Yetişkin Olmak. Lara E. Fielding
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Yetişkin Olmak - Lara E. Fielding страница 10
İkincisi, “Tam tersine,” demiş, “Burada, ucunda bir parça tüy olan uzun, yumuşak bir yaratık var.” Filin kuyruk tarafında duruyormuş.
“Aptal olmayın!” diye atılmış üçüncü kör. “Sütun şeklinde dört ayrı hayvandan bahsediyoruz.”
Anladınız. Ne kadar gezdiğiniz ne kadar gördüğünüz umrumda değil, dünya görüşünüz sınırlıdır. Herkesin dünya görüşü sınırlıdır. Ama biz yine de kendi konumumuzun “haklı” olduğunu hararetle savunuruz, bu da bizi DDE sistemimizin katılığına ve duygusal alışkanlık kalıplarımıza saplayıp bırakır.
ARA Arayış içindeki biri olarak, kendi kör noktalarınızı açmaya başlamaya ve sizde neyin eksik olabileceğini öğrenmeye hazır ve istekli misiniz?
Biz insanlar iyi bir hikâyeyi yutuveririz! Zihnimizdeki görsel ve sözlü hikâyeleri kullanma becerisi, kabilelerimizin ve kendi kültürümüzün hikâyelerinden ders alma konusunda bize benzersiz bir yetenek verir. Bir deneyimden ders almak için gerçekten yaşamamız gerekmez. Maalesef yaratıcı hikâyeler anlatan zihnimiz bize karşı da çalışabilir. Sorun şu ki, bir inanç bir alışkanlık gibi iyi ve sağlam bir biçimde oraya yerleştiğinde, bilinç odasından varsayım odasına geçebilir. Düşünceler ve fikirler varsayımlar diyarına çekildiğinde aksi yönde bir kanıt, tutunduğumuz hikâyeyi yalanlayabilecek (ve saplanıp kaldığımız acıyı aşıp büyümemize yardımcı olacak) bir kanıt görmek gerçekten de zordur.
Deneyimlerimizden ya da kabilemizden topladığımız hikâyeler örtük varsayımlar ya da dünyanın işleyişiyle ilgili bilinçdışı kurallar halini alır. Sık sık insanların, “Ben böyle yetiştirildim” dediğini işitiriz. Jessica, başkalarının, korkularını ve kaygılarını idare etmekte ona yardım etmesi gerektiğini varsayıyordu. Nina başkalarından yardım isterse hiçbir yardımı olmayan bir ilgiyle bunalacağını sanıyordu. Her ikisi de geçmişteki deneyimlerine dayanarak doğal varsayımlarda bulunmuşlar ama yeni bilgiler toplamayı başaramamışlardı.
ARA Hepimiz varsayımda bulunduğumuzdan, siz de bulunuyorsunuz. Kültürünüzün mutlak gerçekmiş gibi kabul edilen bazı yaygın kurallarını görebiliyor musunuz? Başka bir kültürden birinin bunları nasıl görebileceğini düşünün.
Hepimiz elbette ki açık fikirli olduğumuzu düşünmek isteriz. Ama bir inancı besleyecek bir duygu atıverin bakalım içeri, of of of, o inançlar artık içine girilemez bir hal alır mı almaz mı? Bunun nedeni hissetme biçimimizin düşünme biçimimizin yakıtı olmasıdır. Düşüncelerimiz, özellikle de güçlü duygular uyandıran düşünceler yapışkandır.
Tris içeri girdiğinde bir sanal gerçeklik testinde olduğunu biliyordu. Ama paniğe kapılınca zihni ve bedeni su çizgisinin yükselmesine tepki vermeye başladığından testte olduğunu unuttu. Böyle olur. Birçok klasik araştırmada gösterildiği üzere, bize bir durumun gerçek olmadığı söylense bile, duygusal tepkilerimiz kontrolü ele geçirebilir ve unuturuz! Artık ne mantık kalır ne akıl yürütme.
Belli bir andaki duygusal halimiz, renkli camlı gözlükler takmaya benzer. Nasıl ki mavi lensler yeşil ve kırmızıyı görmeyi zorlaştırır, mor gibi benzer renkleri öne çıkarır, biz de üzgün, öfkeli ya da kaygılı olduğumuzda olumsuzluk eğilimi denen şeyi gösteririz. Belli bir biçimde hissederiz, sanki çevremize de bu biçimde hissetmemize neden olacak bir gerekçe bulmak için bakarız. Öyle tahmin ediyorum ki bunu deneyimlerinizden biliyorsunuz. X, Y ya da Z’nin olduğundan, olacağından ya da olmayacağından kesinlikle, tümüyle emin olduğunuz bir zaman olmadı mı? O zamanı hatırladınız mı? Sonra yanıldınız hani? Evet, güçlü duygularımız ya da inançlarımız olduğunda zihnimiz bizi böyle aldatabilir işte.
