100 büyük düşünür. Sabri Kaliç
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу 100 büyük düşünür - Sabri Kaliç страница 12
Lucius Annaeus Seneca (okunuşu: Lusyus Anneyus Seneka) MÖ yaklaşık 4 yılında İspanya’nın Cordoba kentinde doğmuş ve MS yaklaşık 65 yılında da Roma’da ölmüş Romalı düşünür, devlet adamı, oyun yazarıdır. Derlediği söylevlerle Latin edebiyatında Rhetor Seneca olarak ünlenen ve Stoacı ahlak görüşleriyle tanınan Seneca ahlakın temeline doğaya uygun yaşama ilkesiyle, bir bilge idealini yerleştirmiştir. Zamanın toplumunu bir vahşi hayvanlar topluluğu olarak gören Seneca bilge kişisini kendi kendine yeten, hazza olduğu kadar eleme karşı da duygusuz, korku bilmez, evrenin gerçek efendisi, erdemi özgür iradesinin sonucu olan ve ölümden korkmayan kişi olarak tanımlamıştır.
Seneca ailesinin varlıklı olması sayesinde ünlü felsefeciler ve söylev ustalarından eğitim almış ve bilgelik sevgisi yüzünden genç yaşta rhetorica’dan (söylev sanatı bilgisi) sıyrılmış ve felsefe eğitimine ağırlık vermiştir. Pythagorasçı Sotion’dan dersler alarak onun gibi etyemez olmuş ve ruhun ölümsüzlüğüne inanmıştır. Daha sonra Attalus’a bağlanıp güzel kokulardan, şaraptan, istiridye ve mantar yemekten ve yumuşak bir yatakta uyumaktan vazgeçmiştir. Kinik Demetrius’u ve Papirius Fabianus’u da hararetle dinleyen Seneca’nın felsefeye olan aşırı düşkünlüğü babasını telaşlandırmıştır; çünkü İmparator Tiberius gençliği saran bu felsefe akımlarına hiç sıcak bakmıyor, garip kılıklı ve değişik tavırlı bu kişileri Roma’dan uzaklaştırıyordu. Ayrıca Seneca’nın yaptığı perhizlerden dolayı zaten narin olan bünyesi daha da bozulmuştu, sağlığı iyice kötüye gidiyordu. Babası oğlunun sağlığını düzeltmek ve felsefeden uzaklaştırmak için onu ilk önce Pompei’ye, sonra Mısır’a gönderdi.
Roma’ya MS 31 yılında dönen Seneca kendini siyasete verdi ve quaestorluk (idam cezası vermeye yetkili hakim) elde ederek mahkemede avukatlık yapmaya başladı. Senato üyeliğine seçildi. Fabia-nus’tan öğrendiği keskin çelişkiler içeren, imalarla dolu kısa cümleli ifadeler kullanmada oldukça başarılıydı. Böyle başarılı bir konuşmacının Roma’da yeri yoktu ve hakkında ölüm cezası çıkarıldı. Ancak saraydaki bazı kişiler Seneca’nın hasta bir insan olduğunu ve çok az bir ömrü kaldığını söyleyerek İmparatoru zor ikna etti ve ünlü düşünürün yaşamını bağışlattı. Seneca MS 41’de Korsika’ya sürgüne yollandı ve sürgündeki yaşamını felsefe yapıtları yazarak, bilim ve şiirle uğraşarak geçirdi. Seneca Roma’ya ancak Livilla’nın kardeşi Agrippina zamanında dönebildi. Genç Prens Neron’un annesi Agrippina tanınmış bir edebiyatçının oğlunun eğitiminde önemli bir rol oynayacağını düşündüğü için Seneca’yı sürgünden çağırtmıştı. Neron’un tüm eğitimini üstlenen Seneca ona çağının önemli kültür konularıyla ilgili dersler verdi, ancak Agrippina’nın felsefeye pek sıcak bakmaması nedeniyle bu konulardaki derslerine bazı kısıtlamalar getirmek zorunda kaldı. MS 54 yılında Claudius ölüp de Neron on altı yaşında İmparator ilan edilince, Seneca muhafız kıtası komutanı Afranius Burrus ile birlikte idarede söz sahibi oldu. Ama filozoflara yakışmayacak yaşam tarzı ile savunduğu düşünceler uyuşmadığı için hakkında dedikodular çıkmasına engel olamadı. Bu arada Neron tümüyle anormal davranışlar içine girdi ve öz annesi Agrippina’yı öldürttü. Bunun ardından Burrus’un zehirlenerek öldürülmesi Seneca’yı saray yönetiminde tek başına bıraktı. Bunun üzerine tüm servetini imparatora bırakarak özel yaşamına çekilmeye karar veren Seneca bu düşüncesini Neron’a açtı, ancak reddedildi. İS 64’te meydana gelen büyük Roma yangınından sonra bu önerisini yinelediği halde imparator tarafından ikinci kez reddedildi. Ancak Seneca bu kez kararlı davrandı ve Neron’dan aldıklarının bir kısmını geri vererek siyasetten ayrıldı.
