Piramit ve Diğer Wallander Maceraları. Хеннинг Манкелль

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Piramit ve Diğer Wallander Maceraları - Хеннинг Манкелль страница 14

Piramit ve Diğer Wallander Maceraları - Хеннинг Манкелль Kurt Wallander

Скачать книгу

olmalı.”

      “Bilmiyorum,” dedi. “Ama bence insan sandığından daha fazlasını hatırlıyor. Biri size sormaya başlayınca bildikleriniz bir bir dökülüyor.”

      Wallander kadının ellerine baktı, yüzük takmamıştı. Bir an ona çıkma teklif etmeyi düşündü ama sonra dehşete kapılarak bu düşünceyi aklından çıkardı.

      Sanki Mona düşüncelerini duymuş gibi hissetti..

      “Hatırladığınız başka bir şey var mı?”

      “Hayır,” dedi, “ama bir kadınla konuştuğuna eminim.”

      Wallander şaşırdı.

      “Bundan nasıl emin olabiliyorsunuz?”

      “Duyduğum için.”

      “Yani Hålén’in randevu ayarlamak için bir kadını aradığını mı söylüyorsunuz?”

      “Bunda bir gariplik yok herhâlde. Elbette yaşlıydı ama bunun bir önemi yok.”

      Wallander başını salladı. Elbette haklıydı ve eğer haklıysa, değerli bir şey öğrenmişti. Sonuç olarak Hålén’in hayatında bir kadın vardı.

      “İyi,” dedi. “Başka bir şey hatırlıyor musunuz?”

      Cevap vermeden önce içeri müşteri girdi. Wallander bekledi. Çok dikkatli bir şekilde iki paket şeker seçen iki küçük kız, daha sonra ellerindeki bozuklukları sayıp parayı ödediler.

      “Kadının adı A ile başlıyor olabilir,” dedi. “Daha önce de söylediğim gibi her zaman çok sessiz konuşurdu. Ama kadının adı Anna olabilir ya da biri A ile başlayan çift isimli bir kadın.”

      “Bundan emin misiniz?”

      “Hayır,” dedi. “Fakat ben öyle düşünüyorum.”

      Wallander’in bir sorusu daha vardı.

      “Her zaman yalnız mı gelirdi?”

      “Evet, her zaman.”

      “Çok yardımcı oldunuz,” dedi.

      “Bunları neden öğrenmek istediğinizi sorabilir miyim?”

      “Ne yazık ki hayır,” dedi Wallander. “Soru sormak bizim işimiz, ancak nedenini her zaman söyleyemeyiz.”

      “Belki de polis olmalıyım,” dedi. “Hayatımın geri kalanını bu dükkânda çalışarak geçirmek istemiyorum.”

      Wallander tezgâhın üzerine eğilip telefon numarasını kasanın yanındaki küçük bir not defterine yazdı.

      “İstediğiniz zaman beni arayabilirsiniz,” dedi. “Bir ara buluşuruz, polis olmanın nasıl bir şey olduğunu size anlatırım. Her neyse, hemen köşede oturuyorum zaten.”

      “Wallander,” dedi. “Adınız bu mu?”

      “Kurt Wallander.”

      “Ben de Maria ama havaya girmeyin hemen, erkek arkadaşım var.”

      “Girmem,” dedi Wallander gülümserken.

      Sonra da gitti.

      Bir erkek arkadaşın her zaman üstesinden gelinebilir, diye düşündü sokağa adım atarken. Bir süre durdu. Kız gerçekten de ararsa ne olacaktı? Mona’yla ilişkileri bittikten sonra ararsa? Kendi kendine ben ne yapıyorum dedi. Bir yandan da bu düşünceyle heyecanlandı.

      Telefon numarasını Maria gibi güzel bir kadına vermekte haklıydı, buna neden olan Mona’ydı. Sanki Wallander günah işlediği için cezalandırılıyormuş gibi o anda yağmur yağmaya başladı. Eve vardığında sırılsıklam olmuştu. Islak sigara paketlerini mutfak masasının üzerine koyup bütün kıyafetlerini çıkardı. Maria şimdi burada olup havluyla beni kurulasa ne güzel olurdu, diye düşündü. Mona saç kesip lanet kahve molalarını vermeye devam edebilir.

      Sabahlığını giyip not defterine Maria’nın söylediklerini yazdı. Hålén her çarşamba bir kadını aramıştı. Adı A harfiyle başlayan bir kadını. Büyük ihtimalle ilk adıydı. Peki bu, kafasındaki yaşlı adamla ilgili profili paramparça etmekten başka ne anlama geliyordu?

      Wallander mutfak masasına oturup geçen gün yazdıklarını baştan sona okudu. Birden aklına bir düşünce geldi. Bir yerlerde bir denizci sicili olmalıydı. Hålén’in denizde geçirdiği uzun yılları, hangi gemilerde çalıştığını ona anlatabilecek biri olmalıydı.

      Bana yardım edebilecek birini tanıyorum, diye düşündü Wallander. Helena bir nakliye şirketinde çalışıyor, eğer telefonu yüzüme kapatmazsa en azından nereye bakabileceğimi söyleyebilir.

      Henüz on bir olmamıştı. Wallander sağanağın bittiğini mutfak penceresinden görebiliyordu. Helena normalde öğle tatilini on iki buçuğa kadar yapmazdı. Bu, çıkmadan önce onu yakalayabileceği anlamına geliyordu.

      Giyindi ve otobüse binip Merkez İstasyon’a gitti. Helena’nın çalıştığı nakliye şirketi liman bölgesindeydi. Kapıdan içeri girdi. Danışmadaki görevli onu tanımıştı, başıyla selam verdi.

      “Helena içeride mi?” diye sordu.

      “Telefonda ama yukarı çıkabilirsin, ofisinin nerede olduğunu biliyorsun.”

      Wallander birinci kata çıkarken hissettiği tek şey korkuydu. Helena sinirlenebilirdi ama önce şaşıracağını düşünerek kendini sakinleştirmeye çalıştı. Bu süre, sadece iş için burada olduğunu söylemek için yeterliydi. Buraya eski erkek arkadaşı Kurt Wallander olarak değil, komiser adayı bir polis olarak gelmişti.

      Kapının üzerine “Helena Aronsson, Müdür Yardımcısı” yazılmıştı. Wallander derin bir nefes alıp kapıyı tıklattı. Ses duyunca içeri girdi. Telefon görüşmesini bitirmiş, daktilonun başında oturuyordu. Haklıydı, kızgın değil, açıkça şaşırmıştı.

      “Sen,” dedi. “Burada ne arıyorsun?”

      “Bir soruşturma için buradayım,” dedi Wallander. “Bana yardım edebileceğini düşündüm.”

      Ayağa kalkmış, şimdiden ondan gitmesini isteyecekmiş gibi görünüyordu.

      “Dediğim gibi,” dedi Wallander. “Kesinlikle kişisel bir şey değil.”

      Hâlâ tetikteydi.

      “Sana hangi konuda yardımcı olabilirim?”

      “Oturabilir miyim?”

      “Eğer uzun sürmeyecekse.”

      Wallander, Hemberg gibi konuşuyor, diye düşündü. Güçlü olan taraf oturmaya devam ederken, ayakta durup kendinizi daha aşağıda hissetmenizi istiyor. Wallander oturdu ve bir zamanlar masanın diğer tarafındaki kadına nasıl bu kadar âşık olabildiğine şaşırdı. Şimdi onunla

Скачать книгу