Riga'nın Köpekleri. Хеннинг Манкелль

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Riga'nın Köpekleri - Хеннинг Манкелль страница 4

Riga'nın Köpekleri - Хеннинг Манкелль Kurt Wallander

Скачать книгу

gereken birçok soru vardı kafasında. Bir yandan da kafasının içinde Rydberg’le konuşuyordu. Doğru yolda mıyım, acaba gözden kaçırdığım bir şey var mı? Rydberg’in verebileceği yanıtlarla tepkilerini hayalinde canlandırmaya çalıştı. Zaman zaman bunda başarılı olsa bile ölüm döşeğinde yatan Rydberg gözünün önünden gitmiyordu bir türlü.

      15.30’da emniyete geri döndü. Martinson’la Svedberg’i odasına çağırdı, kapıyı kapattı ve santrale de telefon bağlamamasını söyledi.

      “Bu kolay bir dava değil,” diye söze başladı. “Otopsi sonuçları ve kurtarma botuyla giysileri inceleyen adli tıp ekibinin vereceği raporu beklemek zorundayız. Ama bu arada yanıtlanmasını istediğim birkaç soru var.”

      Svedberg elindeki not defteriyle duvara yaslanmış duruyordu. Saçları hafifçe dökülmeye başlamıştı. Kırk yaşlarındaydı. Ystad’da doğmuştu ve söylentilere kulak verilecek olursa Ystad’dan ayrıldığı dakika memleketini özlemeye başlıyordu. İlk bakışta insanlara oldukça yavaş hareket eden, ilgisiz biri gibi bir izlenim veriyordu ama son derece dikkatli biriydi ve Wallander, onun bu özelliğinden çok memnundu. Martinson birçok açıdan Svedberg’in tersiydi: Otuz yaşına yaklaşıyordu, Trollhättan’da doğmuştu ve polislik mesleğinde bir kariyer yapmaya kararlıydı. Ayrıca Halk Partisi üyesiydi ve Wallander’in duyduklarına göre de sonbahardaki seçimlerde belediye meclisine seçilme şansı çok yüksekti. Polis memuru olarak Martinson bazen düşüncesizce hareket eden ve dikkatsiz biri olmakla birlikte bir sorun karşısında bir çözüm olduğunu hissettiğinde bunun için elinden geleni yapardı. Çok çalışkan ve hırslı biriydi.

      “Bu kurtarma botunun nereden geldiğini öğrenmek istiyorum,” dedi Wallander. “İki adamın ne zaman öldürüldüğünü öğrendiğimizde botun hangi yönden geldiğine ve denizde ne kadar sürüklendiğine bakacağız.”

      Svedberg ona şaşkınlıkla baktı. “Bu olası mı?” diye sordu.

      “Meteoroloji dairesindeki görevlilerle görüşmeliyiz,” dedi Wallander. “Hava koşulları ve rüzgârın yönüyle ilgili her şeyi onlar bilir. Botun hangi yönden geldiğiyle ilgili bir fikir edinmeliyiz. Ayrıca botla ilgili de her şeyi öğrenmek istiyorum. Nerede imal edildiği, bu tür botların hangi gemilere ait olabileceği gibi. Her şeyi öğrenmek istiyorum.”

      Martinson’a bakarak başını salladı. “Bu senin görevin.”

      “Bu adamların kayıp olduklarına dair herhangi bir kayıt olup olmadığını öncelikle bilgisayardan araştırmamız gerekmez mi?” diye sordu Martinson.

      “İşe bununla başlayabilirsin,” dedi Wallander. “Sahil güvenlikle bağlantı kur, güneydeki tüm görevlilerle konuş. Ve Björk’ün konuyu hiç zaman kaybetmeden Interpol’e açma konusunda ne düşündüğünü öğren. Bu adamların kim olduklarını öğreneceksek işin başından haberleşme ağımızı genişletmeliyiz.”

      Martinson onaylarcasına başını sallayarak not aldı. Svedberg düşünceli bir tavırla kaleminin ucunu kemiriyordu.

      “Adli tıp adamların giysileriyle ilgili ayrıntılı bilgiyi verecek,” diye sürdürdü konuşmasını Wallander. “Mutlaka birkaç ipucu bulacaklardır.”

