Huzursuz Adam. Хеннинг Манкелль

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Huzursuz Adam - Хеннинг Манкелль страница 18

Huzursuz Adam - Хеннинг Манкелль Kurt Wallander

Скачать книгу

de tablo vardı. Wallander daha yakından incelemek için yanına gitti. Trafalgar Savaşı’nın romantik bir tasviriydi: Nelson4 ölüyordu; bir topa yaslanmış, çevresi dizleri üstüne çökmüş denizcilerle çevriliydi, hepsi ağlıyordu. Bu tablo Wallander’i şaşırtmıştı. Zevkli döşenmiş bir evde görmeyi beklemediği basitlikte bir parçaydı. Håkan bunu neden asmıştı ki? Wallander resmi dikkatle yerinden çıkardı, çevirip arkasını inceledi. Hiçbir şey yazmıyordu. Odayı tamamen araştırmak için çok geç oldu, diye düşündü. Saat neredeyse sekiz buçuk olmuştu ve bu iş birkaç saat alırdı. Yarın sabah başlamak daha mantıklıydı. Birbirine açılan iki salondan birine geri döndü. Louise de mutfaktan çıkıp geldi. Wallander hafiften alkol kokusu aldığını sandı ama emin değildi. Wallander’in ertesi gün saat dokuzda gelmesi konusunda anlaştılar. Holde ceketini giydi ve gitmeye hazırlandı ama birden aklına bir şey gelmişti.

      “Yorgun görünüyorsunuz,” dedi kadına. “Uyuyabiliyor musunuz?

      “Bir iki saat dalabiliyorum. Neler olup bittiğini bilmezken nasıl iyi bir uyku çekebilirim?”

      “Bu gece burada kalmamı ister misiniz?”

      “Bunu düşünmeniz büyük incelik ama gerekli değil. Yalnız kalmaya alışığım. Unutmayın, bir denizci karısıyım.”

      Wallander oteline kadar yürüdü; yolda pahalı görünmeyen bir İtalyan restoranında durup yemek yedi. Yemek de dış görünüşünü destekler nitelikteydi. Uykusuz bir gece geçirmeyi göze alamadığı için uyku haplarından birini ortadan kırıp içti. Hayatta sevdiği birkaç şeyden geriye kalan bir zevk işte buydu ne yazık ki: beyaz şişenin kapağını çevirmek suretiyle uykuya gelmesi için işaret göndermek.

* * *

      Ertesi günkü ziyareti de dün akşamki gibi başlamıştı: Louise’in ona bir fincan çay ikramıyla. Kadının bütün gece gözünü kırpmadığı yüzünden belliydi.

      İletmesi için bir mesaj bırakılmıştı: Von Enke’nin kayboluşuyla ilgili soruşturmadan sorumlu Başkomiser Ytterberg’den. Acaba Wallander kendisini arayabilir miydi? Louise, Wallander’e bir telsiz telefon uzattı, sonra ayağa kalkıp mutfağa gitti. Wallander onun yansımasını duvardaki aynadan görebiliyordu. Kadın mutfağın orta yerinde hareketsiz duruyordu, sırtı kendisine dönüktü.

      Ytterberg belirgin bir kuzeyli aksanıyla konuşuyordu.

      “Artık geniş çaplı bir soruşturma bu,” diye başladı. “Başına bir şey geldiğine eminiz. Eşinin sözlerinden anladığım kadarıyla siz de orada onun evraklarını gözden geçireceksiniz.”

      “Siz bunu çoktan yapmadınız mı?”

      “Eşi yapmıştı bunu ve bir şey bulamadı. Sanırım bir de sizin kontrol etmenizi istiyor.”

      “Herhangi bir ipucu buldunuz mu? Onu gören birileri olmuş mu?”

      “Sadece kendisini Lill-Jansskogen’de gördüğünü iddia eden bir görgü tanığı ama güvenilir değil. Hepsi bu.”

      Bir suskunluk olmuştu. Wallander Ytterberg’in birisine şimdi gidip daha sonra gelmesini söylediğini duydu.

      Konuşmaya tekrar başladıklarında, “Buna hiç alışamayacağım,” dedi Ytterberg. “İnsanlar sanki kapı vurma denen şeyi unutmuş, içeri dalıveriyorlar.”

