Gizemli Kütüphane. Oliver Tearle
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Gizemli Kütüphane - Oliver Tearle страница 10
İlk Otobiyografi
1934 yılında William Erdeswick isimli bir adam sıradışı bir keşifte bulundu. Çoğu edebiyat alimi böyle bir keşifte bulunmayı hayal eder. Ancak Erdeswick bir profesör değil, yarbaydı. Chesterfield’daki evinde bir dolapta beş yüz yıldır kayıp olduğu düşünülen bir elyazması buldu. Bulduğu elyazması, ilk kez 1430’lu yıllarda yazıya dökülmüş ve daha sonra da anlaşıldığı üzere tarihte yazılan ilk İngilizce otobiyografinin korunmuş tek kopyasıydı.
Kitabın yazarı Margery Kempe, kendisinden yaklaşık yirmi yıl önce Norwich’li Julian’ın gördüğü hayaller gibi canlı ve güçlü ilahi hayaller görmüştü. Hatta ömrünün son yıllarında Julian, Norwich’teki odasında orta yaşlı Kempe tarafından ziyaret edilmiştir.
Kitap çoğunlukla “ilk İngilizce otobiyografi” olarak anılsa da Kempe kendi hikâyesini, baş karakter kadından “bu kul” diye bahsederek anlatmıştır. Bu da kulağa derin ve kişisel konulardan bahsederken kullanılacak bir üslup gibi gelmiyor. The Book of Margery Kempe’i (Margery Kempe’in Kitabı) en iyi şekilde incelemek için kişisel anı olarak değil, dönemin Hıristiyan kadınlarının tipik hayatının tasviri olarak ele almak gerekir. Gene de kitapta yer alan deneyimlerin canlı bir berraklıkla anlatılmasının kişisel deneyimin kanıtı olduğu tüm dünyada kabul görmüştür.
Kitabın büyük bölümü, Kempe’in eşini kendisinden uzak tutma çabasının etrafında dönmektedir. Margery bakire kalmak istiyordu çünkü Tanrı’nın beklentisinin bu yönde olduğunu düşünüyordu. Eşiyse böyle düşünmüyordu ve evlilik hakkının keyfini sürmek için kitabın ilk bölümlerinin her sayfasında Margery’ye baskı yapıyordu. Belki de Margery’nin sonunda eşinden on dört çocuk sahibi olması pek de şaşırtıcı değildir. İlk çocuğunu doğurduktan sonra hastalanıp dini hayallerini görmüştür. Margery’nin hayatını Tanrı’ya adamasını sağlayan da işte bu hayallerdi. Maalesef zamanın şartlarında Margery’nin yaklaşımı tartışma konusu oldu: Margery kâfirlikle suçlanarak kazığa bağlanıp yakılmakla tehdit edildi. Kendisinden önce doğan Norwich’li Julian’ın aksine Margery bir eş ve anneydi. Ortaçağ annelerinin Margery’nin yaptığı şeyleri yapması yasaktı. Aslına bakarsanız bunlar, herkes için yasaktı. Margery gittiği her yerde insanların kötü bakışlarına maruz kaldı; çünkü kiliselerdeki vaazlar esnasında gürültüyle ağlardı ve kendini cezalandırmak için garip yollara başvururdu. Yaptığı birçok hac seyahatlerinin birinden (birçok kutsal toprakla birlikte hem Roma’yı hem de Kudüs’ü ziyaret etmiştir) dönerken tüm parasını fakirlere vererek dilenmek zorunda kalmıştır. Bu da yetkililerin dikkatini çekmiştir. Demek ki İsa’nın yolunu fazla yakından takip etmek de mümkünmüş.
Margery’nin “otobiyografisi” (kitabını otobiyografi sayarsak) uzun ve olaylı bir hayatın sonlarında yazıya dökülmüştür. Julian’ın aksine Margery, kitabını kendi yazmayarak dikte etmiştir. Kitap 1430’lu yıllarda bilinmeyen bir yazar tarafından yazılmıştır. Seçilmiş bazı bölümler 1501 yılında ilk İngiliz matbaacılarından (ayrıca harika bir isme sahip olan) Wynkyn de Worde tarafından yayımlanmıştır, ancak kitabın büyük bölümü Erdeswick tarafından keşfedilene dek kayıp olarak kalmıştır. Artık kitabın tamamını okuyabilmekteyiz. Kitabı dini edebiyattan güçlü bir eser veya ortaçağda yaşamış bir kadının hayatı olarak görmek bize kalmış, ama kitap iyi ki de Erdeswick’in dolabından çıkmış.