Bir davranış psikoloğu olarak eylemlerimizin zihin sağlığımızı etkileme gücü karşısında gerçekten de dudaklarım uçukluyor. Çünkü eylemlerimiz (ayaklarımız, ellerimiz ve sesimizle yaptığımız şeyler) gerçekten kontrol ettiğimiz yegâne şeyler. Hiçbir betimlemeye gerek yok. (Güçlenme ve bağımsızlık hissinin artması, duygularımızın buyruğundan kurtulmamız yan etkiler arasında sayılabilir.) Yüz ifadesi ve bedenin duruşundaki küçük değişikliklerden tutun gündelik sağlık alışkanlıklarımıza ve büyük resimle ilgili tercihlerimize varıncaya dek her şey zihin sağlığımız üstünde güçlü, hatta biyolojik etkiler yaratabilir.
Bu etkiyi görmezden gelmek kolaydır, çünkü yaptığımız her eylem hayatımızın sahilindeki bir çakıl taşına benzer. Bazen bir tercihin mutluluk manzaramıza katkısını açıkça görebiliriz. Ama istediğimiz ya da istemediğimiz hayat sahilini kuran şey, daha da sıklıkla, zaman içindeki birçok küçük eylemin birikimidir.
ARA Küçük eylemlerin ruh halinizi nasıl etkileyebileceğini hissetmek için bu deneyi yapın. Şimdi bedeniniz ve yüz ifadenizle üzüntüyü canlandırın: Biraz kamburlaşın, dudaklarınızı bükün, belki biraz da kaşlarınızı çatın. Zihninizde nasıl hissettiğinizin fotoğrafını çekin. Şimdi duruşunuzu değiştirin, düzgünce dik durun, omuzlarınızı indirip arkaya atın, gözlerinizi biraz açın ve yavaşça, hafifçe (zorlamadan) dudaklarınızın kenarlarını kaldırın. Zihninizde nasıl hissettiğinizin bir fotoğrafını çekin.
Araştırmacıların ne bulduğunu muhtemelen fark ettiniz (Draft ve Pressman 2012): Eylemlerimiz, duruşumuz ve yüz ifademizdeki küçük değişiklikler mutluluğumuzun sahiline bir çakıl taşı ekleyebilir. Bu, eylemlerinizin ruh haliniz üstünde gösterebileceği muhteşem etkinin küçük bir örneğidir sadece. Bu güçlü, iki yönlü duygu-eylem etkileşimi nedeniyle eylemleriniz en güçlü aracınız olacak. Başka bir deyişle nasıl ki duygular bazı davranışların itici gücüyse, bazı davranışlar da bazı duyguların itici gücüdür.
Ama işler çetrefilleşir, çünkü duygularımızın dalgası epeyce güçlü olabilir, biz de gerçekten kontrolden çıkmış gibi hissedebiliriz! Duygularınız bu mesajı verdiğinden, duygularınızın size yapmanızı söylediğinden farklı bir şey yapmak doğru gelmeyecektir. O duyguya denk düşmeyen bir eylemde bulunmak sahteymiş, yapmacıkmış gibi gelecektir.
Bu nedenle beceri sahibi olmanın en zor yönü ve beni görmeye gelen insanlara söylediğim ilk şey şudur:
Duygular güçlü olduğunda, becerilerinizi gerçekten, ama gerçekten kullanmanız gerektiğinde, bunu hiç mi hiç yapmak istemeyeceksiniz!
Davranış değişikliğinin zor olabilmesinin başka bir nedeni de zihninizin de sizi kışkırtmak için devreye girmesidir: Sorun yok. Bir seferden bir şey olmaz. Tekrar tekrar ortaya çıkan iki düşünce vardır: “(Otopilotun önüne geçmek için) bu kadar çaba sarf etmemem gerekirdi!” Ve bir de “Çok zor!” Evet, sizi anlıyorum. Bu kitapta öğrendiğiniz beceriler gayet basit olsalar da iyi pratik yapmış bir otopilotun önüne geçmek zor olabilir. Bu nedenle yeni bir beceri öğrenirken hep olduğu gibi, epeyce pratik yapmanız ve bağlılık göstermeniz gerekecek.
Uyguladığımız şey haline geliriz. Günün sonunda, olacağınız yetişkin, bu hayat sırasında yaptığınız bütün büyük ve küçük eylemlerin toplamından ibaret olacak. Bu