Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler. David S. Kidder
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Entelektüelin kutsal kitabı - biyografiler - David S. Kidder страница 7
İncil’de Keyhüsrev’den MÖ 539 yılında Babil’e saldırdığı için bahsedilir. Babil’in kontrolünü ele geçirir geçirmez Yahudiler’e elli yıl önce ayrılmak zorunda bırakıldıkları anavatanlarına dönmeleri için izin vermiştir.
Babil’in fethi Keyhüsrev’in son büyük toprak kazanımı oldu. Yirmi yıldan kısa bir süre içerisinde batıda İstanbul Boğazı’ndan doğuda Himalayalar’a kadar uzanan bir imparatorluk kurmuştur. Keyhüsrev aynı zamanda egemenliği altındaki halklara karşı gösterdiği dini hoşgörüyle de büyük bir üne kavuşmuştu.
Keyhüsrev MÖ 530’da öldü. Pers İmparatorluğu’nun o zamanki başkenti Pasargad’a gömüldü. Bu şehir günümüzde İran sınırları içinde yer almaktadır. Kurduğu hanedanlık, ölümünün ardından Büyük İskender (MÖ 356-323) tarafından fethedilene kadar (MÖ 330) Yunan şehir devletleri ile sayısız savaş yapmıştır.
1- Ölümünden yüzyıllar sonra Keyhüsrev’in hayatını anlatan tarihi bir kitap yazıldı: Cyropaedia. Bu kitap ABD’nin üçüncü başkanı Thomas Jefferson’ın (1743-1826) en sevdiği kitaplardan biridir.
2- Keyhüsrev’in adı “Eski Ahit”in üç kitabında anılmaktadır: “Ezra”, “Isaiah” ve “Daniel”. Söylendiğine göre Keyhüsrev’in Yahudileri kurtarışı Daniel peygamber tarafından önceden haber verilmiştir.
3- Davidian Tarikatı’nın lideri David Koresh (1959-1993) kendisinin Keyhüsrev’in reenkarnasyonu olduğuna inanıyordu. Kendisine verdiği isim Yahudi literatüründe Keyhüsrev’e verilen isimden geliyordu: “Koresh”. Koresh ve takipçileri 1993 yılında ABD hükümetinin yaşadıkları yere düzenlediği bir baskın sırasında öldürüldüler.
Elealı Zeno
Bir tavuk neden karşıdan karşıya geçmez? Çünkü antik çağ filozof ve mantıkçılarından Zeno’ya (MÖ 495-430) göre, tavuk yolun diğer tarafına geçebileceğinin mümkün olduğuna inanmamaktadır.
İşte nedeni: Tavuğun yolun diğer tarafına geçebilmesi için öncelikle yolu yarılaması gerekmektedir. İlk bakışta bu kolay gözükür. Ne var ki mesele bununla bitmez. Daha sonra yolun üçüncü çeyreğine ulaşabilmesi için, önce aradaki mesafenin yarısını gitmelidir. Onun yarısına ulaşabilmesi içinse yeniden kalan yolu yarılamalıdır. Gittiği yolun uzunluğundan bağımsız olarak her seferinde kalan yolun yarısını daha küçük dilimler halinde kat etmek zorunda olduğuna ve bu bölümlenme sonsuza kadar devam edeceğine göre tavuğun karşıdan karşıya geçmesi imkansızdır. Bu nedenle Zeno gerçekte hiçbir şeyin hareket etmediği sonucuna varmıştır.
Bu senaryo en tanınmış Zeno paradoksudur. 2000 yıl boyunca filozofların aklını karıştırıp öfkelenmelerine neden olmuştur. Güney İtalya’da ünlü bir felsefe okulu bulunan Yunan mantıkçının bize bıraktığı mirasın en önemli unsurlarından biri, bu ve benzeri paradokslardır.
Bölünme paradoksu gibi diğer Zeno paradoksları da hareketin mümkün olmadığını iddia ederler. Aşil ve kaplumbağanın hikayesinde, hızlı koşan birisinin yarışa önde başlayan kaplumbağaya yetişip yetişemeyeceği tartışılır. Koşucu öncelikle kaplumbağanın yarışa başladığı noktaya ulaşmalıdır. Kaplumbağa o sırada bir başka noktaya ulaştığından koşucunun bu ikinci noktaya da ulaşmak için koşmaya devam etmesi gerekmektedir. Zaman içinde koşucu kaplumbağanın ulaştığı ikinci noktayı da geçer. Aynı şekilde kaplumbağa da yer değiştirmiştir. Bu hep böyle devam edeceğinden hızı ne olursa olsun koşucunun kaplumbağaya yetişmesi mümkün değildir.
