanına sahiptir. Varışları esnasında topluluk anlamından göçebe bir hâldeydiler. Bu bağlamda tarımdan ziyade otlakçılık yapmaktaydılar.

      Bu topraklara nisan ayı başlarından ayak bastıklarında hemen yerleşmeyi düşünmeyip koyun ve hayvanlarının dört mevsim boyunca barınabilecekleri uygun bir bölge bulmak için altı ay süresince keşif yaptılar.

      Bölgenin doğu, kuzey ve batı taraflarının güven ve emniyetini tespit ettikten sonra kasım ayı başlarında Anadolu’nun güney taraflarına yerleşmenin en doğru karar olacağı düşüncesiyle bu bölgede yaşam alanları kurmaya karar verdiler.

      Yaz günlerini geçirmek için Frigya ikliminde bulunan Yukarı Gökdere, Cire ve Havutlu yaylalarıyla Eğirdir’in batısında bulunan Camiliyayla’yı kullanmaya karar verdiler. Kışlık olarak seçtikleri bölgeler ise Aydın ve Manisa ovalarıyla Aşağı Gökdere ve Antalya vadileri olmuştur. Söz konusu bu bölgelerde görülen kalıntı eserler bunun en bariz göstergeleridir. Birbirine ciddi manada yakın ve bitişik olan bu cennet gibi yaylalarda yaz dönemlerini topluca geçirmekteydiler. Kış günlerinde ise Aydın ve Antalya taraflarına çekilmek durumunda kaldıklarından hâlihazırdaki güçleri ikiye bölünüyordu. Uzun zamandır akıllarını tırmalayan söz konusu bu engeli aşma, diğer bir ifadeyle iki tarafı birleştirerek zaaf ve tehlikelerden kurtulma çareleri aramaktaydılar. Bu dönem zarfında Mid kavminin de Anadolu’ya geldiğini öğrendiler. Onları dehşete düşüren bu haberi aldıktan sonra kışlak ve yaylalarının ortasında bulunan Eğirdir tarafına acilen bir kale inşa ederek burayı kendilerine

Скачать книгу


<p>2</p>

Salihli yakınındadır.