Beşinci Kadın. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Beşinci Kadın - Хеннинг Манкелль страница 25
“Olabilir,” dedi. “Ama bence bir süre daha beklemeliyiz.”
Müdür ona dikkatle baktı.
“Aynı şeylerin olmasından korkuyorsun, değil mi? İçinde sivri uçlu kazıklar bulunan hendeklerle karşılaşmaktan korkuyorsun, değil mi?”
“Hayır.”
“Runfeldt olayı ne oldu?”
Wallander düşüncelerini söylese mi söylemese mi bilmiyordu. Başını hayır dercesine salladı, geçen yazki olayların yineleneceğine inanmak istemiyordu.
“Eriksson cinayeti birçok hazırlığı da beraberinde getiriyor,” dedi. “İnsan böyle bir cinayeti ancak bir kez işler. Koşulların çok özel olması gerekir. Örneğin yeterince derin bir hendek bulmak gibi. Bir de köprü. Ayrıca gece yarısı ya da şafakta dışarı çıkıp göçmen kuşlara bakan bir kurban her zaman kolay kolay bulunmaz. Runfeldt’in ortadan kaybolmasının Lödinge’de olanlarla bir bağlantısı olabileceğini ileri süren benim ama bunu önlem almak amacıyla yaptım.”
“Anlıyorum,” dedi müdür. “Ama sen yine de Ekholm’ü buraya çağırma konusunu yabana atma.”
“Olur,” dedi Wallander. “Haklı olabilirsin ama Ekholm’ü çağırmak için henüz erken diye düşünüyorum. Zamanlama önemli.”
Holgersson paltosunu ilikledi.
“Çok yorgun görünüyorsun. Bir an önce evine gidip yatsan iyi olacak. Sakın oturup çalışayım deme,” diyerek dışarı çıktı.
Wallander notlarını toplamaya başladı.
“Üstünde çalışmam gereken bir iki şey var,” dedi Höglund’a. “Buraya ilk geldiğin günü anımsıyor musun? Benden öğreneceğin birçok şey olduğunu söylemiştin. Şimdi yanıldığını görüyor olmalısın.”
Höglund masanın kenarına ilişmiş, tırnaklarına bakıyordu. Wallander genç kadının çok yorgun ve solgun olduğunu fark etti. O anda hiç de güzel görünmüyordu ama hâlâ çok yetenekliydi. Mesleğini de çok seviyordu. Bu bağlamda birbirlerine benziyorlardı.
Notlarını masaya bırakıp arkasına yaslandı.
“Ne gördüğünü söyle bana.”
“Beni çok korkutan bir şey.”
“Neden?”
“Vahşet. Hesaplılık. Ve nedensizlik.”
“Eriksson çok varlıklı biriydi. Herkes onun bir zamanlar ne denli acımasız bir iş adamı olduğunu söylüyor. Birçok düşmanı olmalı.”
“Tüm bunlar onun neden bambu kazıklarına çakılarak öldürüldüğünü açıklamaz.”
“Nefret aynen kıskançlık gibi bazen insanın gözünü bürür.”
Genç kadın hayır dercesine başını salladı.
“Eriksson’un kazığa sokulmuş bedenini gördüğümde yaşlı bir adamın öldürülmesinden çok daha fazla bir şeyle karşı karşıya olduğumuzu hissettim,” dedi. “O andaki duygularımı daha net bir şekilde açıklayamıyorum ama bu duygu hâlâ içimde ve oldukça güçlü. Ayrıca beni de çok tedirgin ediyor.” Wallander içindeki tedirginliği anımsadı. Genç kadın çok önemli bir şey söylemişti. Kendisinin de tam olarak bilincine varamadığı ama benzeri şeyleri düşündüğü ortadaydı.
“Devam et,” dedi. “Düşüncelerini zorla!”
“Fazla bir şey yok. Bir adam öldürüldü. Cinayetin işlendiği yeri görenlerin o manzarayı bir daha unutacağını sanmıyorum. Bir cinayetti bu. Ama işin bununla kalmayacağını, arkasının geleceğini hissediyorum.”
“Her katilin kendine özel bir dili vardır,” dedi Wallander. “Bunu mu demek istiyorsun?”
“Evet, böyle de denilebilir.”
“Sence katil bu davranışıyla bize bir şey mi söylemek istiyor?”
“Olabilir.”
Bu bir tür şifre olabilir, diye geçirdi içinden Wallander. Henüz çözemediğimiz bir şifre.
“Haklı olabilirsin.”
Bir süre ikisi de konuşmadı. Wallander yerinden kalkıp notlarını yeniden toparladı. Notlarının arasında kendisinin olmayan bir not gözüne ilişti.
“Bu senin mi?”
Genç kadın kâğıda baktı.
“Svedberg’in yazısına benziyor.”
Wallander kurşun kalemle yazılmış notu okumaya çalıştı. Doğum koğuşuyla ilgili bir şeydi. Tanımadığı bir kadının adı yazıyordu.
“Bu da ne demek oluyor?” dedi. “Svedberg’in çocuğu mu olacak? Evli değil ki. Görüştüğü biri mi var?”
Genç kadın Wallander’in elindeki kâğıdı alıp okudu.
“Biri, doğum koğuşunda bir kadının hemşire gibi giyinip dolaştığını ihbar etmiş,” dedi kâğıdı geri vererek.
“Zamanımız olunca bu konuyla da ilgilenelim,” diye karşılık verdi Wallander alaycı bir tavırla. Notu çöpe atmayı düşündü ama vazgeçti. Ertesi sabah Svedberg’e vermeye karar verdi.
Koridorda ayrıldılar.
“Çocuklarına kim bakıyor,” diye sordu Wallander. “Kocan döndü mü?”
“Mali’de.”
Wallander, Mali’nin nerede olduğunu bilmiyordu ama sormadı.
Höglund artık tenhalaşmış emniyet binasından çıktı. Wallander, Svedberg’in notunu masasına koyup ceketini aldı. Emniyetten çıkarken gazete okuyan nöbetçi polisin odasına uğradı.
“Lödinge’yle ilgili arayan oldu mu?”
“Hayır.”
Wallander arabasına doğru gitti. Hava rüzgârlıydı. Ann-Britt Höglund çocuklarına ilişkin sorusuna kaçamak bir yanıt vermişti. Arabasının anahtarlarını bulabilmek için tüm ceplerini boşaltmak zorunda kaldı. Sonra da eve gitti. Çok yorgun olmasına karşın hemen yatmadı. Koltuğuna oturup o gün olanları yeniden düşündü. Onu en çok Höglund’un sözleri kaygılandırmıştı. Holger Eriksson cinayetinin arkasında başka bir şeyler olduğuna ilişkin söyledikleri onu tedirgin etmişti. Katil katildi,