Zeno’nun da çok iyi bildiği gibi hızlı koşanlar daha yavaş olanlara yetişip onları geçebilirler. Ve bazı durumlarda tavuklar gerçekten de karşıdan karşıya geçebilir. Zeno’nun paradoksunun sorduğu asıl kışkırtıcı soru bunun nasıl mümkün olduğudur.
Zeno’nun hayatı hakkında pek az şey bilinmektedir. Buna karşılık döneminin düşünce hayatı üzerinde büyük bir etkisi olmuştur. Aristoteles onun diyalektik yöntemin mucidi olduğunu öne sürmüştür. Bu yöntemde karşıt argümanlar kullanılarak rasyonel bir sonuca varılmaya çalışılır. Zeno, öğrencilerini hareketin yapısı hakkında düşünmeye kışkırtarak matematik ve fizik alanında büyük buluşlara imza atan düşünürlere ilham vermiştir.
Zeno yerel bir tiranın öldürülmesi olayına adı karışınca vahşi bir şekilde katledilir. İşkence altında bile işbirliği yaptığı kişilerin adını söylemez. İdamından hemen önce işkencecisinin kulağını ısırır. Peki bu nasıl mümkün olmuştur? Önce ilk yarısını, sonra diğer yarısını ısırarak…
1- Zeno Güney İtalya’da bir kasaba olan Elea’da dünyaya geldi. Bu kasabanın günümüzdeki adı Velia’dır. Zeno’nun doğduğu dönemde bölge İyonyalı Yunanlılar tarafından kontrol edilmekteydi.
2- Zeno’nun bir başka bilmecesi ok paradoksudur. Bir ok gerçekten hareket edebilir mi? Hareketsiz her nesne boşlukta bir yer kaplamaktadır. Hareketli oldukları düşünülen nesnelerin de her an için boşlukta kapladıkları sabit bir yer vardır. Tam o anda onu sabit bir oktan ayırt etmek mümkün olmadığına göre nasıl olur da okun hareket halinde olduğunu söyleyebiliriz?
3- Zeno’nun ölümünden sonra Yunan dünyasında geliştirilen bazı hesaplama ilkeleri kimi paradokslarının çözülmesini sağlamıştır. Diğerleri ise filozofların kimi temel varsayımlarının reddiyle “çözülmüşlerdir”. Örneğin ok paradoksu, okun verili bir anda hareketsiz durduğunu varsayar. Dünyanın sürekli hareket halinde olduğu anlaşıldığından beri durumun gerçekte böyle olmadığı anlaşılmıştır.
Hipokrat
Can yakma!
Tıbbın babası ve ilk hekim sayılan Hipokrat (MÖ 460-375) insan bedeni ile ilgili bilimsel çalışmalarda bir çığır açmış ve pek çok hastalığı tespit etmiştir. Günümüzde bir çok kişi onu Hipokrat yemini ile hatırlamaktadır. Göreve yeni başlayan doktorlar tarafından edilen bu yemin doktorluk mesleğinin ahlaki temellerine işaret eder.
Hipokrat Türkiye sahiline çok yakın bir Yunan adası olan Kos’ta doğmuştur. Babası ve dedesi de doktordur. Sağlık eğitimini adadaki asklepieion denen sağlık tapınağında almıştır.
Antik Yunan’da hastalıklar insanlara verilen ilahi cezalar olarak yorumlanırdı. İzlenen tedavi ise genellikle dualar ve tanrılara adanan kurbanlardan ibaretti. Hipokrat hastalıkların doğal nedenlerden kaynaklandığına, dolayısıyla ilaçlarla ve beslenme şeklinin değiştirilmesiyle tedavi edilebileceğine inandı.
Kos’ta bir tıp okulu kurduktan sonra Yunan adalarını dolaşmaya başladı. Kısa zamanda şifacı olarak tanındı. Çeşitli tedavi yötemlerinin listelendiği ve Hipokrat yeminini içeren Corpus Hippocraticum’u onun yazdığına inanılmaktadır.
Hipokrat yemini doktorlara hastaların