100 büyük düşünür. Sabri Kaliç
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу 100 büyük düşünür - Sabri Kaliç страница 10
Bir düşünürün hayatı ve maddi değerleri küçümseyerek yaşaması gerektiğini savunması o zaman da bugün de çoğu insana anlaşılmaz gelse de, Diyojen kendinden sonra gelen birçok filozofa düşünsel olarak önderlik etmiş biridir.
Kış günleri çıplak ayaklarla karlar üzerinde dolaşır, donmuş heykelleri kucaklar, vücuduna zulüm ederdi. Servet ve varlık düşmanı idi ve bunların filozofça erdemlere ters düştüğünü iddia ederdi. Zamanın felsefe okullarına da eleştirmekten çekinmeyen bir yapıya sahipti. Günün hatiplerine “zamanın uşakları” deyimini uygun görür, Eflatun’un öğretimine “zaman kaybettirme” derdi.
Çok güzel konuşan, üstün zekası ile herkesi etkileyebilen bu ünlü kinik düşünür bütün gariplik ve anormal tavırlarına rağmen zamanında saygı görmüş ve ölümünden sonra Korintoslular adına bir sütun, Sinoplular da bir heykelini dikmişler, onun adını ve anısını yaşatmışlardır.
Diyojen insan için iki tür disiplin kabul ediyordu:
Ruh disiplini,
Beden disiplini.
Ona göre beden disiplini jimnastikle elde edilebilirdi. Ruh ise ancak erdem ile gelişebilirdi. Erdemin ne olduğunu araştırmış onun doğaya uygun yaşamak olduğunu bulmuştu. Yani bir insanın erdemli olabilmesi için doğaya uygun yaşaması gerekmekte idi. Bu ise arzu ve ihtiyaçları olabildiğince azaltmak, hatta kaldırmaktan ibarettir. Bu nedenle refah, nezaket, güzel sanatlar ve bilim atılmaları gereken fazlalıklardır. Zenginlik, asalet ve onur iğrenilecek şeylerdir. Din ve kanunlar politikanın icatlarıdır. Evlenme ve mülkiyet kaldırılması gereken fazlalıklardır. Zira doğa hükümetinde her şey ortaklaşadır. Servet, kadınlar, çocuklar hepsi de öyledir. İnsan nasıl ki bedenini jimnastikle disipline sokmalı ruhunu da fazlalıklardan arınarak, erdeme sığınarak terbiye etmelidir. Diyojen herhangi bir şehir veya devlet adı vermeden “ben tüm dünyanın vatandaşıyım” diyen ilk düşünür olarak da tarihte önemli bir yere sahiptir.
19
ARİSTOTELES
Aristoteles Ege Denizi’nin kuzeyinde bulunan Stageria’da doğmuştur. O dönemde, Stageria’da İyon kültürü egemendir ve Makedonyalıların buraları istila etmeleri bile bu durumu değiştirmemiştir. Bu nedenle Aristoteles’e bir ‘İyonya düşünürü’ denilebilir.
Annesi hakkında adından başka hiçbir şey bilinmemektedir; babası Nicomaihos hekimdir ve Makedonya krallarından Amyntus’un (MÖ393-370) hekimliğine getirildiğinde, ailesi ile birlikte Stageria’dan Makedonya’nın başkentine taşınmıştır. Aristoteles burada öğrenim görmüş ve savaş yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgiler ve deneyimler edinmiştir; bir taraftan İyon ve diğer taraftan Makedonya etkileriyle biçimlenmiş ve gençliğinde, ilgisini daha çok tıp üzerinde yoğunlaştırmıştır.17 yaşına geldiğinde öğrenimini tamamlaması için Atina’ya gönderilen Aristoteles, hayatının yirmi yılını (MÖ 367-347) burada geçirmiştir. Atina’ya gelir gelmez, Platon’un öğrencisi olarak Akademi’ye girmiş ve hocasının ölümüne kadar burada kalmıştır. Aristoteles hocası Platon’un hayranıydı. Onun devlet yönetimine ilişkin önerilerini çok olumlu karşılıyor ve Platon’un önderliğinde daha iyi bir yönetim oluşturmak istiyordu. Bu amaçla Assos’ta Akademi’nin kolu olan bir okul kurmuştu. Platon’un ölümünden sonra, Aristoteles bu okulda görev aldı ve üç yıl boyunca burada çalıştı. Aristoteles Assos’ta kaldığı süre içerisinde, zaman zaman dostu Teofrastos’un memleketi olan Mytilen’e gitmiştir. Bu seyahatlar Aristoteles’in gözlemler yapması ve kendisini yetiştirmesi açısından çok yararlı olmuştur.
