Hint Efsaneleri. W.D. Monro

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hint Efsaneleri - W.D. Monro страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Hint Efsaneleri - W.D. Monro

Скачать книгу

söz verdi. Bu şey kendi canı bile olsa sözünden caymayacaktı.

      O zaman kocasını kolayca aldattığı için kalbi zafer coşkusuyla dolan kraliçe cevap verdi:

      “Bütün tanrılar şahidim olsun! Güneş, Ay ve yıldızlar ile tüm dünya bu yemini ve talebimi duysun! Hatırla ey kral, ifritlerle savaşıp hasta düştüğünde hayatını kurtaran bendim. O zaman bir dileğimi gerçekleştireceğine söz vermiştin. İşte şimdi dileğimin gerçekleşmesini istiyorum. Eğer reddedersen, bugün burada ölürüm. Rama ülkeden ayrılsın ve on dört sene ormanda inzivaya çekilsin. Onun yerine benim oğlum Bharat tahta çıkıp ülkeyi yönetsin.”

      Kulaklarına inanmakta güçlük çeken kral, karşısında ansızın bir kaplanı bulan bir geyik gibi şaşkına dönmüştü. Bu yaşadıkları bir rüya mıydı yoksa bir deliriyor muydu? Sonra şüphesinden kurtuldu ve hakikatle yüz yüze geldi. İşte o zaman utanç ve dehşet içinde bir çığlık kopararak yere yığıldı. Kendine gelince istediği şeyden vazgeçmesi için karısına dil döktü durdu ama hepsi nafileydi. Güzelliği ve sağduyusunu överek kraliçeye iltifatta bulundu. Rama’nın tahta çıkmayı hak ettiğini vurguladı, bütün hazırlıkların tamamlandığını ve halkın törene katılmak üzere beklendiğini söyledi. Rama’dan ayrılması durumunda perişan olacağını anlattı. Fakat kraliçe, istediği şeyi yapmazsa hemen orada kralın gözlerinin önünde zehir içeceğini söyledi. Bitkin ve çaresiz haldeki Dasaratha bir kez daha bayıldı. Fakat merhametin düşüncesini bile aklından geçirmeyen kraliçe, niçin öyle kıpırdamaksızın yatarak sözünü savsakladığını soracaktı. Bunun üzerine kral ayağa kalktı ve hiddetle haykırarak “Kaikeyi artık benim sadık karım değildir,” dedi.

      Bu arada Vasishtha, hiç vakit kaybetmeksizin Rama’yı göndermesi için kral Dasaratha’ya haber yollamıştı çünkü yaklaşan an çok hayırlıydı. Baş danışman Sumantra, prensi getirmesi için gönderildi. Bunun üzerine prens iki atın çektiği bir arabaya bindi. Lakshman ise elinde yak kuyruğundan yapılmış kraliyet sinekliğiyle Rama’nın hemen arkasında duruyordu. Rama babasını Kaikeyi’yle otururken buldu. İkisini de saygıyla selamladı. Talihsiz kral, oğlunun isminden başka söyleyecek söz bulamayacaktı. Kraliçe soğuk bir tavırla konuşarak Dasaratha’nın kızgın olmadığını, sadece yemin ederek eşine verdiği bir sözü tutmaktan kaçındığını anlattı. Her konuda kralın emrini yerine getireceğine yemin ettiği takdirde Rama’ya bu sözün ne olduğunu açıklayacağını söyledi.

      Rama buna cevaben babasının emretmesi halinde kendi canından bile vazgeçebileceğini söyledi. O zaman Kaikeyi prense her şeyi anlattı. Kral, Rama’yı on dört seneliğine ormana yollamaya ve onun yerine Bharat’ı kral olarak tahta çıkarmaya söz vermişti. Rama itaatkârlıkla bu emri kabul etti. Sadece babasının onu niçin âdeti olduğu şekilde karşılamadığını sormakla yetindi. Fakat bu iğrenç sözün yerine getirilecek olması nedeniyle içi kan ağlayan kral bir kez daha fenalaşacaktı.

      Rama üzücü haberi onlara alıştıra alıştıra verdi. O zaman Kausalya tarifi imkânsız bir acıya ve Lakshman ise derin bir öfkeye kapılacaktı. Annesi, keşke çocuksuz ölseydim diye ağlıyordu. Rama giderse hiçbir şey yiyip içmeyerek kendi canına kıyacağını söylüyordu. Lakshman ise direnmeyi salık verdi ve hatta bu zalim emirde ısrar etmesi halinde babalarını katletmeyi dahi önerdi.

      Rama ikisini de yatıştırdı. Kausalya’ya şöyle dedi: “Kral, senden mahrum kalırsa ölür. Ayrıca bir kadının saadeti, kocasının afiyette olmasına bağlıdır. Bu yüzden, ne canına kıymaya ne de benimle ormana gitmeye kalkmalısın.”

