Seyahatü'l Kübra. Karçınzade Süleyman Şükrü

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü страница 8

Жанр:
Серия:
Издательство:
Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü

Скачать книгу

yükselen sevimli bayırların ve düzlükte bulunan yarımadanın üzerine kurulu mahallelerde büyük üç adet cami, iki minare, on iki mescit, iki medrese, kayıtlarında iki yüz on altı adet itibarlı kitap bulunan zengin bir kütüphane, altı ilkokul (İptidaiye), bir ortaokul (Rüştiye), bir hükûmet binası, bir posta ve telgrafhane, bir Mevlevi dergâhı, beş han, üç hamam, iki yüz yirmi beş dükkân, on iki çeşme ve biraz aralı olan “yazla” adında ruha ferahlık katan bir Askerî Hastane (Debboy-u Hümayun), ayrıca bir Ulu Cami, bir minare, bir şadırvan ve birçok çeşme, bir dergâh, çok güzel üç türbe, çeşit çeşit bahçeler ve göl tarafındaki aşağı yazlada eski dönemlerden kalma kâgir bir yapıda ve tasvir edilmesi çok zor değerli bir hangah, dört güzel türbe, kullanılmayan bir hamam mevcuttur. Yine birçok bağ ve bahçeler gibi zümrüt gibi yeşillikler içerisinde nezih gezinti alanları ve bu yerler ile şehri arasında bulunan Baba Sultan Veli Hazretleri’nin gönülleri süsleyen türbesiyle ile aynı bölgede bir dergâh, bir mescit ve durumu daha sonra açıklanacak ‘sakahane’ mevcuttur. Bunlarla birlikte Nis Adası’nda biri Müslüman, diğer Rum olmak üzere iki mahalle bulunmaktadır. Burada yaklaşık seksen hane, iki ulu cami, bir minare, bir mescit, bir türbe vardır. Ayrıca biri Müslümanlar diğeri gayrimüslimler için olmak üzere iki adet ilkokul vardır. Bir hamam olan bu yerde biri yeni yapılmış diğeri putperestlik döneminden kalma iki kilise bulunmaktadır. Barla ve Bavullu adlarında iki büyük nahiye ve otuz üç köyden ibarettir.

      Mahsullerinden yaptıkları başlıca ihracat ürünleri şunlardır: hububat çeşitleri, tadı ve yiyimi güzel olan bal, tereyağının yüksek kalitede bir çeşidi, afyon, bal mumu, mazı, palamut, kitre, cehri, sumak, çam sakızı, çıra, her türlü kereste ve ahşap malzemeden yapılmış ziraat malzemeleri, kürek, tekne, çıkrık, şimşir kaşık ve kepçe, keçi kılı, yün, tiftik, çeşitli türde av derileri ile ham deriler, keçi, koyun, sığır, dayanıklı at, eşek ve bunlar gibi büyükbaş hayvanlar, demir ziraat aletleri, bakır ürünler, sahtiyan, kundura, çizme gibi ayakkabı ürünleri, saraç mamulleri ile her renk ve çeşitte alaca, sağlam bez ve yün (kıl) dokumalardır.

      Başlıca ithalat ürünleri ise şunlardır: Demir, bakır, kalay, nişadır, çivid, topan ipliği6, pamuk, urgan, sicim, kahve, şeker, petrol gazı, sabun, kösele, parlak deri (sahtiyan), baharat ve attar ürünleri yanında inşaatlarda kullanılan her boyda çivi, Avrupa malı kırılacak cinste kap çanaklar (vayvay çanakları) ile dayanıksız ve göz kamaştırıcı süs eşyaları (kalp mamulatı).

      İçerisinde barındırdığı gayet derecede gür ve geniş ormanlarındaki ağaç türleri şunlardır: Çam, ardıç, katran, kavak, meşe, karaağaç, şimşir, pınar, gürgen, çitlembik, kızılcık, mayhoş urumdutu ve akdut, ahlat, yabani armut, tepsi olarak tarif edilen güzel çiçekleri olan günlük ağacı ile çalı, tavşancıl, mersin ve dağ elması gibi birçok tür ve isimde ağaçlar mevcuttur.

      Bu şehirde, doğuda bilinen otuz iki kısım küçük boyutlu sanayinin her sınıfına bağlı çok sayıda mahir usta ve eleman bulmak mümkündür. Dışarıya gönderilen kaliteli kereste ve hububat için kullanılan ana iskele Antalya iskelesiydi. Bu nedenle Afşar bölgesine kayıklarla getirilerek depolanan zahireleri bu iskeleye nakletme işinde kullanılmak için getirilen kafileler hâlindeki iri cüsseli Yörük develeri etrafı kaplar. Bu zamanlarda şehrin sokakları yürünülmesi imkânsız bir hâl alır. Bu sevkiyat işi kasım ortasından başlayarak mart sonuna kadar ciddi bir yoğunlukla devam etmektedir. Kereste sevkiyatı ise bahar aylarında Çiyil içerisinden hareketle Antalya Körfezi’ne dökülen Aksu Nehri üzerinden yapılır. Dokuma sanayinin evvelden beri ileri düzeyde olduğu bu şehirde ithal kumaşlara hiçbir zaman ihtiyaç duyulmaz. Fakat yerlilik anlayışı ve ülke menfaati ahlakından nasipsiz tüccarlarımız üç ayda bir İzmir’e giderler ve kazandıklarını oralardaki yabancı mağazalarda satılan çürük kumaşlara harcayarak bunları kumaşçı esnafın başına bela ederler. Yıllara meydan okuyarak eskimeyen ve solmayan yerli kumaşların piyasada dolaşımına engel olmaya devam etmektedirler.

