Seyahatü'l Kübra. Karçınzade Süleyman Şükrü

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Seyahatü'l Kübra - Karçınzade Süleyman Şükrü

Скачать книгу

Mukaddes bir görev olarak gördükleri işlerinin başından ancak önemli bir mesele olması durumunda ayrılırlar. Çalışma saatlerine sımsıkı sarılı olarak saniyelerini dahi heba etmezler. Her esnaf çırak7 olarak aldığı çocuğu derece derece sanatını öğreterek kalfa8 hâline getirdikten sonra ustalık ruhsatını vermek ve kendi ifadeleriyle peştamal kuşatmak için her yıl ilkbaharda yaptıkları yukarıda bahsedilen tatil esnasında kasabaya yarım saat mesafede çok güzel bir yer olan Sekibağ’daki gezinti yerinde (teferrücgâh) bir araya gelinir. Eskiden beri sanayisi çeşitli sınıflarına mensup kişilerin bu esnaf birliğine eksiksiz olarak üye olmaları şarttır. Birlik üyelerini ağırlamak maksadıyla gezinti yerinde kurulan büyük kazanlar içinde pişirilen yemekler et, pilav ve helvadan oluşur. Usul olarak bunların dışında bir yemek hazırlanmaz. Bu hizmet için harcanan tüm masrafları mezuniyet sonrası birer usta olarak mensup oldukları sanatı temsil edecek olan mezunlar karşılar.

      İçlerinde maddi olarak durumları yeterli olamayanların paylarına düşen masrafları pir unvanıyla ruhsat vermekle onurlanan tarafından bereket olması maksadıyla karşılanarak temin edilir.

      Esnaf teşkilatının mezuniyet törenlerinde kuşandıkları kıyafetleri çok ağırbaşlıdır. Bu faydalı insanlar diyanet, hamiyet, kanaat, sabır ve zindelik olarak ifade edilen seçkin huylarla kişiliklerini ve sıfatlarını süslerler. Bir araya gelerek şereflendirdikleri o ruhlara ferahlık veren sahrada ikindi namazını cemaatle kılarlar. Ardından heybetli ve gösterişli bir meclis kurarlar. Esnaf şeyhi olan ile sahip olduğu takva hasebiyle dua yapmak için özellikle davet edilen âlim zat en başta dururlar. Bunların sağ ve sollarından her sınıfın yiğitbaşları sıralanır. Ustalar da işlerinin cins ve mezhep gözetilmeksizin mezuniyet tarihleri ve sahip oldukları kıdem derecelerine göre bir tertip içerisinde sıra gibi kurdukları saflarda kendi yerlerini alırlar. Mükemmel bir düzende hepsi bir sükûnet ve saygı içerisinde diz üstü dururlar. Çoğunluğu münevver kalpli ihtiyarlar olan eli yüzü düzgün bu insanlar temiz kalpleri ve iyi niyetleri ile kurdukları bu meclisin mahiyetinin ne büyük derecede huzur verici ve kutsi olduğunu ancak tasavvuf nimetinden nasiplenmiş kişiler anlayabilir. Birbirlerine karşı besledikleri saygıyı, yücelik duygusunu, samimi derin muhabbeti, olağanüstü ve ruhani ulvi duyguyu harika bir sükûnet ve asillik ile sürdürmeyi bilen bu topluluk, başta oturan zatların tesirli cümlelerini idrak ederek ve kalplerinde hissederek dinlerler. Atalardan kalma belagatli sözleri dile getiren esnaf şeyhi ruhsat almaya hak kazananların isimlerini “Bu toplantıya vesile olanlar kimlerdir?” sorusunu yiğitbaşılarına sorarlar. Onlar da bu sual ardından sırayla ayağa kalkarak kendi sanatlarına mensup olup bu yıl mezuniyete hak kazananların isimlerini sırayla söylerler.

      Bu sual ve cevabın ardından üzerine yine yiğitbaşılar tarafından yapılan işaret neticesinde ruhsat verecek ustaların ilk başta en kıdemlisi kalkıp yerinden hareket ederek meclisin konumlandığı meydanın ortasına geldikten sonra büyük bir saygı içerisinde beklemeye durur. Bu esnada elinde ipek bir peştamal bulunur. Ustanın sağ tarafında ona üç adım geride beklemekte olan esnaf çavuşu ruhsat alacak kalfayı ismi ile çağırır. Çağrılan bu kalfa çağımız medeniyetinin en mühim davranış tarzına uygun olarak makbul bir vaziyette meclisin hale gibi etrafını çevirdiği meydana girer. Burada ustasının karşısında eli göğsünde büyük bir hürmetle nezaketli bir şekilde ayakta bekler. Bu esnada ustası sesli bir şekilde söze başlayarak şöyle konuşur: “Sanatında tam olarak beceri elde edip kendi başına tezgâh açmak ve ustalık yapmak ruhsatını almaya hak kanmış olan filan kişinin bendesi bu kişidir.” Bu sözü duyan esnaf da hep bir ağızdan tek kelime olarak “Maşallah” duasını (gülbankını) tebrik olarak seslendirirler. Ardından mezun olan kişinin mensup olduğu sanatta ustalıklarıyla bilinen eski üstatlardan bir kaçı güya imtihan yapıyormuş gibi bazı sorular sorarlar. Cevaben aldıkları doğru yanıtlar sonucunda kendisine aferin, ustasına da övücü cümlelerle mukabelede bulunurlar.

