100 büyük düşünür. Sabri Kaliç
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу 100 büyük düşünür - Sabri Kaliç страница 7
Pythagoras otuz dört yıl sonra, artık İran hakimiyeti altına girmiş bulunan Sisam’a döndü. Öğretisini Delph tapınağındaki rahiplere vermekte güçlük çektiği için bir yıl sonra güney İtalya’daki müreffeh Yunan kentlerinden biri olan Crotana’ya geçti ve kendi okulunu kurdu. Öğrencilerine ahlâk, siyaset ve din öğretmekte ve bu bilimlerin tümüne “mathematalar” demektedir. Hermes ve Baal tapınaklarında edindiği ezoterik bilgilere dayanan öğretisine Yunanca “ermişler” anlamına gelen “Epifani” (Yunanca: epiphany, tecellî [tanrı ya da tanrıçaların insan biçiminde görünmesi]) adı verildi. Ezoterik anlamda ulaşılabilecek son nokta sayılan “Epifani’lik” (ermişlik) mertebesinin İslâm felsefesindeki karşılığı “evliyalık” olarak düşünülebilir. Pythagoras’ın okuluna giriş (Hermes ve Baal okullarında olduğu gibi) çok titiz araştırmalar ve sınavlardan sonra gelen, gizli ve özel kabul törenlerine bağlamıştı. Zamanla, öğretiye kabul edilmeyenler okula karşı mücadeleye giriştiler. Nihayet bir ayaklanma sonunda tapınak-okul yıkıldı, Pythagoras da yanarak öldü. Bir başka rivayete göre ise düşünür yine güney İtalya’da bir Yunan kenti olan Metapontion’a kaçtı ve orada öldü.
Pythagoras öğretisi “Orpheic” kült’ün büyük ölçüde etkisinde kalmış, ezoterik bir dinî tarikât olarak mütalaa edilir. Böyle olmasına rağmen, bilim ve sanat ile de çok yakından ilgilenmiş, özellikle matematik, astronomi ve müzik alanında önemli tezler ileri sürmüştür.
Felsefe tarihi çerçevesinde, Pythagoras Okulu’nun üç önemli özelliği vardır:
1 – İlkçağ Yunan felsefesinde, İyonya’da kurulmuş olan Doğu geleneği karşıtı olarak, Batı geleneğini temsil eder. 2 – Pythagorasçı Okul felsefeyi doğuran motifi değiştirmiştir. İyonya’da düşünürler salt teorik kaygılarla, anlamak ve bilmek amacıyla felsefe yaparken, Pythagorasçılar felsefeye pratik anlamda yaklaşmışlardır. Amaç anlamak ya da öğrenmekten çok, arınmak ve bilgi yoluyla saflaşarak, Evren’in ruhuyla bütünleşmektir. Başka bir deyişle felsefeyi varlığın nasıl ve neden meydana geldiği hakkında bir açıklama olmaktan çıkarıp, bir yaşam tarzı hâline dönüştürmüşlerdir. 3 – Felsefede “madde” yerine “form”, “nitelik” yerine “nicelik”, “fizik” yerine de “matematik” kavramları Pythagorasçı okul ile birlikte ön plana çıkmıştır. İyonyalıların her şeyin kendisinden doğmuş olduğu maddî neden olarak aldıkları temel tözü Pythagorasçılar matematiksel ilkeler şeklinde tanımlamışlardır.
13
HERAKLEİTOS
Efesli Heraklitos, Sokrates öncesi en önemli Anadolu düşünürlerdendir. Materyalist dünya görüşünü net olarak ilk seslendirenlerden biri olması açısından da çok önemli bir filozoftur.
Herakleitos’un hayatı hakkında hemen hemen hiçbir şey bilinmemektedir. Yaşamına ilişkin pek çok bilgiyi çağdaşı Diogenes Laertios’tan öğreniyoruz. İyonya’nın sonuncu ve en büyük filozofu olan Herakleitos’un heykeltıraş Bloson’un oğlu olduğu ve İ.Ö. 535 civarında Efes’te doğmuş olduğu söylenmektedir. Apollodoros’a göre, Herakleitos ilk kez 69. Olimpiyat oyunlarında sivrilmiştir. (İ.Ö. 504-501) Efes’te kral-rahipler yetişitiren bir aileden geldiği anlaşılmaktadır. Batı felsefe tarihinde dinamik bir felsefî sistem ortaya koyan ilk kişidir.