      Bu gafil tüccarlar, varlığı sayesinden geçimlerini sağlayıp kazanç elde ettikleri diyarın fakirliğe ve zillete uğraması gibi, yaşadığı bölgenin zararına yabancı tüccarlara hizmetkârlığı kendilerine iş zannetmektedirler. Bunlar, yabancı malları kullanma konusunda böylesi çok istekli olduklarından topladıkları paçavraları çaresiz fukaralara ulaştırmak amacıyla “Çiftçi iflah olursa âlem iflah olur.” atasözünü papağan gibi ağızlarına sakız edip sürekli söylüyorlar. Bilgiçlik tasladıkları ve kafa şişirdikleri zaman dahi “Sanat erbabı şerrinizden hele bir kurtulsun o zaman görürsünüz.” diye cevabını vererek bunları susturan kimse ortaya çıkmıyor. Fakat bunlardan yalnızca çiftçiler ürün almaz. Milletin bunca çaba ve mesai harcayarak ortaya çıkardıkları yerli servetimizi vatanda kıymetlendirecek olan diğer sınıfların ferahlığa ermesinden niçin faydalanmayı tercih etmiyorlar? Zarara uğramayı menfaat zanneden bu sersem tüccarlarımız yabancılara ait mağazalarda Avrupa mahsulü olduğunu bilseler dahi kendi çiftçimize dair iyi niyetli bir bakış açısından mahrum olduklarından sadece ellerindeki yabancı ürünleri satmaya odaklandıkları için çiftçimiz hakkında yarım ağızla söyledikleri bu teveccühün bir karşılığı olmadığından hiçbir şüphemiz olmasın. Yurduna ve milletine karşı erdem duygusunu yitirmenin bu derecesini yapmaktan utanmayan ahmaklara diğer milletler içinde bu zaman kadar şahit olunmamıştır.

      Zahire, koyun, yağ, koyunyünü, bal ve bal mumu çok kârlı işler olmaması nedeniyle piyasanın durgunluğundan şikâyetçi olan köylümüzde bu durumun sebebinin yüklendikleri yabancı ürünler olduğunu, yerli malını kullanmadıkları için millette ticaret, memlekette servet ve esnafta güç kalmadığını akıl ederek gerçek değerini bilmedikleri değersiz yabancı mallara para harcamaktan kendileri alamamaktadır. Daha açık ifadeyle ticaretimizin mahvolmasına sebep olan bu o musibetleri yüksek fiyatlara almaktan asla vazgeçmezler. Esnafımız ve çiftçimizin hamiyetsizliği tüccarımızınkinden az değildir. Emeğimizi ve var olan tüm birikimlerimizi yabancıların eline veren bu iki sınıfın düşüncesizliğine memleketin önde gelenleri, varlıklı kişileri ve memurları da destek olmaktadırlar. Cenabıhak bizleri bu basiretsizlikten kurtarsın. Uyarı ve nasihatimizi merhametiyle uygulamaya konmasına imkân vererek huzur nasip etsin. Bu illetin ortadan kaldırılması için bir noktaya kadar çareler bulunabilir ve bu çareler de mevcuttur. Fakat kötü bir alışkanlığın terk edilmesi ve böylesi bir hastalığın çare bulması ancak hidayet ile mümkündür.

      Her taraftan lezzetli suların fışkırdığı sık ormanlı dağlar, yeşillik ve çiçeklerle kaplı geniş meralar ve çok bereketli bölgenin ihtiyaçlarından ziyade geniş mezralar etrafında bol miktarda mevcuttur. En yakını en az bir buçuk saat sürmesi nedeniyle oralara yerleşim yapamayınca tarım yapmak, koyun beslemek ve hayvan beslemek bu kasabada mümkün değildir. Böyle olunca da burada yaşamayı talep edince burada sanatsız yaşama imkânı bulunmamaktadır. Meğerki elinde çiftliği ve kasabada ticarethanesi mevcut olsun.

      Sahip olduğu harikulade güzelliğinden uzak duramadıkları için bu bölgenin doğasındaki baskınlık şehir halkını birer sanat sahibi olmaya itmiştir. Bu nedenle aralarında yeteneksiz ve sanatsız biri bulmak mümkün değildir. Sanatkârların çoğunluğu dokumacı, derici, demirci ve ayakkabıcı esnafını teşkil etmektedir. Her esnaf grubunun hususi bir yiğitbaşısı ve geneline bakan bir esnaf şeyhi vardır. Esnaflık düzeninin devamlılığı için bu reislere saygı göstermek, verdikleri emirleri yerine getirmek ve gerektiğinde verdikleri cezalara itiraz etmemek gereklidir. Nüfusunun yüzde doksanı sanatkâr olan bu şanslı memleketin tamamıyla bir fabrika görüntüsü vermektedir. Sanayi ile meşgul olan hiçbir sanatkâr gerek olmadıkça tezgâhını

Скачать книгу


<p>6</p>

Fabrikada bükülen güçlü ve düzenli ipliğe denir. (ç.n.)