Balkondaki Adam. Пер Валё

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Balkondaki Adam - Пер Валё страница 4

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Balkondaki Adam - Пер Валё Martin Beck

Скачать книгу

şefi kim şu anda?”

      “Ahlberg ama…”

      “Aynen. Ayrıca yıllık izninden beş gün kullandığını da biliyorum. Başka bir deyişle, Motala’ya, City Hotel’de oturup Ahlberg’le laflamaya gidiyorsun. Haksız mıyım?”

      “Şey…”

      Kollberg yürekten, “Bol şans,” dedi. “Uslu dur.”

      “Teşekkürler.”

      Martin Beck telefonu kapatır kapatmaz arkasında bekleyen adam ite kaka öne geçti. Beck omuz silkip istasyonun ana bekleme salonuna gitti.

      Kollberg haklıydı aslında. Bunun en ufak bir önemi yoktu ama yine de bunun bu kadar kolay anlaşılması onu sinir etmişti. Kollberg ve o, üç yaz önceki bir cinayet davasında Ahlberg’le tanışmışlardı. Soruşturma uzamış ve zor geçmişti, bu esnada yakın dost olmuşlardı. Yoksa Ahlberg, ulusal polis teşkilatından yardım istemezdi ve Martin Beck de bu davaya yarım gün mesai bile ayırmazdı.

      İstasyonun saatine bakılacak olursa yaptığı telefon görüşmeleri yalnızca dört dakika sürmüştü; trenin kalkmasına hâlâ on beş dakika vardı. Büyük salon her zamanki gibi her telden insanla doluydu.

      Martin Beck elinde bavulu, orada karamsar bir ifadeyle duruyordu. İnce suratlı, geniş alınlı ve güçlü çeneli, orta boylu bir adamdı. Onu gören çoğu kişi muhtemelen taşradan gelmiş, kendini birden büyük şehrin koşturmacası arasında bulmuş, şaşkın bir adam sanıyordu.

      “Merhaba bayım,” dedi birisi çatlak bir fısıltıyla.

      Martin Beck dönüp ona seslenen kişiye baktı. Ergenlik yaşlarının başında bir kız yanındaydı; incecik telli, sarı saçlıydı ve üstünde batik bir elbise vardı. Yalınayaktı, kirliydi ve Beck’in kendi kızıyla aynı yaşta görünüyordu. Sağ avucunda dört fotoğraftan oluşan bir şerit tutuyordu, çaktırmadan Martin Beck’e gösterdi.

      Bu fotoğrafların çekildiği yerin izini sürmek çok basitti. Kız otomatik fotoğraf çeken kabinlerden birine girmiş, taburenin üstüne diz çökmüş, elbisesini koltuk altına kadar kaldırıp makineye para atmıştı.

      Bu kabinlerin perdeleri diz boyuna kadar kısaltılmıştı ama pek işe yaramışa benzemiyordu. Martin Beck resimlere şöyle bir baktı; bu günlerde genç kızlar eskisine oranla daha çabuk gelişiyordu. Bu küçük pasaklılar altlarına bir şey giyme zahmetine de girmiyordu. Yine de fotoğraflar çok iyi çıkmamıştı.

      “Yirmi beş kron?” dedi çocuk umutla.

      Martin Beck buna sinir olmuştu, etrafına bakındığında salonun diğer tarafında üniformalı iki polis gördü. Yanlarına yaklaştı. İçlerinden biri onu tanıyıp selam verdi.

      “Burada çocuklarla baş edemiyor musunuz?” dedi Martin Beck, öfke içinde.

      “Elimizden geleni yapıyoruz, efendim.”

      Cevap veren memur ona selam veren memurdu aynı zamanda. Mavi gözlü ve açık renk, sakalı düzgünce kısaltılmış bir gençti.

      Martin Beck hiçbir şey demedi, arkasını dönüp platforma çıkan cam kapılardan geçti. Batik elbiseli kız şimdi salonun ilerisindeydi, çaktırmadan fotoğraflara bakıyor, dış görünüşünde bir terslik mi var diye merak ediyordu.