      Oğlunun bu bilgece sözleriyle ikna olan Kausalya kadere boyun eğerek onun bu girişimine razı oldu. Ancak Lakshman ruhunda hâlâ isyan etmekteydi. Rama’nın adaletsiz bir fermana ya da kaderin ezici gücüne hiç ses çıkarmaksızın itaat etmesi ona çocukça ve aşağılık bir şey olarak geliyordu.

      Her şeyi elinden alınmış olan veliaht prens şimdi kötü haberi karısına vermek zorundaydı. Elinden geldiğince nazik bir şekilde onu bilgilendirdi ve tek başına ormana gideceğinden bahsetti. Karısını ise onun iyiliği için dua etmesi ve annesini teselli etmesi için geride bırakacaktı. Sita buna çok dokunaklı bir şekilde cevap verdi: Kocasıyla gitmek zorundaydı zira ondan başka dayanağı yoktu ve o olmadan yaşamayı istemiyordu.

      Rama şehirde kalması için bir kez daha karısına yalvardı çünkü ormandaki hayat çile ve tehlikeyle doluydu. “Ormanda bir sürü aslan, fil ve başka vahşi canavarlar var. Derin ırmakların suları timsah kaynıyor. Orada tek döşeğin, içi yılanlar ve yengeçlerle dolu birbirine dolanmış çalılıkların ortasındaki buz gibi toprak olacaktır. O yüzden, akıllı davran ve şehirde kal, sevgilim!”

      Fakat Sita gözyaşları içinde cevap verdi:

      “Ormanın bütün tehlikeleri, beni korkutmak için saydığın tüm o çileler,

      Yanımda sen olduktan sonra korkutmaz gözümü.

      Senin sevginin rehberliğinde ben acı nedir bilmem,

      Her bir dert güzeldir, her bir kayıp kazançtır o zaman.”

      “Yanımda sen varken bahsettiğin şeylerin hiçbiri benim için zorluk olmaz. Ben seninle karın ve yardımcın olmak için evlendim. Sadakatle sana hizmet etmek hem bu dünyada hem de öteki dünyada beni saadete götürecek en emin yoldur. Ama bu dileğimi reddediyorsan şunu bilmelisin: Madem kocamın yanında yaşayamayacağım, ben de kendimi denize atarım, ateşe girerim ya da zehir içerim. Böylece hayatıma son veririm.”

      Karısı işte böylece dil döküp yalvaracaktı. Rama nihayet onu dinleyerek yanında götüreceğine söz verdi. Bu yolculuktan önce Sita’dan tüm servetini Brahmanlara ve hizmetçilere vermesi istedi. Ardından karı koca yola çıkmak üzere hazırlandılar. Rama’yı direnmeye ikna edememiş olan Lakshman da ne olursa olsun onlarla geleceğini söyledi. Rama, ilk başta kardeşini evden ayırmaya isteksiz olsa da sonunda buna razı geldi ve Lakshman’a hangi silahları yanına alması gerektiğini anlattı.

      Yapılması gereken bütün hazırlıkları; çocukların krala ve annelerine veda edişini, yola çıkanlar ile Vasishtha, Sumantra ve ötekiler arasında geçen konuşmaları, şehri kaplayan yas halini ve herkesten yükselen acı dolu feryatları eksiksiz anlatmak çok uzun zaman alacaktır. Ama bu acıyı paylaşmayan tek bir kişi vardı: Kaikeyi. Yüzü hiç kızarmadan kapıldığı neşe ve muzaffer tavrı, ulu Vasishtha’nın en şiddetli öfkesini onun üzerine çekecekti.

      Ayrılık vakti gelip çattı. Rama ile küçük maiyeti, Ayodhya surlarından çıktı. Yolculuklarının ilk gününde kalabalıklar peşlerinden geldi. Hatta geceyi geçirmek için kamp kurdukları nehrin kıyısına kadar onları yalnız bırakmadılar. Fakat Rama ve grubu sabah erkenden kalkmıştı, diğerleri ise hâlâ uyuyordu. Nehri geçtiler ve insanlara izlerini kaybettirecek şekilde ilerlediler. Bu yüzden, onları takip edenler şaşkın ve gözleri yaşlı halde evlerine geri dönmek zorunda kaldı. Sonra Rama ile yanındakiler Kosala ülkesini hızla aşıp Gomati Nehri’ni geçtiler ve son bir kez Ayodhya’ya doğru bakarak şehre uzun uzun veda ettiler.

      Hızla akan Ganj Nehri’ne geldiklerinde Nişadaların6 kralı Guha tarafından karşılandılar. Onları karşıya geçirmek için tekneler yollamıştı. Sonra şimdi Cumna denen Yamuna Irmağı ile Ganj’ın birleştiği yere geldiler. Bugün burada Hindularca bir hac yeri olarak hürmet edilen Allahabad şehri bulunmaktadır. Bahsi geçen bu

Скачать книгу


<p>6</p>

Nişada: Kadim Hindu metinlerinde ismi geçen bir kabile. (ç.n.)