Gönül. Natsume Soseki

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gönül - Natsume Soseki страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Gönül - Natsume Soseki

Скачать книгу

yaptığımız konuşma döndü dolaştı, hocama geldi.

      “Hocam acaba neden evlerindeki tefekkür ve çalışmalarıyla yetiniyor ve dünyaya karışıp bir meslekle meşgul olmuyorlar?”

      “Onun gibi birisi için mümkün değil. Böyle bir şeyden nefret edecektir.”

      “Bunun aşağı bir şey olduğunu mu düşünmektedirler acaba?”

      “Öyle düşünüp düşünmeyeceği kadın başıma benim anlayacağım bir şey değil ama herhalde böyle bir mana çıkartılamasa gerek. Bir şeyler yapmak istiyor ama yapamıyor belki de. Acı bir şey.”

      “Fakat hocam sağlıklı ve bedenen herhangi bir rahatsızlığı yok gibi görünüyor, değil mi?”

      “Sağlıklı birisidir. Herhangi bir rahatsızlığı yok.”

      “Öyleyse acaba neden bir meşgalesi olamıyor?”

      “Bilemezsiniz. Bu kadarını anlıyor olsaydım kendisi hakkında böyle endişe duyar mıydım? Anlaşılamadığından bu kadar acı veriyor ya.”

      Hanımefendi gayet acıklı bir tarzda konuşuyordu. Fakat dudaklarında hafif bir tebessüm vardı. Dışarıdan bakıldığında ben daha kasvetli duruyordum. Ciddi bir yüz ifadesi takınıp sükût etmiştim. Derken hanımefendi sanki birden bir şey hatırlamışçasına tekrar konuşmaya başladı.

      “Gençken öyle birisi değildi. Gençken tümden farklıydı. Sonra tamamen değişiverdi.”

      “Genç derken ne kadar zaman öncesini kastediyorsunuz?”

      “Öğrencilik yıllarını.”

      “Öğrencilik yıllarından beri hocamla tanışıyor muydunuz?”

      Birden hanımefendinin yüzü hafifçe kızardı.

      12

      Hanımefendi bir Tokyoluydu. Bunu vaktinde hem hocamdan hem de hanımefendinin kendisinden birkaç kere duymuştum. Hanımefendi “İşin doğrusu ben melez sayılırım,” demişti. Babası Tottori18 gibi bir yerden gelmesine karşın, annesi ta Edo19 zamanının İçigaya’sında20 doğduğundan, hanımefendi şakayla karışık böyle bir şey söylemişti. Bu arada hocamın memleketi tamamen başka bir yer, Niigata’ydı21. Bu sebeple şayet hanımefendinin hocamı talebelik yıllarından tanıdığını kabul edersek, bunun hemşerilikle alakalı bir şey olmadığı açıktı. Lakin yüzü hafifçe kızaran hanımefendi, bu konuda daha fazla konuşmak istemiyor gibi göründüğünden, ben de soru sormaya devam etmedim.

      Hocamla karşılaşmamdan vefatına kadar hocamın birçok mesele karşısındaki düşünce ve hissiyatına tanıklık ettimse de kendisinden evlilik dönemine dair hemen hemen hiçbir şey duymak nasip olmadı. Kimi zaman bunu iyiye yorardım. Bir büyüğüm olarak benim gibi genç biriyle aşk hayatı hakkında konuşmaktan bilerek uzak durduğunu düşünüyordum. Kimi zaman da bunu kötüye yorduğum oluyordu. Hem hocam hem de hanımefendinin, eski neslin adabına göre yetiştiklerinden, öyle aşk meşk meselelerinde içlerini dürüstçe dökecek cesarete sahip olmamaları da muhtemeldi. Elbette bu iki düşüncem de varsayımdan öteye geçemiyordu. Kurguladığım her iki senaryoda da aralarında şaşaalı bir duygusallığın vuku bulduğu varsayımı hâkimdi.