Bu sıralarda II. Philip oğlu İskender için iyi bir öğretmen aramaktaydı ve Assos’taki okulun yöneticisi olan Aristoteles yavaş yavaş dikkatini çekmeye başlamıştı. Görev Aristoteles’e önerildi ve o da bu öneriyi seve seve kabul ederek, II. Philip’in oturmakta olduğu Pella’ya gitti. Aristoteles’in öğretmenliği 343 yılından 340 yılına kadar sürdü. Babası 336′da ölünce, İskender onun yerine geçti ve eski öğretmeni Aristoteles’i danışman olarak atadı. Daha sonra İskender Yunanistan’daki ve Balkanlar’daki ayaklanmaları bastırmak üzere harekete geçince, Aristoteles onu bırakarak büyük idealini gerçekleştirmek, yani yeni bir okul kurmak amacıyla Atina’ya döndü. İskender’in MÖ 323 yılında ölmesi Aristoteles’i çok güç bir durumda bırakmıştı; çünkü Lise’nin kurulması sırasında İskender’in yapmış olduğu yardımlar Atina’daki düşmanları tarafından hatırlanmıştı. Aristoteles dinsizlikle suçlandı ve öldürülmemek için Chalcis’e kaçtı. Orada yakalanmış olduğu bir hastalık sonucunda MÖ 322 yılında öldü.
Aristoteles astronomiye ilişkin görüşlerini Fizik ve Metafizik adlı eserlerinde açıklamıştır; bunun nedeni astronomi ile fiziği birbirinden ayırmanın olanaksız olduğunu düşünmesidir. Aristoteles’e göre, küre en mükemmel biçim olduğu için evren küreseldir ve bir kürenin merkezi olduğu için evren sonludur. Yer evrenin merkezinde bulunur ve bu yüzden evrenin merkezi aynı zamanda Yer’in de merkezidir. Bir tek evren vardır ve bu evren her yeri doldurur; bu nedenle evren-ötesi veya evren-dışı yoktur.
Aristoteles’e göre, Evren Ayüstü Evren ve Ayaltı Evren olmak üzere ikiye ayrılır; Yer’den Ay’a kadar olan kısım Ayaltı Evren’i, Ay’dan Yıldızlar Küresi’ne kadar olan kısım ise Ayüstü Evren’i oluşturur. Bu iki evren yapı bakımından çok farklıdır. Ayüstü Evren ve burada yer alan gökcisimleri eterden oluşmuştur; eterin mükemmel doğası Ayüstü Evren’e ezelî ve ebedî bir mükemmellik sağlar. Buna karşılık, Ayaltı Evren her türlü değişimin, oluş ve bozuluşun yer aldığı bir evrendir. Burası, ağırlıklarına göre Yer’in merkezinden yukarıya doğru sıralanan dört temel öğeden; yani toprak, su, hava ve ateşten oluşmuştur. Toprak diğer üç öğeye nispetle daha ağır olduğu için en altta, ateş ise daha hafif olduğu için en üstte bulunur. Aristoteles’e göre, bu öğeler kuru ve yaş ile sıcak ve soğuk gibi birbirlerine karşıt dört niteliğin bireşiminden oluşmuştur. Varlık biçimlerinin mükemmel olmaları veya olmamaları da Yer’in merkezine olan uzaklıklarına göre değişir. Bir varlık Yer’e ne kadar uzaksa, o kadar mükemmeldir. Bundan ötürü, merkezde bulunan Yer mükemmel olmadığı halde, merkeze en uzakta bulunan Yıldızlar Küresi mükemmeldir. Bu mükemmel küre, aynı zamanda Tanrı, yani ilk hareket ettiricidir. Aristo’nun bu ve diğer görüşleri Ortaçağ boyunca birçok düşünürü etkilemiş ve daha sonraki dönemleri de şekillendirmiştir. “Geleneksel felsefenin temel ilkeleri Aristo’nun (yanlış) mantığı üzerine kurgulanmıştır” bile denilebilir.
20
EPİKUROS
Samos’da