Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler. David S. Kidder
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler - David S. Kidder страница 25
Tam adı Publius Vergilius Maro olan Virgil’in hayatının erken dönemi ile ilgili ayrıntılar bilinmemektedir. Julius Sezar (MÖ 100-44) suikastinden sonraki dönem boyunca, Virgil birdenbire daha sonra geleceğin imparatoru Augustus (MÖ 63-MS 14) olacak olan Sezar’ın evlatlık oğlu Octavian’ın müttefiki ve propagandacısı olarak ortaya çıkmıştır.
Virgil’in ilk büyük eseri olan Eclogues, Sezar’ın ölümünün hemen ardından yazılmıştır. Kimi yerleri erotik kimi yerleri ise politik olan bu uzun şiir, Octavian’ın gücü eline geçirmesinin meşru bir hareket olduğunu anlatmaktadır.
Virgil’in bir sonraki şiiri olan Georgics, MÖ 29 yılında Octavian’ın büyük düşmanı, Mark Antony’i (MÖ 83-30) mağlup etmesinin ardından tamamlanmıştır. Söylendiğine göre Virgil bu şiiri, hasta yatağında iyileşmeye çalışan Octavian’a okumuştur.
Aeneid’i yazmak Virgil’in on yılını almıştır. Ölümüyle yarım kalan eseri, Aeneas’ın mitolojik öyküsünü anlatmaktadır. Aeneas, Truva yenilgisinden sonra kaçan Truvalı bir savaşçıdır. Ordan oraya dolaşmış, çeşitli zorlukların ardından İtalya’ya varmıştır. Efsaneye göre Roma’yı onun ataları kurmuştur. Şiir, Roma emperyalizminin ulusun kutsal kaderi olduğunu belirterek son bulur. Bu düşünce, Roma’nın sonraki dört yüzyıl boyunca gerçekleşecek olan yayılmasını destekleyen bir ideoloji haline gelecektir.
Kimileri bronzla çalışır ve mermerden yüzler yaparlar. Diğerleri yasalarla konuşur, etkili savunmalar yaparlar. Ya da gökyüzündeki patikaları ölçer, yükselen yıldızları önceden tahmin ederler. Sen kendine bak Romalı! Ulusları kanunla yönetmek (sana yakışan budur) ve barışa giden yolu inşa etmek. Fethedilenlerin canını bağışlamak ve onların şanını yerle bir etmek.
Virgil, Augustus’a eşlik ettiği Yunanistan seyahati sırasında hayatını kaybetmiştir. Aeneid, şairin ölümünden sonra yayınlanmıştır. Eseri, Homer’in Yunan destanları İlyada ve Odyssea’nın geleneğini sürdüren bir başyapıt olarak büyük beğeni kazanmıştır. Aynı zamanda ulusal kuruluş mitlerini inşa ederek Roma imajının inşasına katkıda bulunmuş ve imparatorluğun büyümesine meşruiyet kazandırmıştır.
1- Virgil’in çalışmalarındaki pek çok söyleyiş, Batı kültürünün bir parçası haline gelmiştir. “Omnia vincit amor: Aşk her şeyi fetheder” deyişi ilk olarak Virgil’in Eclogues eserinde geçer. “Timeo Danaos et dona ferentes: Hediye getirdiklerinde bile Yunanlılar’dan korkarım” sözü ise Aeneid’de yer alır. Ve Amerika Birleşik Devletleri’nin mottosu olan “E pluribus unum: Birlik çoklardan oluşur” Virgil’in şiirlerinden birinden alınmıştır.
2- Aeneid’in yıpramış bir orijinal kopyası, Thomas Jefferson (1743-1826) tarafından ABD Kongre Kütüphanesi’ne bağışlanmıştır.
3- Virgil’in Dante (1265-1321) üzerinde büyük bir etkisi vardır. Virgil İlahi Komedya’da (1321) bir karakter olarak ortaya çıkar.
Boudica
Keltlerin savaşçı kraliçesi Boudica’nın dış görünümü bile Romalıların korkması için yeterliydi. Dizlerine kadar uzanan kızıl saçları vardı. Boğumlu altın bir gerdanlık takıyordu. Romalı tarihçilere göre yanında her zaman korkunç bir kılıç taşıyordu ve “görünümü dehşet vericiydi.”