      “Çok yakında bir gün, emniyet müdürü bize de çalışmada verimliliği artırmak için hepimizin bir arada, açık plan ofis tarzı şeklinde oturmamız gerektiğini söyleyecek,” dedi Wallander. “Birbirimizin şahitlerinin söylediklerini dinleyebilecek ve başkalarının soruşturmalarına yardım edebileceğiz.”

      Ytterberg bu sözlere keyifle güldü. Wallander, Stockholm polis teşkilatında kendine mükemmel bir bağlantı bulduğunu düşünüyordu.

      “Bir şey daha,” dedi Ytterberg. “Emekli olmadan önce Håkan von Enke üst rütbeli bir deniz subayıymış. Dolayısıyla Säpo5’dakiler bu işe burunlarını sokacaklardır. Bizim güvenlik servisindeki arkadaşlar bir casus yakalayabilme ihtimaline karşı hep tetiktedirler.”

      Wallander şaşırmıştı.

      “Yani von Enke’den şüphenildiğini mi söylemeye çalışıyorsunuz?”

      “Tabii ki hayır. Ama seneye bütçe görüşmeleri başlayınca ellerinde çalıştıklarını gösterecek bir şeyler olması lazım.”

      Wallander mutfaktan biraz uzaklaştı.

      “İkimizin arasında kalsın ama,” dedi alçak sesle, “siz neler olduğunu düşünüyorsunuz? Eldeki bütün gerçekleri unutun, tecrübeleriniz size ne diyor?”

      “Durum oldukça ciddiye benziyor. Ormanda saldırıya uğrayıp kaçırılmış olmalı. Şu anda en olası şey olarak düşündüğüm bu.”

      Ytterberg telefonu kapatmadan önce Wallander’den cep numarasını istedi. Wallander çayını içmek için yeniden salona döndü, bir yandan da kahveyi tercih edeceğini düşünüyordu. Louise mutfaktan gelmiş soran gözlerle ona bakıyordu. Wallander başını iki yana salladı.

      “Yeni bir şey yok. Ama kayboluşunu oldukça ciddiye alıyorlar.”

      Kadın kanepenin yanında ayakta dikilmeye devam etti.

      “Öldüğünü biliyorum,” dedi, durup dururken. “Şu ana kadar en kötüsünü düşünmeyi hep reddettim ama artık daha fazla engelleyemiyorum.”

      “Bu yargıya varabilmenizin temelleri olmalı,” dedi Wallander dikkatle. “Şu anda böyle düşünmenize neden olacak sebepler var mı?”

      “Onunla kırk yıldır yaşıyorum,” dedi. “Bana böyle bir şeyi bilerek asla yapmazdı. Ne bana ne de aileden bir başkasına.”

      Kadın aceleyle salondan çıktı. Wallander yatak odası kapısının kapandığını duydu. Bir süre bekledi, sonra ayağa kalkıp parmaklarının ucunda hole çıkıp dışarısını oradan dinledi. Kadının ağladığını duyabiliyordu. Gerçekte pek duygusal tiplerden sayılmasa da boğazının düğümlendiğini hissetti. Çayının geri kalanını bitirdi, ardından dün gece gidip baktığı, von Enke’nin çalışma odasına geçti. Perdeler hâlâ çekiliydi, onları açtı ve ışığın içeri girmesini sağladı. Sonra yazı masasını araştırmaya başladı, birer birer bütün çekmeceleri. Hepsi çok düzgündü, her şeyin bir yeri vardı. Gözlerden birinde eski pipolar, pipo temizleme gereçleri ve toz bezine benzer bir şey duruyordu. Dikkatini yazı masasının diğer çekmeceli dolabına çevirdi. İçindeki her şey güzelce dosyalanmıştı: Eski okul karneleri, sertifikalar ve bir pilot lisansı. 1958 Mart’ında Håkan von Enke, Bromma Havaalanı’n-da, tek motorlu uçak kullanma izni veren bir sınavdan geçmişti. Demek ömrünü denizin diplerinde harcamamış, diye düşündü Wallander. Sadece balıkları değil, kuşları da taklit etmiş anlaşılan.

      Wallander, von Enke’nin Norra Latin Ortaokulu’ndan aldığı karneleri eline aldı. Tarih ile İsveççeden en yüksek notları almıştı ve de coğrafyadan ama Almanca ile din derslerinden sadece geçer

Скачать книгу


<p>4</p>

Ç. N. Amiral Vikont Lord Nelson.

<p>5</p>

Ç. N. Säkerhetspolisen. İsveç Gizli Polisi.