MS 61-65 yılları Seneca’nın kendini tümüyle felsefeye verdiği en verimli dönemi oldu. Ancak MS 65’te Neron’a karşı düzenlenen bir suikast girişimine onun da adı karıştığı için, İmparator tarafından kendini öldürmesi emri verildi. Bütün yaşamı boyunca ölümün hiçe sayılması gerektiğini savunmuş olan Seneca, bu emri metanetle karşıladı ve M.S 65’te damarlarını keserek intihar etti.
ORTAÇAĞ DÜŞÜNÜRLERİ
ORTAÇAĞ BATI DÜŞÜNÜRLERİ
23
PLOTİNUS
Mistik felsefenin en önemli adlarından biri olan Plotinus, hem okuyarak, hem gezerek geçirdiği ömründe bir yandan da felsefi ürünlerini vermeyi sürdürmüş bir düşünürdür.
Plotinus “neoplatonizm” felsefesinin kurucusu olan düşünürdür. Plotinus hakkındaki bilgilerimizin çoğu kendisi de bir filozof olan Porphyry’nin Plotinus’un başyapıtı “Enneadlar”a yazdığı önsözden gelmektedir. Plotinus’un mistik felsefesi Yahudi, Hristiyan, Gnostik ve Müslüman filozoflara ve mistiklere yüzyıllar boyunca esin kaynağı olmaya devam etmiştir.
Porphyry, Plotinus’un İmparator Claudius II’nin başa geçtiğinin ikinci yılında, yani 270 yılında öldüğünde altmış altı yaşında olduğunu hesaplamıştır. Plotinus maddi varlığı daha yüksek ve makulat seviyesindeki bir şeyin zayıf bir imajı veya hatırası (mimesis) olarak gördüğünden önemsemez ve kendi bedenini de bu varlığa dahil kabul ettiği için önemsememiştir. Muhtemelen bu sebeple (Porphyry’in aktardığına göre) kendi portresinin yapılmasını reddetmiş, çocukluğu, ailesi veya doğum yeri ve tarihi hakkında bilgi vermekten kaçınmıştır. Yine de Eunapius onun Mısır Deltası’na bağlı Lycopolis’de doğduğunu haber vermektedir. Geçmişi hakkındaki bu belirsizliğe karşın öğrencilerinin aktardığı tüm detaylar felsefesini en yüksek düzeyde yaşamına aktardığını göstermektedir.
Plotinus yirmi yedi yaşında, yaklaşık 232’de felsefe öğrenimi görmek arzusuyla İskenderiye’ye gitmiştir. Orada daha sonra hocası olacak Ammonius Saccas ile karşılaşıncaya kadar hiçbir öğretmenden hoşnut olmamıştır. Ammonius Saccas felsefe öğretmenliği dışında, hammallık yaparak yaşıyacak kadar alçakgönüllü bir bilgeydi, belki de Plotinus’u etkileyen bu olmuştur. Ammonius’un dışında Afrodisyaslı İskender ve Numenius’in eserlerinden de etkilenmiştir.
İskenderiye on bir yıl geçirmiş ve 38 yaşında Perslerin ve Hintlilerin felsefi öğretilerini araştırmaya karar vermiştir. Bu gerekçeyle Persler üzerine yürüyen III. Gordian’ın ordusuna katılmıştır. Sefer başarısızlıkla son bulup Gordian ölünce, Plotinus Antakya’ya dönmek zorunda kalmıştır.
Kırk yaşında, Arap Philip’in hakimiyeti altındaki Roma’ya dönmüş ve hayatının geri kalanını çok sayıda öğrenci edindiği Roma’da geçirmiştir. Öğrencileri arasında filozoflar, Roma senatosu üyeleri, doktorlar, Roma’da evinde kaldığı Gemina ve Iamblichus’un oğlu Ariston’un karısı Amphiclea gibi kadınlar da vardı.
Plotinus 253 yılından başlayarak ölümüne kadar geçecek on yedi yıl içinde daha sonra adı “Ennead”lar olacak denemelerini kaleme almıştır. Porphyry “Ennead”ların kendisi derlemeden önce tam bir kitap olmaktan çok, Plotinus’un konuşmalarında kullandığı deneme ve notlar külliyatı olduğunu ifade etmiştir.
Plotinus’da monist bir varlık anlayışı bulunur. Onun felsefesinin