Polis Katili. Пер Валё

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Polis Katili - Пер Валё страница 14

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Polis Katili - Пер Валё Martin Beck

Скачать книгу

bir tahta parçası alıp suya fırlattı. Köpek hemen suya atlayıp tahtayı kaptı.

      “Şahane,” dedi Nöjd. “Şimdi arka koltuğu iyice batıracak. Yani Sigbrit’in gizli bir seks yaşamı olduğunu mu düşünüyorsun?”

      “Bence mümkün. Yani özel hayatını yakından incelememiz lazım. Yapabildiğimiz kadar. Yani belki de, sonuçta bir ihtimal, kendinden yedi sekiz yaş küçük bir erkekle kaçmış olabilir. Bir süre mutlu olmak için her şeyden kaçış. Sadece iki haftalığına ya da iki aylığına da olsa.”

      “Bir güzel becerilmek için,” dedi Nöjd.

      “Ya da bağ kurabildiğini sandığı bir insanla konuşma şansı için.”

      Nöjd başını yana eğip sırıttı.

      “Bu bir teori,” dedi. “Ama ben katılmıyorum.”

      “Çünkü duruma uymuyor.”

      “Doğru. Hem de hiç uymuyor. Bir planın var mı? Yoksa bu münasebetsiz bir soru mu oldu?”

      “Lennart gelene kadar beklemeyi planlıyorum. Ondan sonra Folke Bengtsson ve Bertil Mård ile gayriresmî bir sohbet etmeyi düşünüyorum.”

      “Ben de seve seve eşlik ederim.”

      “Hiç şüphem yok.”

      Nöjd kahkahayı bastı. Sonra ayağa kalktı, yeşil arabaya doğru yürüyüp camı tıklattı. Kızıl sakallı genç bir adam olan sürücü, camı indirdi ve ona soru sorar gibi baktı.

      “Artık Anderslöv’e dönüyoruz,” dedi Nöjd. “Källstorp içinden geçip erkek kardeşimden yumurta alacağım. Ama siz Skivarp’tan geçen yolu izlerseniz, gazeteniz biraz daha az para harcamış olur.”

      Fiat onları takip etti ve yumurta alımını takipte kaldı.

      “Polise güvenmedikleri çok belli,” dedi Nöjd.

* * *

      Bunun haricinde o gün, yani 2 Kasım Cuma günü hiçbir şey olmadı.

      Martin Beck mecburi Trelleborg ziyaretini gerçekleştirip Başkomiser ve Emniyet Amiri ile buluştu, adam Kriminal Şube’nin başıydı. Martin Beck amirin odasına hayran kalmıştı çünkü limana bakıyordu.

      Kimsenin dosya hakkında söyleyeceği bir söz yoktu.

      Sigbrit Mård on yedi gündür kayıptı ve herkesin tek bildiği, Anderslöv’de dolanan dedikodulardı.

      Öte yandan, dedikodular genelde sağlam temele dayanırdı.

      Ateş olmayan yerden duman çıkmazdı.

      O akşam Kollberg telefon etti, araba kullanmaktan nefret ettiğini, geceyi Växjö’de geçirmeyi planladığını anlattı.

      “Anderstorp’ta işler nasıl gidiyor?” dedi.

      “Anderslöv.”

      “Ah, evet.”

      “Çok tatlı bir yer ama gazeteciler şimdiden ensemizde.”

      “Sen üniformanı giy, daha çok saygı görürsün.”

      “Şu zeki yorumların olmasa!” dedi Martin Beck.

      Arkasından Rhea’yı aradı ama ulaşamadı.

      Bir saat sonra tekrar denedi, en son yatmadan önce de aradı.

      Bu kez kadın evdeydi.

      “Bütün akşam sana ulaşmaya çalıştım,” dedi.

      “Gerçekten mi?”

      “Ne yapıyordun?”

      “Seni ilgilendirmez,” dedi Rhea neşeli neşeli. “Nasıl gidiyor?”

      “Emin değilim. Bir kadın ortadan kaybolmuş.”

      “İnsanlar durup dururken ortadan kaybolmaz. Bunu bilmen gerek, sen bir polissin.”

      “Sanırım seni seviyorum.”

      “Sevdiğini biliyorum,” dedi Rhea mutlu bir şekilde. “Sinemaya gittim, sonra da Butlers’da bir şeyler yedim.”

      “İyi geceler.”

      “Tek istediğin bu muydu?”

      “Hayır, ama bekleyebilir.”

      “İyi uykular, sevgilim,” dedi Rhea ve telefonu kapattı.

      Martin Beck bir şarkı mırıldanarak dişlerini fırçaladı. Eğer birisi orada olup da duysaydı muhtemelen çok garipserdi.

      Ertesi gün tatildi. Azizler Yortusu. Yine de birilerinin tatilini her zaman zehir edebilirdi. Malmö’deki Månsson’un mesela.

      6

      “Ben ömrüm boyunca birçok hödükle tanıştım,” dedi Per Månsson, “ama Bertil Mård kadarını görmedim.”

      Månsson’un Regements Caddesi’ne bakan balkonunda oturmuş, güzel günün keyfini çıkarıyorlardı.

      Martin Beck, sırf eğlencesine Malmö otobüsüne binmişti ve muhtemelen Sigbrit Mård’ın bitiremediği yolun tümünü seyahat edip bitirmişti.

      Aynı zamanda otobüs şoförünü sorguya çekmeyi denemişti ama beyhudeydi çünkü adam yedek şofördü ve o gün mesaide değildi.

      Månsson iri yarı, keyfine düşkün bir tipti, yaşamı hafife alırdı ve pek abartılı tabirler kullanmazdı. Ancak şimdi şöyle dedi:

      “O adam bence hödüğün önde gideniydi.”

      “Deniz kaptanlarının çoğu tuhaftır,” dedi Martin Beck. “Genellikle çok yalnız oluyorlar, eğer baskıcı tiplerse, çok haşin ve otokrat davranabiliyorlar. Dediğin gibi, ayıya dönüşüyorlar. Tek konuştukları insan, şefleri oluyor.”

      “Şefleri mi?”

      “Baş Makinist.”

      “Ah.”

      “Çoğu çok içki içer ve tayfasına zorbalık eder. Ya da onlar yokmuş gibi davranır. Arkadaşlarıyla konuşmaz bile.”

      “Gemiler hakkında çok bilgilisin.”

      “Evet, hobimdir. Bir keresinde bir gemide geçen bir dosyayı çözmüştüm. Cinayet. Hint Okyanusu’nda. Bir yük gemisinde. Hayatımda üstünde çalıştığım en ilginç dosyaydı.”

      “Eh, ben Malmöhus’un kaptanını tanıyorum. Gayet düzgün bir arkadaş.”

      “Yolcu gemileri genelde farklıdır. Sahipleri farklı bir memur yerleştirir oraya. Sonuçta, kaptanlar yolcularla sosyalleşmek

Скачать книгу