Barnsdale’lı Robin
Robin Hood edebiyat sahnesine girişini on dördüncü yüzyılda Piers Plowman şiiriyle yapmıştır. Şiirin yaygın olarak Geoffrey Chaucer’ın çağdaşı William Langland tarafından yazıldığı düşünülür. Kanun kaçağımız, tam da zamanında ortaya çıktı: İngiliz edebiyatı şu anki bildiğimiz haline doğru yavaş yavaş evrilmeye başlamıştı. Robin Hood’un edebiyatta yerini almasından kısa bir süre sonra 1381’de Köylü Ayaklanması başladı. Ayaklanmanın liderlerinden rahip John Ball, Langland’in şiirinden alıntı dahi yapmıştı. İngiltere için toplumsal düzene baş kaldırılan, feodalizmin güç kaybettiği bir dönemdi. Robin Hood’un maceralarının anlatıldığı hikâyelerden günümüze ulaşan en eski eser on beşinci yüzyılda bilinmeyen bir yazar tarafından yazılan A Gest of Robyn Hode (Robyn Hode’dan Bir Macera) adlı halk şarkısıdır. İlk matbaacılardan Wynkyn de Worde, ilk Robin Hood hikâyelerinden bazılarını basmaya çabalamıştır; bundan elli yıl sonrasındaysa Robin Hood, İngiliz edebiyatının gerçek ve vazgeçilmez bir parçası olmuştur.
Robin’in neşeli adamlar çetesindeki ünlü Rahip Tuck, on beşinci yüzyıl İngiltere’sinde Robert Stafford adıyla gerçekten yaşamıştı.
Peki Robin gerçekte nerede yaşamıştır? Cesur kanun kaçağı Nottinghamshire’da yaşadıysa Doncaster ve Sheffield havaalanları adını neden Robin Hood’dan almıştır? Bunun birkaç sebebi vardır. Robin’in yaşadığı yer Sherwood değil, Barnsdale Ormanı’ydı (ayrıca Sherwood ormanının büyük kısmı Nottinghamshire’da değil Yorkshire’da yer alır). Örneğin A Gest of Robyn Hode’da Sherwood’dan hiç bahsedilmez. Bu eser, Robin Hood hikâyesinden bildiğimiz birçok maceranın ve karakterin kaynağıdır. Küçük John, Will Scarlet ve Değirmencinin Oğlu Much gibi karakterlerden ilk kez bu yazarı belli olmayan şiirde bahsedilmiştir. Bazı Robin Hood hikâyelerinde Robin Hood’un pelerini kırmızıdır; on dokuzuncu yüzyılda yazılan bir şiirdeyse Robin Hood’un pelerini kırmızıyken adamlarınınki orman yeşili rengindedir.
Hazır konusu açılmışken Nottingham adını Snotingaham’dan alır. Snotingaham, şu an Nottingham’ın olduğu yerde bulunan Sakson yerleşiminin adıdır. Snotingaham’a yerleşen Sakson şefinin adı Snot’tur ve zamanla baştaki “S” harfi kaybolmuştur.
A Gest of Robyn Hode’un orijinalinde, Robin’in kralı Haçlı Seferleri’ne çıkan Aslan Yürekli Richard (1189-99 yılları arasında hüküm sürmüştür) değildir, bahsedilen “Kral Edward”dır, Kral Richard ya da John değildir. Bu da Robin Hood’u İngiliz tarihinin daha ilerilerine, 1272 civarında I. Edward’ın tahta çıktığı dönemlere getirir.
Robin’in Locksley’li Robin adında yasaları çiğneyen bir asilzade olmasıysa çok daha yeni bir fikirdir. Kaynağı Sör Walter Scott’ın ünlü ortaçağ romanı Ivanhoe’dur (1820). Ayrıca bu roman bir sonraki nesilden yazarlar ve sanatçılar arasında ortaçağ tarihinin popülerleşmesini de sağlamıştır. Bu yazar ve sanatçılar arasında Rafael öncesi sanat görüşünü benimseyenler ve Tennyson yer almaktadır. Scott’ın romanı, 1991’de Kevin Costner’ın oynadığı gişe rekorları kıran Robin Hood: Hırsızlar Prensi filmine Robin Hood karakteriyle kaynak olmuştur. (Kitap boyunca karakterden “Locksley’li Robin” olarak bahsedilmektedir. Bu arada Locksley, bize Yorkshire’la bir bağlantı daha sunmaktadır; Güney Yorkshire’da Sheffield şehrinin bir köyünün ve mahallesinin adı Loxley’dir.) Birçok kişi Costner’ı, Amerikan aksanıyla canlandırdığı Robin karakteri için eleştirmiştir. Ancak (aynı filmde rol alan) Alan Rickman,