      Çok geçmeden, dangalağın teki fotoğraflarını alırdı kesin.

      Ardından kız da Humlegården ya da Mariatorget’e gider, o parayla ot ya da esrar alırdı. Ya da belki LSD.

      Onu tanıyan polis memuru sakallıydı. Yirmi dört yıl önce, Martin Beck polis teşkilatına ilk katıldığında sakal bırakmak yasaktı.

      Bu arada, sakallı olmayan diğer polis memuru ona neden selam vermemişti ki? Onu tanımamış mıydı?

      Yirmi dört yıl önce, polis memurları üstleri olsun olmasın, yanlarına yaklaşan herkese selam verirdi. Yoksa yanılıyor muydu?

      O günlerde on dört on beş yaşındaki kızlar fotoğraf kabinlerinde çıplak fotoğraflarını çekmez, kafa yapmak için para bulabilmenin yolu olarak bunları başkomiserlere satmaya çalışmazdı.

      Her neyse, Martin Beck bu yılın başında aldığı yeni unvandan hiç memnun değildi. Güney polis merkezindeki yeni ofisini de sevmemişti çünkü Västberga’daki gürültülü bir sanayi bölgesindeydi artık. Sürekli ondan kuşku duyan karısından da, Gunvald Larsson gibi birisinin dedektif komiser yapılabilmesinden de hiç memnun değildi.

      Martin Beck birinci sınıf kompartımanda cam kenarına oturup tüm bunları kara kara düşündü.

      Tren istasyondan süzülerek ayrıldı ve belediye binasını geçti. Martin Beck buharlı eski beyaz vapur Mariefred’i gördü, hâlâ Gripsholm’daydı, sonra Norstedt Yayınları’nın binasını da gördü. Tren tünel tarafından yutulup güneye çekildi. Tekrar gün ışığına çıktığında Martin Beck yemyeşil çayırlarıyla Tantolunden’i, yakında kâbuslarına girecek olan parkı gördü ve demiryolu köprüsünde tekerleklerin yankısını duydu.

      Tren Södertälje’de durduğunda Martin Beck kendini daha iyi hissediyordu. Ekspres trenlerin çoğunda restoranın yerini almış olan metal servis arabasından bir soda ve bayat peynirli sandviç aldı.

      4

      “Evet,” dedi Ahlberg, “işte şöyle oldu. O gece hava bayağı soğukmuş, adam yatağının yanına elektrikli ısıtıcılardan birini koymuş. Uykusunda battaniyesini üstünden atmış, battaniye ısıtıcının üstüne düşüp alev almış.”

      Martin Beck başıyla onayladı.

      “Gayet olası,” dedi Ahlberg. “Teknik soruşturma bugün tamamlandı. Sana telefon etmeye çalıştım ama yola çıkmıştın.”

      Borenshult’taki yangın mahallindeydiler ve ağaçların arasından gölü ve üç yıl önce bir kadın cesedi buldukları kanal havuzunu görebiliyorlardı. Yanan evden geriye tek kalan temeli ve bacanın tabanıydı. İtfaiye ekibi, küçük bir müştemilatı kurtarmayı başarmıştı.

      “Orada birtakım çalıntı mallar vardı,” dedi Ahlberg. “Şu Larsson denen adam bir eskiciydi. Ama daha önce hüküm giymişti, o yüzden şaşırmadık. Eşyaların listesini çıkaracağız.”

      Martin Beck tekrar kafasını sallayıp, “Stockholm’deki erkek kardeşine baktık. Geçen bahar ölmüş. Kalp krizinden. O da eskiciydi,” dedi.

      “Demek ailede varmış,” dedi Ahlberg.

      “Kardeşi hiç yakalanmamış ama Melander onu hatırladı.”

      “Ah, evet, Melander… fil gibi hafızası vardır, hiç unutmaz. Artık birlikte çalışmıyorsunuz, değil mi?”

      “Sadece ara sıra. Kungsholm Caddesi’ndeki merkezde şimdi. Kollberg de bugünden itibaren orada olacak. Ha bire yerimizi değiştirmeleri ne saçma.”

      Yangın

Скачать книгу