Kendisinin çağdaşları ile karşıtlık içinde bulunduğunu görmüş ve toplum içinde yaşamaktan uzaklaşmıştır. Bu büyük düşünürün söylediklerinden döneminin siyasal durumundan hoşlanmadığı ve sert bir dille bu durumu eleştirdiği anlaşılmaktadır. Yalnızca siyasal durumu değil, kendi yurttaşlarını da eleştirirmektedir. Herhangi bir filozofun öğrencisi olmamasına rağmen Ksenophanes’in derslerini dinlediğini söyleyenler vardır. Herakleitos Milet’li filozoflardan da etkilenmiştir. Zıtlıkların çatışması ve birliği ana öğretisinde Anaksimandros ve Pythagoras’dan etkilendiği görülmektedir. Ruh öğretisinde de Anaksimenes’ten etkilenmiştir.
Herakleitos eserlerinden elimizde en fazla sayıda parçanın bulunduğu bir düşünürdür. Eserinin adı: “Doğa üzerine”dir. Diogenes Laertios’tan öğrendiğimize göre, eseri üç bölümdür: birinci evren üzerine, ötekiler politika ve tanrıbilim üzerinedir. Bu eser atasözlerini andırır ifadelerden oluşan şiirsel bir düz yazıdır. Herakletios’un yazdıklarında ve söylediklerinde yığına karşı gösterdiği küçümseme kendini gösterir. Geniş halk yığınları tarafından anlaşılmayı isteyen bir insanın diliyle konuşmaz. Dilinin bu özelliklerinden dolayı kendisine “müphem Heraikleitos” denmiştir.
Herakleitos’a göre, evren zıt unsurlardan meydana gelmiştir. Bu zıtlıklar arkasında ise bir olan, hep durmakta olup “tanrı” adıyla anılır. Bu ayrılıklı birliği filozof çeşitli simgelerde ve şekillerde görür: İnen ve çıkan yolun aynı olduğunu, iyi ile kötünün aynı olduğunu, çemberin çevresinde başlangıç ve sonun ortak olduğunu, yazının yolunun düz ve eğri olduğunu, soğuğun ısınıp, sıcağın soğuduğunu; nemlinin kuruyup, kurunun nemlendiğini söylüyor. Bütün bu zıtlıklar ikiliklerine rağmen aynı şey olup “bir”in ayrı ayrı yanlarıdır.
Herakleitos’a göre her şey akar ve sürekli değişir. Ana madde olarak gördüğü ateş bir an için bile hareketsiz kalmayan bir maddedir. Bu büyük filozofun akış öğretisini ifade eden sözleri şunlardır: “Aynı ırmaklara gireriz ve giremeyiz. Hem varız, hem yokuz.”
“Logos” sözcüğü başka dillere çevrilmesi zor çok anlamlı bir kelimedir. “Söz, düşünce, akıl, anlam” anlamlarına gelebilir. Herakleitos’un ‘logos’u halen tartışılmaktadır. Değişmenin kendisine göre gerçekleştiği yasaya “logos” demiştir. Herakleitos eserine “logos” ile başlar: Logos herkeste ortak olan düşünmedir. Ancak logos her şeyde ortaklaşa olmasına rağmen çoğunluğun sanki kendilerine özgü düşünceleri varmış gibi yaşadığını söyler. Ona göre nasıl ateşe yaklaştırılan kömürler başkalaşarak ateşleşirler, uzaklaştırılınca da sönerlerse ruhumuz da ortaklaşa olanın ardından giderse logos’tan pay alır, ayrılırsa logos’suzdur.
Herakleitos’ta her şeyin göreceli olduğu görüşü vardır. Ondan kalan yazı parçaları evrensel göreceliği ifade etmektedir. Herakleitos’a göre insan üç şeyden meydana gelmiştir; ateş, su ve toprak. Sürekli bir dönüşüm vardır. Ruhlar için ölümün su olmak olduğunu, su için ölümün toprak olmak olduğunu, topraktan ise su olduğunu, sudan da ruh olduğunu söyler.
Herakleitos’un kendisinden sonra gelenler üzerinde çok büyük etkisi olmuştur. Her şeyin aktığı öğretisi ve göreceliği sofistlerin şüpheciliğinin en büyük dayanaklarından olmuştur. Sokrates gençliğinde Kratylos’un öğrencisi olduğunu ve ondan oluş dünyasının sürekli akış içinde olduğu görüşleri aldığını belirtmektedir. Stoacılar Herakleitos’un felsefesini izlerler. Özellikle Yeniçağ’da Goethe, Hölderlin, Hegel ve Nietzsche