      Bu tahminimde yanılmış da sayılmazdım. Fakat ben bu aşkın sadece bir bölümünü hayal etmekten öteye gidememiştim. Hocamın güzel aşkının altında korkunç bir trajedi yatmaktaydı. Bu trajedinin hocama nasıl bir ıstırap verdiğinden hanımefendi bihaberdi. Hanımefendinin halen bu gerçekten haberi yok. Hocam bu sırrını, hanımefendiye açmadan mezara kadar götürdü. Hocam, hanımefendinin saadetini bozmadan önce kendi canına kıymış oldu.

      Şimdilik bu trajedi hakkında bir şey söylememeyi yeğlerim. Bu trajediden doğan aşk hikâyeleri ise yukarıda ifade ettiklerimden ibarettir. Her ikisi de bana hemen hemen hiçbir şey söylemediler.

      Hanımefendi mütevazılığından, hocam ise daha derin bir sebepten ötürü…

      Ancak hafızamda yer etmiş bir olay var. Bir gün hocamla açan çiçekleri görmeye Ueno’ya22 gitmiştik. Orada birbirlerine çok yakışan güzel bir çift gördük. Kiraz çiçekleri altında sarmaş dolaş yürüyorlardı. Fırsat bu fırsat, çiçekleri bırakıp bu çifte yönelmiş birçok göz vardı etrafta.

      Hocam, “Yeni evlenmiş olmalılar,” dedi.

      Ben de, “Araları iyi gözüküyor değil mi?” dedim.

      Hocam tebessüm bile etmemişti. Gidiş yönünü çifti görüş alanı dışında bırakacak bir tarafa çevirdi. Sonra bana sordu:

      “Sen hiç âşık oldun mu?”

      “Olmadım,” dedim.

      “Âşık olmak istemez misin?”

      Cevap vermedim.

      “İstemeyecek değilsin, öyle ya!”

      “Evet.”

      “Az önce o kız ve erkeğe alaylı gözlerle baktın değil mi? Bu alaylı bakışların altında aşkı arzulamana rağmen, kendine bir eş bulamamanın verdiği huzursuzluk yatıyor olsa gerek.”

      “Size öyle mi göründü?”

      “Öyle göründü. Aşka doymuş birisinden daha yumuşak bir ses çıkar çünkü. Ama… Ama sen, aşk suçtur. Anlıyor musun?”

      Birden şaşırıp kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim.

      13

      Kalabalığın ortasındaydık. Kalabalıkta herkes mutlu görünüyordu. Kalabalığı geçip de etrafta ne çiçek ne de insanın olduğu orman yerine varana kadar, bu konuyu tekrar açacak fırsat olmadı.

      O anda birden “Aşk suç mudur?” diye sordum.

      “Suçtur elbette,” derken hocamın ifade tarzı az önceki gibi sertti.

      “Neden ki?”

      “Nedenini anlarsın yakında. Yok, yok yakında değil, artık anlamış olmalısın. Senin gönlün uzun zamandır amansız bir aşk arayışında değil mi?”

      Şöyle bir içimi yokladım. Lakin içim şaşılacak derecede boştu. Gönlümde yer eden hiçbir şey bulamadım.

      “Gönlümün şudur diyebileceğim hiçbir maksudu yok. Bilirsiniz sizden hiçbir şey saklamam.”

      “Asıl maksudu olmadığı için gönlün arayışta. ‘Maksudumu bulursam rahatlarım,’ diye gönlün hep arayışı arzuluyor.”

      “Şimdilik içimde o tarz bir arayış yok.”

Скачать книгу


<p>18</p>

Güney Japonya’da bir bölge. (ç.n.)

<p>19</p>

Tokyo şehrinin eski adı. Edo Şōgunluğu’nun ülkeyi hâkimiyeti altına aldığı 1603-1868 yılları Edo Dönemi diye adlandırılır. (ç.n.)

<p>20</p>

Günümüz Tokyo’sunun Çiyoda semtinde yer alan İçigaya istasyonu çevresi. (ç.n.)

<p>21</p>

Günümüz Japonya’sının kuzeyinde yer alan bir bölge. (ç.n.)

<p>22</p>

Günümüz Tokyo’sunun Taitō semtinde yer alan kiraz çiçekleriyle ünlü bir yer. (ç.n.)