Romalıların gerçekten de Boudica’dan korkmak için haklı gerekçeleri vardı. 61 yılında Roma lejyonları ile kanlı, acımasız bir savaşa girişmişti. Romalı işgalcileri İngiltere’den atmak isteyen Boudica ve müttefikleri, Roma yerleşimlerini yakıp yağmaladılar. Londra’yı yerle bir ettiler ve binlerce Romalıyı öldürdüler.
Boudica için Romalılarla olan savaş hem Keltlerin onur mücadelesi hem de kişisel bir intikam davasıydı. Yirmi yıldan daha az bir süre önce Romalılar İngiltere’yi işgal etmişler ve pek çok Kelt kabilesini kontrol altına almışlardı. Bu durum Romalılara karşı yerlilerde yaygın bir kinin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Romalı askerler aynı zamanda Boudica’nın henüz genç kız olan iki kızına tecavüz ederek onları öldürmüşler ve bu Boudica’nın işgalcilere karşı kişisel bir kin beslemesine de sebep olmuşlardı.
Boudica’nın kabilesi Doğu Anglia’nın bir bölümüne yerleşmişti. Burası Londra’nın kuzeydoğusunda kalıyordu. Boudica tahtı, kocası Prasutagus’tan devralmıştı. Ne var ki Romalılar krallığın bir kadına geçmesini kabul etmediler ve tahtta hak iddia ettiler.
Savaş 61 yılında Roma’nın İngiltere valisi Galler’de bir takım askeri faaliyetler yürüttüğü sırada başladı. Valinin yokluğunu fırsat bilen Boudica, diğer Kelt savaşçıları ile birleşti. Roma’nın Britanya’daki başkenti olan Colchester’e saldırdılar. Pek çok şehri yakıp Londra’yı yağmaladılar. Kıyıma ilişkin muhtemelen taraflı olan Roma kayıtları, on binlerce Romalının öldürüldüğünü söylemektedir.
Keltlerin organize olmayan barbarlar olduğunu düşünen Romalılar savunmasız yakalanmışlardı. Valinin isyanı bastırmak için alelacele Londra’ya dönmesi gerekti. Boudica kaçmak zorunda kaldı. Daha sonra intihar ettiğine inanılmaktadır.
1- Boudica’nın mezarı bilinmemektedir. BBC’ye göre onun Londra’da gömülü olduğuna dair popüler bir mit ortaya çıkmıştır. Söylendiğine göre mezarı King’s Cross demiryolu istasyonundaki 9 numaralı platformun altında bulunmaktadır.
2- Boudica isyan ettiği sırada Camulodunum olarak bilinen Colchester, Roma’nın İngiltere’deki ana yönetim merkeziydi. Eski adı Londinium olan Londra ise 100 yılında başkent olmuştur.
3- Bazı İngiliz savaş gemilerine Kelt kraliçesinin adı verilmiştir. Bunlardan biri olan HMS Boedica, Almanlar tarafından 1944 yılında batırılan bir İngiliz destroyeridir.
Hz. İsa
İsa Mesih gerçekte kimdi? Onun öğretisi dünyanın en yaygın dinine ilham verdi. Ne var ki 1-33 yılları arasında yaşayan bu Yahudi marangozun hayatına ilişkin pek çok ayrıntı halen bilinmemektedir.
İncil’de anlatıldığına göre Hz. İsa Beytüllahim’de doğdu. Kızıl Deniz yakınlarındaki Celile bölgesinde bir köy olan Nasıra’da büyüdü. Tipik bir Yahudi evinde yetişmişti. Büyük ihtimalle Aramice konuşuyordu. O zamanlar Aramice, Orta Doğu’nun en çok konuşulan diliydi.
Hz. İsa’nın yaşadığı dönemde Yakın Doğu’daki Yahudiler arasında büyük bir karmaşa ve sosyal anlaşmazlık hüküm sürüyordu. Bir zamanlar bağımsız Yahudi krallıkları olan Judae ve Celile, MÖ 40 yılında Roma egemenliğine girmişti. Yahudi inancı çatışan mezheplere bölünmüştü. Bu mezheplerin en ünlüleri Farislik ve Sadukilik’ti.
Hz. İsa, bilinmeyen bir tarihte gezgin bir Yahudi vaizi olan Vaftizci Yahya ile tanıştı. Yahya’nın her iki mezheple de bir ilişkisi yoktu, ancak