Balkondaki Adam. Пер Валё

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Balkondaki Adam - Пер Валё страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Balkondaki Adam - Пер Валё Martin Beck

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      “Bildiğim kadarıyla hayır. Sanırım yağmur her şeyi berbat etmiş.”

      “Sence ne zaman olmuş? Dün akşam orada bir saldırı vakası da olmuş. Ben de tam onun raporunu okuyordum.”

      “Bilmiyorum,” dedi Kollberg. “Onu taşıdıktan sonra bakacağız.”

      “Sence aynı adam olabilir mi? Kız onun saldırıyı yaptığını görmüştür falan?”

      “Eğer tecavüze uğradıysa, aynı adam olma ihtimali çok düşük. Aynı zamanda sapık bir gaspçı… Biraz fazla,” dedi Kollberg muğlakça.

      “Tecavüz mü? Doktor öyle mi dedi?”

      “Mümkün dedi.”

      Kollberg iç geçirip çenesini sıvazladı.

      “Beni arabayla buraya getiren çocuklar, kızın kim olduğunu bildiğinizi söyledi.”

      “Evet,” dedi başkomiser. “Öyle gözüküyor. Granlund az önce içerideydi ve dün gece annesinin getirdiği fotoğrafa bakarak kimliği teşhis etti.”

      Başkomiser bir dosya açtı, bir fotoğraf çıkarıp Kollberg’e verdi. Vanadis Parkı’nda şu anda ölü yatan kız, burada bir ağaca yaslanmış, güneşe bakarak gülüyordu. Kollberg başıyla onaylayıp resmi geri verdi.

      “Anne babasının haberi var mı…”

      “Hayır,” dedi başkomiser.

      Önündeki not defterinden bir sayfa koparıp Kollberg’e verdi.

      Kollberg, “Bayan Karin Carlsson, Sveavägen 83 numara,” diye sesli okudu.

      “Kızın adı Eva’ymış,” dedi başkomiser. “İyisi mi biri… sen gitsen iyi olur. Şimdi. Annesi daha tatsız bir biçimde öğrenmeden.”

      “Durum yeterince tatsız zaten,” diye iç geçirdi Kollberg.

      Başkomiser onu ciddiyetle süzdü ama hiçbir şey demedi.

      “Neyse, burası sizin bölgeniz sanıyordum,” dedi Koll-berg. Yine de ayağa kalkıp devam etti:

      “Tamam tamam, ben giderim. Birisi yapmak zorunda.”

      Kapının eşiğinde arkasını dönüp konuştu:

      “Teşkilatta neden az adam var, belli oldu. Polis olmak için deli olmak lazım.”

      Arabasını Stefan Kilisesi’nin orada bıraktığı için Sevavägen’e yürümeye karar verdi. Ayrıca kızın anne babasıyla tanışmayı geciktirmek istiyordu.

      Güneş parlıyordu ve gece yağan yağmurun bütün izleri kurumuştu. Kollberg onu bekleyen görevi düşününce biraz midesi bulandı. En iyi ifadeyle gönülsüzdü. Daha önce de buna benzer görevlere zorlanmıştı fakat şimdi, mesele ölen bir çocuk olduğundan önündeki sıkıntı daha fenaydı. Keşke Martin burada olsaydı, diye düşündü; o böyle konularda benden çok daha iyi. Ardından Martin Beck’in bu tür durumlarda hep ne kadar depresif göründüğünü hatırlayıp şöyle düşündü: Hah, bunu kim yaparsa yapsın, herkes için zor bir durum.

      Ölen kızın yaşadığı apartman Vanadis Parkı’nın tam karşısındaydı, Surbrunns Caddesi ile Frej Caddesi’nin ortasındaydı. Asansör çalışmıyordu ve Kollberg beş katı yürüyerek çıkmak zorunda kaldı. Bir saniye ayakta durup nefesini düzene soktuktan sonra zili çaldı.

      Kadın kapıyı neredeyse anında açtı. Üstünde kahverengi, uzun bir elbise ve ayaklarında sandalet vardı. Sarı saçları darmadağınıktı, sanki durmadan parmaklarını arasından geçirmişti. Kollberg’i görünce hüsranla yüzü düştü, sonra ifadesi umut ve korku arasında gidip geldi.

      Kollberg kimliğini gösterip kadına çaresiz, soru soran gözlerle baktı.

      “Girebilir miyim?”

      Kadın kapıyı ardına kadar açıp arkaya adım attı. “Onu bulamadınız mı?” dedi.

      Kollberg cevap vermeden içeri girdi. Daire iki odadan oluşuyor gibiydi. Dış taraftaki odada bir yatak, kitaplık, bir çalışma masası, televizyon, şifonyer ve alçak, tik bir sehpanın iki yanında tekli iki koltuk vardı. Yatak topluydu, tahminen o gece kimse orada uyumamıştı. Mavi yatak örtüsünün üstünde bir bavul açık duruyordu, hemen yanında da düzgünce katlanmış giysiler. Bavulun tutma yerine ütülenmiş iki yazlık elbise asılmıştı. İçteki odanın kapısı açıktı; Kollberg kitap ve oyuncaklarla dolu, maviye boyanmış bir kitaplık gördü. En üstte beyaz bir oyuncak ayı vardı.

      “Sakıncası yoksa, oturabilir miyiz?” diye sordu Koll-berg ve tekli koltuklardan birine oturdu.

      Kadın ayakta kalıp şöyle dedi:

      “Ne oldu? Onu buldunuz mu?”

      Kollberg kadının gözlerindeki dehşet ve paniği gördü, onu sakin tutmaya çalıştı.

      “Evet,” dedi. “Lütfen oturun, Bayan Carlsson. Kocanız nerede?”

      Kadın, Kollberg’in karşısındaki koltuğa oturdu.

      “Kocam yok. Boşandık. Eva nerede? Ne oldu?”

      “Bayan Carlsson, ne yazık ki kızınız ölü bulundu.”

      Kadın bakakalmıştı.

      “Hayır,” dedi. “Hayır.”

      Kollberg ayağa kalkıp kadının yanına gitti.

      “Yanınızda olacak bir yakınınız var mı? Anneniz ya da babanız?”

      Kadın olumsuz anlamda kafa salladı.

      “Bu doğru değil,” dedi.

      Kollberg elini kadının koluna koydu.

      “Çok ama çok üzgünüm, Bayan Carlsson,” dedi beceriksizce.

      “Ama nasıl? Şehir dışına çıkacaktık…”

      “Henüz emin değiliz,” diye cevap verdi Kollberg. “Kızınızın… öldürüldüğünü düşünüyoruz…”

      “Öldürüldü mü? Cinayet mi?”

      Kollberg başıyla onayladı.

      Kadın gözlerini kapadı, kaskatı ve kıpırtısız oturdu. Sonra gözlerini açıp başını iki yana salladı.

      “Eva değildir,” dedi. “Eva değildir. Siz sakın… sakın bir hata yapmış olmayın.”

      “Hayır,” dedi Kollberg. “Ne kadar üzüntü duyduğumu anlatamam, Bayan Carlsson. Arayabileceğim birisi yok mu? Buraya çağırabileceğim birisi? Anneniz, babanız ya da herhangi birisi?”

      “Hayır, onlar olmaz. Kimseyi burada istemiyorum.”

      “Eski

Скачать книгу