      Kapı vuruldu ve Norén içeriye girdi. Elinde kıvrılmış bir deniz haritası vardı.

      “Buna ihtiyacınız olacağını düşündüm,” dedi. Haritayı masanın üstüne yaydılar, bir deniz savaşını planlarcasına üstüne eğildiler.

      “Kurtarma botu ne kadar hızlı hareket edebilir?” diye sordu Svedberg. “Akıntı ve rüzgâr, hızı yavaşlatmakla birlikte arttırabilir de.”

      Hiç konuşmadan haritayı incelediler. Daha sonra Wallander haritayı rulo yaparak ayağa kalktı. Artık söylenecek bir şey kalmamıştı.

      “Hadi bakalım, işe başlayalım,” dedi. “Saat altıda burada buluşup neler öğrendiğimizi konuşuruz.”

      Svedberg ve Norén odadan çıkarlarken Wallander, Martinson’a kalmasını söyledi.

      “Kadın neler anlattı?” diye sordu.

      Martinson omuz silkti.

      “Bayan Forsell,” dedi. “Dul. Mossby’de oturuyor. Ängelholm’daki ilkokuldan emekli olmuş bir öğretmen. Köpeği Tegnér’le birlikte yaşıyor. İnsanın köpeğine bir şairin adını vermesi garip doğrusu! Her gün temiz hava almak için sahilde dolaşırlarmış. Dün akşam dolaşırken ortalıkta bot yokmuş ama bu sabah onu çeyrek geçe görmüş ve hemen emniyete haber vermiş.”

      “Onu çeyrek geçe,” dedi Wallander düşünceli bir tavırla. “Köpeği dolaştırmak için biraz geç bir saat değil mi bu?”

      Martinson evet anlamında başını salladı.

      “Ben de senin gibi düşündüm ama sonra köpeğini saat yedide çıkardığını ama bu kez ters yönde yürüdüklerini öğrendim.”

      Wallander konuyu değiştirdi.

      “Dün arayan adam,” dedi. “Sesi nasıldı?”

      “Daha önce de söylediğim gibi, inandırıcıydı.”

      “Aksanlı mı konuşuyordu? Yaşını tahmin edebilir misin?”

      “Svedberg gibi konuşuyordu. Sesi boğuktu, sigara içiyorsa doğrusu hiç şaşırmam. Kırk ya da elli yaşlarında olabilir. Basit ve net bir şekilde konuşmuştu. Banka memuru ya da çiftçi olabilir.”

      Wallander’in bir sorusu daha vardı.

      “Neden aradı?”

      “Ben de bunu merak edip duruyorum,” diye karşılık verdi Martinson. “Olaya karıştığı için botun kıyıya vurabileceğini biliyor olabilir. Adamı göğsünden vuran kişi de olabilir. Bir şey görmüş ya da duymuş da olabilir. Birçok olasılık var.”

      “Sence akla en yatkın açıklama hangisi?”

      “Sonuncusu,” diye karşılık verdi Martinson duraksamadan. “Ya bir şey görmüş ya da duymuş olmalı. Bu, katilin polisi peşine takmayı yeğleyebileceği türden bir cinayete benzemiyor.”

      Wallander de aynı şeyleri düşünüyordu.

      “Haydi, bir adım daha atalım,” dedi. “Bir şeyi gördü ya da duydu? Kurtarma botunda iki ceset? Bu cinayetlere karışmamışsa katili ya da katilleri görmüş olamaz. Bu da onun botu görmüş olabileceği anlamına gelir.”

      “Denizde bir kurtarma botu,” dedi Martinson. “İnsan böyle bir şeyi nasıl görebilir? Ancak sen de denizdeysen görebilirsin.”

      “Elbette,” dedi Wallander. “Kesinlikle. Peki, ama eğer katil o değilse neden kimliğini açıklamak istemedi sence?”

      “Bazı insanlar bu tür olaylara karışmak istemezler,” dedi Martinson. “Nasıl olduğunu bilirsin.”

      “Olabilir. Ama bunun başka bir açıklaması da olabilir.

Скачать книгу