      Kendisine gösterilen bu teveccühten kaynaklı mutluluk ve gurur ile koltuğuna karpuz sığmayan usta, sağ tarafında üç adım ileride hürmet içerisinde bekleyen esnaf çavuşunun el üstünde tuttuğu peştamalı büyük bir hürmet ve ağırbaşlılık ile eline alır. Ardından “Esenler, evliyalar, pirler, şehitler ruhuna, peygamberler canına, salavat diyelim Muhammed’e.” cümlesini üç defa tekrarlar. Orada hazır bulunanlar da salavat ve selam nidalarını havada yankılatarak icra ederler. Bu esnada yapılan birçok manevi dua neticesinde sevincinden ağzı kulakların erişen kalfanın beline ustası besmele ile peştamal bağlar. Her taraftan “Mübarek olsun!” sedaları yükselir. Bu mezun kalfa öncelikle ustasının, sonrasında da esnaf şeyhinden başlayarak orada buluna âlim zat ile bütün ustaların ellerini öper ve karşılığında her birisinden “Berhurdar olasın!” cevabını alır. Bu fasıl nihayetinde arkasını dönmeden geriden geriye meclisten çekilerek en aşağıda diz üstüne oturur.

      Bundan sonra ise duacı efendi tarafından Fatiha suresi okunur. Akabinde ise tafsilatlı bir dua yapıldıktan sonra mezuniyet töreni tamamlanmış olur. Bu şekilde bir tören ile mezun olmayanların bağımsız bir şekilde dükkân açıp tezgâh kuramaz, ancak başka bir ustanın yanında kalfalık yapabilirler. Babaları vefat etmiş olan usta çocukları ise miras kalan dükkân ve tezgâh kapanmasın diye isabetli bir düşünceye dayanarak bu konuda bir istisnaları söz konusudur. Ruhsat alma masraflarını karşılayamayan güçsüz durumdaki kalfaların izinleri bazı durumlarda bu gibi cemiyetler arasında gerçekleştirilir. Bu ağır durumu utanılacak bir şey olarak kabul etmelerinden dolayı çok az sayıda kalfa bunu kabul eder. Bu şekilde yapılan merasim tamamlandıktan sonra çimenliklere sarılan sofralar üzerinde hazırlanan yemekler yenir. Genç ve orta yaşlı olanlar ihtiyarlardan müsaade alarak bir sevinç gösterisi olarak eğlenceli faaliyetler yaparlar. Yaşları ileri olan ihtiyar kesim ise kendi aralarında ufak meclis halkaları kurup muhabbet ederler. Bu kutlama gece yarısına kadar devam ettirilir. Çünkü bu gibi merasimleri güneşin doğuşuna kadar sürdürmek bir eskiden beri devam ettirdikleri âdetlerindendir.

      Mezuniyete dair yaptıkları toplantılarda esnaf dışına birilerinin bulunması kabul ettikleri kuralarla aykırı ise de şahsım memnuniyetle bir defasında tesadüfen katılıp şu güzel uygulamalarını hayranlıkla izleme fırsatı buldum. Evlerinde gece gündüz uğraş veren kadınlar da güldürümü, çıtlak ve seyir adıyla etkinlik yaparlar. İki defa Yazla adı verilen yere giderler; haziran sonunda daha önce bahsedilen Sekibeğ kırlığında toplanırlar ve eylül ayı içerisinde de Çiçeklikaya, Irmakkenarı ve Pınarpazarı adlı gezintilere çıkarlar. Böylelikle bu mevsimlerinin yalnız birer gününü çok güzel bir şekilde değerlendirirler.

      Bu seyirlerin gerçekleştirildiği günlerde o yerlere hiçbir erkek uğrayamaz. Zira bu bölgenin etrafı yönetim ve ahali tarafından birlikte gönderilen yaşı ileri emin muhafızlar ile birkaç mil uzaktan gözetim altında tutulur.

      Yılın bütün günlerini evinde meşgul geçirip ara sıra gerçekleşen düğünlerden başka birbirleriyle bir araya gelmeye imkân bulamayan bu zavallı kadınlar genel olarak buluştukları şenlikli günleri bu bahsedilen etkinliklerden ibarettir.

      Kasabanın bağlarından 1 kilometre mesafedeki gölün güneydoğusunda Boğazova adlı güzel bölge bulunmaktadır. Kasaba halkının geneli ve hatta yönetim Rumi yılın 10 Eylül’ünde bağlara göçerler. Burada çok miktarda elde edilen üzümlerden pekmez, pestil, bandırma ve hevenk yaparlar. Ardından 7 Ekim’de de geri dönerler. Yönetim tarafından resmen ilan edilmedikçe ne bağa göçülebilir ne de şehre dönülebilir. Bu mevsimde kasabada bekçiler dışında kimse kalmaz. Nis adasından yaşayanların bağları gölün doğu sahilinde bulunan Eğerim Beli yakınındaki

Скачать книгу


<p>7</p>

Öğrenci, şakird.

<p>8</p>

Öğretmen ve usta.